Gelisiyorum.com | Blog

Kingdom Come: Deliverance II İncelemesi

06.03.2025
92
Kingdom Come: Deliverance II İncelemesi

İlk oyunun piyasaya çıkacağı haberini aldığımı dün gibi hatırlıyorum. “Kimmiş yahu bu ekip?” diye baktığımda, kendimi sonu gelmez bir video içeriği içinde bulmuştum. Oyun endüstrisinde komünite ile iletişimin çok önemli olduğu yıllardır bilinen bir gerçek. Fakat sıfırdan komünite yaratma konusunda sanıyorum Warhorse Studio gibisini bulmak bir hayli zor. Oyun henüz piyasaya çıkmadan, hatta Kickstarter‘da bile gözükmeden önce son kullanıcı ile o kadar farklı koldan iletişime geçmişlerdi ki zaten kötü bir sonuç elde edilmesi imkansız gibi bir şeydi. Düzenli olarak gelen oyun geliştirme videolarından, gerçek orta çağ kılık kıyafet giyinme videolarına kadar birçok içerik ile karşımıza çıktılar.

Nihayet Kickstarter’da görücüye çıktığında, tam tamına 1.106.371 sterlin toplamayı başaran Kingdom Come: Deliverance, ilk oyununu üreten bir firma için muazzam bir başarıya imza attı. Büyük bir beklenti ile yola çıkan oyun, her ne kadar oyun camiasının büyük bir kısmı için başarılı bir oyun olsa da eleştirenleri de çok fazlaydı. Misal, bugün ikinci oyunu RTX 4000 serisi bir ekran kartı ile sorunsuzca oynayabiliyorken, ilk oyunda problemler yaşanabiliyor. Başta optimizasyon sorunları olmakla birlikte oyun içerisindeki bazı buglar yüzünden zor zamanlar yaşayan yapım, her şeye rağmen oyun camiası tarafından bilinen bir isim olmayı başardı.

Aradan geçen yedi yılın ardından (Olm ne zaman geçi yedi yıl Oo) ikinci oyun ile karşımıza çıkan firma, çıtayı büyük ölçüde yukarılara taşımış durumda. Tıpkı ilk oyunda da olduğu gibi olabildiğince gerçek bir dünyayı resmetmeye çalışan Warhorse Studios ekibi, 1403 yılındaki Bohemia’yı elden geldiğince “gerçek” bir şekilde karşımıza çıkartmaya çalışmış. Bilmeyenler için Bohemiya, daha doğrusu tarihteki gerçek adıyla “Bohemia Krallığı” Orta Avrupa’da hem orta çağ hem de erken modern dünyada bir monarşi olarak kendine yer bulmuştur. 12. Yüzyılda ortaya çıkan Krallık, ilk olarak bir dukalık olarak kendisini göstermiş, akabinde Lüksemburg hanedanlığı tarafından yönetilmiş ve 1526 itibariyle de Habsburg’lara geçmiştir. Kutsal Roma İmparatorluğunun önemli bir parçası olan Bohemia’dan, çok fazla sayıda Kutsam Roma İmparatoru çıkmıştır. Bu büyük İmparatorluğun yıkılması sürecinde, 1806 yılında Habsburg Avusturya İmparatorluğuna, oradan da Avusturya Macaristan İmparatorluğuna dahil olmuştur. 1918 yılına kadar da Bohemia Krallığı olarak varlığını sürdürmüştür. Dünya bu krallığı bugün Çekya olarak tanıyor. İkinci oyunda da merkezde olan Bohemia hakkında ne kadar çok tarihsel olay bilirseniz, oyun deneyiminiz doğru orantılı olarak artacaktır zira ikinci oyun, ilkinin hemen ardından başlıyor.

Kingdom Come Deliverance 2

Olaylar zinciri

İlk oyunda anne ve babası öldürülen Henry, intikam için dönemin Macar Kralı Sigismund ve yarı kardeşi Wenceslaus’un peşine düşmüştü. Cuman paralı askerlerinin düzenli olarak coğrafyayı yağmaladığı bu dönemde, her şeye karşı koymaya çalışan birisi vardı; Radzig Kobyla.

Reklam

Kitleleri etkilemeyi başaran Radzig’in direniş grubuna dahil olan Henry, kendi intikamı için attığı her adımda, kendisini Bohemia’nın olması gereken kralı Wenceslaus’u desteklerken buldu. Daha doğrusu biz ilk oyunun ana senaryosunu oynuyorken tam olarak bu yolcuğu deneyim etmiştik. Gerçekten dünyadan habersiz bir demirci çocuğunu deneyim ettiğimiz ilk oyundan sonra, ikinci oyunda çok daha deneyimli bir karakteri kontrol ediyoruz. Hatta oyuna başladığımız anda özelliklerimize baktığımızda aradaki farkı kolayca görebiliyoruz.

