30’lu yaşların getirdiği bazı zorluklar
20’li yaşların enerjisinin yerini olgunluk ve farkındalığa bıraktığı zaman; 30’lu yaşlar… Hayatın biraz daha karmaşık hale geldiği, sorumlulukların, beklentilerin bir anda arttığı, yaş almanın ilk belirtilerinin hissedilmeye başlandığı bu dönem pek çok zorluğu da beraberinde getiriyor. İş yaşantısından özel hayata, arkadaşlık ilişkilerinden sağlıklı yaşam alışkanlıklarına kadar her şey değişime uğruyor…
Bir yandan özgür olma isteği, bir yanda sorumlulukları yerine getirme ihtiyacı, bir yanda “Geç mi kaldım?” endişesi, bir yanda ‘en iyisine’ ulaşma çabası… Kısacası işlerin, duyguların, beklentilerin en karışık olduğu zamanlar demek mümkün. İşte karşınızda bu karmaşanın içinde geçmişte yer almış veya halihazırda yer alan herkesin katılacağı bazı 30 yaş zorlukları:
Hayal kırıklıklarıyla baş etme
Hiç şüphesiz 20’li yaşlar, pek çok insan için uçsuz bucaksız hayaller kurma yıllarıdır. Belki dünyayı gezmek, belki kendi işini kurmak, belki sevdiği kişiyle hayatını birleştirmek, belki başka bir şehre taşınmak ya da o pembe panjurlu evi almak… 20’li yaşların yüksek enerjisi ve yaratıcılığı rengarenk ve kocaman hayallerin kurulmasını destekler. Ama kabul edelim çoğu zaman bu hayallerin ayakları yere basmaz, çok uçarıdır, gerçekleşme ihtimali sıfır olmasa da düşüktür. 30’lu yaşlara gelindiğinde ise bu hayaller hatırlanır ve muhtemelen çoğu gerçekleşmediği ya da farklı şekillendiği için kişiyi hüsrana uğratabilir.
Oysa ki hayaller esnek bir yapıdadır; değişir, dönüşür, şekillenir. Hayal kırıklıklarına izin vermek yerine her yeni deneyimi sevgiyle ve heyecanla kabul etmek, her deneyimin kendine özgü anlam ve güzellikleri olduğunu fark etmek, 30’lu yaşların keyfini çıkarmaya yardımcı olabilir.
‘Geç kalmışlık’ hissiyle mücadele
30’lu yaşlar, birçok insanın kariyerini şekillendirdiğini, ilişkilerinde ciddi adımlar attığı, belki çoluk çocuğa karıştığı, terfi aldığı, büyük yatırımlar yaptığı ya da kısacası ‘life changing’ deneyimler yaşadığı bir dönem olabilir. Ve bu insanların belirli hedeflere ulaştığını gözlemlemek, ‘henüz’ ulaşamamış ya da belki de hiçbir zaman ulaşamayacağını düşünen kişiler için “Bir şeylere geç kaldım.” endişesini doğurabilir. Sosyal medya da ne yazık ki bu endişeyi tetikleyebilir.
Fakat gerçek olan şudur ki herkesin zamanı farklıdır. Her bireyin başarı tanımı, yolculuğu kendine özgüdür. Yapılması gereken herkesin kendi yolculuğuna odaklanması ve her anın tadını çıkarmak için pozitif bir bakış açısı geliştirmesidir. Öz şefkat pratikleri de bu konuda destekleyici olabilir.
İlginizi çekebilir: Geç kaldığımızı düşünmeye bir mola
Özgürlük ve sorumlulukların büyük çatışması
Otuzlu yaşlar sorumlulukların en hızlı arttığı dönemlerden biri olabilir. İş hayatı, aile yaşantısı, yeni roller derken pek çok sorumluluk eklenebilir. Haliyle yaşamın gereklilikleri ve kişiden beklenenler büyük bir baskı yaratabilir. Bir yandan bu sorumluluklara cevap vermek istenirken diğer yandan yeni yerler görmek, farklı deneyimler yaşamak, özgürce kararlar alabilmek için büyük bir istek duyulabilir.
Bu çatışma, bireyin kendini sıkışmış hissetmesine ve kendi arzularını göz ardı ettiğini düşünmesine yol açabilir. Aradaki dengeyi kurmak için sorumlulukları başarılı bir şekilde planlamak ve özgür alanlar yaratmak etkili olabilir. Hem özgürlüğün hem de sorumlulukların keyfini birlikte sürmek mümkün.
Fiziksel değişimleri kabullenme çabaları
Kırışıklıklar, ince çizgiler, cilt lekelenmeleri gibi yaş almanın ilk işaretleri, özellikle 30’lu yaşların başlarında şaşırtıcı ve huzursuz edici olabilir. 20’li yaşlarda daha canlı ve parlak olan cilt, yavaş yavaş solmaya başlayabilir. Ancak, bu değişimlere üzülmek yerine, her yaşın kendine has güzellikleri olduğuna odaklanmak ve cildin her zaman özen gösterilmeyi hak ettiğini hatırlamak, kabullenme sürecini kolaylaştırabilir.