Açıkçası ikinci oyuna başladığımız andan itibaren muazzam bir hikayenin içerisine giriş yapıyoruz. At sırtında biz ve yanımızda Sir Hans Capon ve bir grup diğer asker ile birlikte Rattay’dan Trosky Castle’a doğru yapılan yolculuğun içerisinde oyuna dalıyoruz. Amacımız Otto von Bergow ile Sigismund arasındaki müttefikliğin durumunu öğrenmek. Fakat kurduğumuz bir kamp esnasında saldırıya uğruyoruz. Şans eseri farklı bir yerde gözetleme peşinde olan Henry ve Capon olarak bir şekilde bölgeden kaçabiliyoruz. Yine de bu kaçış tam da planlandığı gibi olmuyor ve Capon omzundan ok ile vurularak yaralanıyor. Biz ise yörede yaşayan Bozhana isimli bir kadının evine kadar ulaşıp, burada uğradığımız bir saldırıda yaralanıyor ve tedavi görüyoruz. Kendimizi biraz toparladıktan sonra Trosky’e doğru yollanıyoruz ama kılık kıyafetimiz yüzünden şehre alınmıyoruz. Yakında bir hana oturduktan sonra başlayan olaylar silsilesi, bizi muazzam bir maceranın içerisine doğru yönlendiriyor.

Bu noktadan sonra hikayenin ilerleyişi ile alakalı daha fazla detay vermeyeceğim. Nitekim hikaye ve diyaloglar gerçekten de insanı kendisine çeken cinste. Evet, bir Baldur’s Gate 3 tadında değil ama fazlasıyla yeterli. Diyalogların ikinci oyun ile birlikte en önemli özelliklerinden bir tanesi, vereceğimiz cevaplara göre bazı yeteneklerimizi arttırması ve tam tersi şekilde, bazı cevapların bazı yetenekleri talep etmesi. Bu noktada gelin ufaktan oyun mekaniklerine doğru ilerleyelim. Henry’nin yeni özellikleri neler ve diyaloglara kadar ilerleyen oyun mekanikleri nelerden oluşuyor bir bakalım.

Özellikler

Kingdom Come Deliverance II’de Henry’e ait özellikleri dört büyük kategoride inceliyoruz. Bunlardan ilki “Stat” dediğimiz ana özellik puanları. Strength, Agility, Vitality ve Speech olarak bölünüyorlar. Hemen hepsi, isimlerinden de anlaşılabilecekleri bonuslar sunmaktalar. Bu ve diğer kategorilerdeki neredeyse tüm özellikler, biz onları kullandıkça artıyor. Yani nasıl bir Hanry oynayacağınıza siz karar veriyorsunuz.

Çoğu zaman yakın dövüşün kaçınılmaz olduğunu bir kenara yazarak ilerleyin derim. Yani menzil saldırı odaklı bir karakter yaratmak biraz zorlayıcı olabiliyor. Efendim bu dört özelliği zamanla arttırıyoruz ama esas önemli olan her birinin altındaki Perk’leri açmak. Misal birkaç tane olmazsa olmaz Perk vereyim. Str altında “Train Hard, Fight Easy ve bunun ikincisi” olmazsa olmazlardan. Silahların toplam Str ihtiyacını beş azaltıyor ve eğer daha fazla str’miz varsa hasarımızı arttırıyor. Agi altında “Deft Hands ve Deft Hands II” oyun deneyimine büyük etki eden Perk’lerden. Silahların talep ettiği toplam Agi’yi beş daha azalttığı gibi eğer istenen rakamdan daha fazla Agi’miz varsa, stamina zorluk seviyesi azalıyor. Benzeri şekilde Vitality de “Next to Godliness” perk’i fark yaratanlar arasında yer alıyor. El yüz yıkama ile 10 Hp kazanıyor ve yatağa girdiğimizde yüzde 25 daha hızlı iyileşiyoruz. Speech’te de eğer “iyi” Henry oynamayı planlıyorsanız mümkün mertebe kitap okumanızı tavsiye ediyorum.

Kitap okudukça birçok yeteneğiniz gözle görünür şekilde artacak. Buradan da “Jack of all Trades”i alarak tüm skill check’lere +2 elde edeceğiz ve iki kat daha fazla yetenek puanı kazanacağız. State tarafındaysa Stamina, Health, Energy ve Nourishment bulunuyor. İlk oyundan da bildiğiniz üzere bir şekilde karnımızı doyurmamız şart. Fakat aç kalmayacağım diyerek de her şeyi yemeyin, aman diyeyim! Benim alt limitim 70. Daha altında olan yiyeceklerden uzak duruyorum zira zehirlendiğimiz zaman çok fazla stat debuff’ı yiyoruz. Benzeri şekilde aşırı yediğimiz zaman da Henry’yi olumsuz etkilemeniz işten bile değil. Hayat puanının yeniden dolması teorik olarak sadece dinlenme ile oluyor. Hal böyle olunca az önce tavsiye ettiğim Perk’i bir an evvel alın derim.

Gelelim diğer özelliklerden etkilenen özelliklere! (Harika açıkladım!) Bunların en başında Charisma, Conspicuousness, Visibility, Noise ve Speed geliyor. Evet, her biri çok kritik ama karizma bu oyundaki birçok şeyi etkiliyor. Ortalama bir diyalog da bile karizma puanınızla düşmanlarınızı alt etme şansınız var ve fazlasıyla hayat kurtarıyor. Ayrıca kasaba ve şehirlerde yapacağınız alış verişlerde de pazarlık payınızı bir hayli etkiliyor. Son olarak yazımın başında da değindiğim diyalog özellikleri geliyor. Persuasion, Coercion, Impression, Domination, Presence ve Intimidation. Bu altı başlık, Henry’nin NPC’ler tarafından ne şekilde algılandığını gösteriyor. Tabii bu özellikleri bir anlamda çalıştırmak için ilk olarak görünüşümüze dikkat etmemiz gerekiyor. Eğer üzerimiz kanlıysa ya da zırhımızda ezik büzük yerler varsa, NPC’ler kısa sürede bizi resmen “sallamaz” hale geliyorlar. Anlayacağınız kılık kıyafetin diyalog özellikleri üzerindeki ektisi bir hayli büyük. Evet, karakterimizin özellikleri hakkında detaylı bilgilerden sonra gelin birazcık da oyun deneyimine bakalım.

Dev gibi bir dünya

Kingdom Come Deliverance ilk oyunu oynayanlar, ne kadar büyük bir haritada koşturduğumuzu hatırlayacaklardır. Hah, işte ikinci oyunla birlikte haritamız tam tamına iki katına çıkmış durumda. Bu büyük harita işi kimilerinin canını sıkıyor biliyorum ama KC: DII bu işin hakkını veren yapımlardan olmuş. Bir kere ana hikayede çok fazla yer geziyor ve çok fazla olaya tanıklık ediyoruz.

Yan görevler ise haritanın hemen her yerinde diyebilirim ki bir de garip lokasyonlarda bulunan “taştan kılıç çekme” gibi “Easter Egg”ler de söz konusu. Yan görevler hakkında ufak bir ipucu; haritayı açtığınızda gözükmüyorlarsa korkmayın en sevdiğim okur. Yan taraftan görevlerin üzerine basarak görünür hale getirmeniz gerekiyor ki zaten haritayı aç kapa yapınca yine kaybolacaklar. (Bir yama ile düzeltilse ne harika olur.)

Hazır harita demişken ve büyüklüğünden bahsetmişken, “Fast Travel”den de bahsetmeliyiz. Her ne kadar bolca oradan oraya koşturacak olsanız da en azından şehirler arasındaki bu özelliği kullanmak büyük zaman kazancı. Siz siz olun, gittiğiniz kasaba ve şehirlerdeki hızlı seyahat noktasını açmadan oradan uzaklaşmayın. Haritayı açınca mavi olarak beliren işareti görmeden oradan ayrılmıyoruz! Yaratılan dünya çok ama çok detaylı… Şehirlere girdiğimiz zaman yapılacak çok fazla aktivite olduğu gibi, etrafa bakınca da bugüne kadar deneyim ettiğim en iyi “yaşayan” hayat yaratmayı başaran oyun olduğunu söylemeliyim. Evet, herkesin bahsettiği garip ve sorunlu NPC animasyon ve tavırları söz konusu ama bu garipliğe rağmen çok başarılı. Ben incelememi 4070 ekran kartı ile yaptım ve gayet keyifli bir detay seviyesinde oynayabildim. En azından ilk oyundaki optimizasyon dramasının yeniden yaşanmadığını görmek harika. YouTube’da 5090’lı 8K görüntüler ise nefes kesici boyutta. Umarım bir ara deneme şansım olur. Demem o ki görsel anlamda fazlasıyla doyurucu bir yapımdan bahsediyoruz.