Bir uzman desteği ile cilt bakımı rutinlerini geliştirmek, yaş almanın etkilerini en aza indirecek uygun cilt ürünlerini kullanmak ve ciltteki her bir fiziksel değişimin, hayatın anlam dolu bir hediyesi olduğunu fark etmek, bu süreci kolaylaştırabilir, dahası keyifli hale getirebilir.
İlginizi çekebilir: Bedensel yas: Eskiden sahip olduğunuz ‘inceliği’ özlüyor musunuz?
Farkındalığın getirdiği zorluklar
Her ne kadar bütüncül sağlık, her yaşta büyük önem taşısa da 20’li yaşların heyecanı ile çoğu zaman göz ardı edilir. Ve hemen ardından gelen 30 yaşlarda bütüncül sağlığın önemi bir kez daha gün yüzüne çıkar. Ancak bu sefer çoğu 20’li yaşlardan kalma sağlıksız alışkanlıklar da bu farkındalığa eşlik eder. Dolayısıyla birden eski sağlıksız alışkanlıkları bırakmak ve daha sağlıklı alışkanlıklar kazanmak pek kolay olmaz. Beslenme, uyku düzeni, egzersiz, hepsi çok önemli olsa da birden büyük bir değişimi başlatmak çok mümkün sayılmaz.
Bazen eskiye dönme eğilimi güçlü olabilir ve yeni bir yaşam tarzına uyum sağlama sürecinde zorluklar yaşanabilir. Bu noktada küçük adımlar atarak farkındalıkla harekete geçmek önemlidir. Her gün küçük adımlarla ilerleme ve daha sağlıklı seçimler yapmak için kararlı olmak iyi bir başlangıç olabilir.
Gerçekçi olmayan kariyer beklentileri
Kabul edelim kariyer hedefleri çoğu zaman toplumsal başarı algısı veya dış dünyanın beklentileri üzerine şekillenir. Ancak bu beklentiler genellikle gerçeklikten çok uzaktır. “30 yaşında şu pozisyonda olmak” gibi bir gereklilikten bahsetmek söz konusu bile olamaz. Çünkü her insanın kariyer yolculuğu eşsizdir ve herhangi bir zamanla kısıtlanması doğru değildir. “Şimdiye kadar çoktan başarmış olmam gerekirdi” gibi yanlış bir inanış, yetersizlik hissini doğurabileceği gibi tükenmişliğe de yol açabilir.
Yapılması gereken kimseyle kıyas yarışına girmemek ve her adımın, her yaşta çok değerli olduğunu fark etmektir. Kariyer yolculuğu uzun soluklu bir maceradır ve sadece pozisyonla, maaşla ya da belli bir yaşta belli bir pozisyona gelmiş olmakla ölçülecek bir şey değildir.
“Bunlar en iyi yıllarım olmalı” inancının yarattığı baskı
30’lu yaşlar, toplum tarafından çoğu zaman hayatın en verimli, en başarılı ve en dolu dolu yaşanan dönemi olarak görülür. Daha doğrusu öyle olması gerektiği söylenir durur. İşinde başarılı olmak, çok kazanmak, aile kurmak, seyahat etmek, mal mülk satın almak, çocuk sahibi olmak, kısacası daha iyi şartlarda yaşamak için birçok hedefin aynı anda gerçekleştirilmesi gerektiği işlenir 30’lu yaşlarındaki zihinlere…
Oysa ki hayatın her yılı ‘en iyi yıl’ olmalı ve bu ‘iyi’ işle, mevkiiyle, parayla ölçülmemeli. Hayatı dengede yaşamak, her anın tadını çıkarmak, her yaşın güzelliğini görmek, sadece bazı alanlarda değil hayatın her alanında iyiyi, güzeli, başarıyı hedeflemek ve bunları bazen günlük hayatın küçücük bir parçasında bulmak için çabalamak en doğru yaklaşım olabilir.
Tüm bu zorluklar bir yana 30’lu yaşların çoğu zaman göz ardı edilen büyülü yanları da olduğu kesin. Kendini tanıma yolculuğunun en önemli adımları bu yaşlarda atılır, en sahici dostlukların farkına bu yaşlarda varılır, hayat daha farklı anlamlar kazanır, kişisel sınırlar netleşir, belirsizliklerin yerini kişisel tercihler almaya başlar… Kısacası, hayatın bambaşka renklerini keşfetmenin mümkün olduğu bir dönem başlar. O yüzden her yaşı ve getirdiği zorluklarla birlikte güzellerini de kabul etmek gerekir.
İlginizi çekebilir: Yaşam süresini uzatmak ve yaşlanmadan yaş almak mümkün mü?