KC: DII’nin merkezinde yer alan savaş mekanikleri ise yeni baştan inşa edilmiş. Tıpkı ilk oyunda da olduğu gibi hangi silahla, nasıl bir zırha vurduğumuz en kritik nokta. Hatta oyunun başlarında mümkün mertebe farklı türde silahı yanınızda taşımanızı şiddetle öneriyorum. Kendinizi bir silahta iyice geliştirdikten sonra gerisi akıyor ama ilk 10 – 15 saat biraz zorlayıcı olabiliyor.

Savaşlarda farklı yönlerden saldırı ve savunma yapabiliyoruz. Oyundaki en iyi saldırı yöntemi, tabii ki rakibin saldırısını savuşturup devamında saldırı yapmaktan geçiyor. Bu mekaniği çözdükten sonra savaşlar bir hayli kolay oluyor. Fakat kalabalık gruplarla karşılaşmak, garip ve yavaş düşman saldırılarına rağmen çok zorlayıcı olabiliyor. Özellikle arkamızdan gelen düşmanlar acımadan kafamızı yarıyorlar. Bu sebepten kalabalıklara dalmamaya özen gösterin. Hatta bir düşman kampına saldıracaksınız, ilk olarak olabildiğince sessiz düşman öldürün. Bir kişiyi bile tek hamlede, savaşmadan, ortadan kaldırmanız büyük fark yaratacak.

Bu arada siz siz olun, böyle kalabalıklarla dalmak zorunda olduğunuz tüm görevlerden önce oyununuzu kaydedin. Her ne kadar oyuna hakim olsanız da saçma sapan şekilde ölebilirsiniz. Ayrıca görev harici düşman kampı ortadan kaldırmak, dinlenme için ideal bir seçenek. Özellikle mekanlarda kalmanın pahalı olduğunu düşününce, kampta uyumak büyük avantaj sağlıyor.

Menzilli saldırılara baktığımızdaysa öncelikle ilk oyuna göre muazzam bir değişim yaşadığını görüyoruz. Kendimizi geliştirmenin en zor olduğu başlıklardan birisi çünkü düşmanlar dibinize gelinceye kadar limitli sayıda saldırı yapabiliyorsunuz. Hadi bu noktada da size destek atayım!

Haritanın farklı yerlerinde birkaç tane atış yarışması var. Gördüğünüz tüm yarışmalara katılın derim. Hem atış yaparak yeteneğimizi geliştiriyoruz hem de kazandığımız taktirde bolca “Marksmen Exp” elde edebiliyoruz. KC: DII deneyimi esnasında dikkat çeken iki diğer başlık da iksir üretme ve demircilik. Gerçekten artık bu ekoldeki oyunlara detaylı ve “gerçekçi” bir üretme sistemi gerekiyordu. Nitekim KC: DII bunu harika şekilde ekrana yansıtmayı başarmış.

Oyunun ilk saatlerinde zaten senaryo içerisinde iksir yapmayı öğreniyoruz. Biraz daha ilerledikten sonra da demircilik karşımıza çıkıyor. Her ikisi de birçok aşamadan oluşuyor ve kendi içlerinde farklı kalitelerde ürünler üretmemize imkan sunuyorlar. Zanaatın nasıl yapıldığını son kullanıcıya harika şekilde deneyim ettiren yapımcı ekip, burada üretilenlerin oyuna olan etkilerini de harika şekilde ayarlamış.

O zaman gelin size yine her yerde bulamayacağınız, özellikle demircilik kısmına yönelik bir bilgi vereyim… Normalde zırh ve silahlarda toplam üç kalite bulunuyor. Fakat “Martin’s Secret” Perk’i ile silahlarınızın kalitesini dörde çıkartabiliyorsunuz! Başlangıçta çok ilginizi çekmiyorsa aşırı sıkıcı bir etkinlik olan demircilikte kendinizi geliştirdikçe büyük fark yaratan eşyalara kavuşabiliyorsunuz. Oyunun ilk on saati için de size tavsiyem, demir işlerine çok fazla para vermeden silahlarınızı sadece biley taşında bilemeniz olacak. Bu sayede hem silahınızın keskinliğini koruyacaksınız hem de hiç para harcamayacaksınız. Bir diğer notum da zırhlar tarafında olacak.

Aynı kaliteye ve hatta aynı isme sahip zırhların sundukları visibility, conspicuousness ve charisma puanların büyük oranda fark edebiliyor. Siz siz olun ismine aldanıp nasıl olsa aynıdır deyip incelemeden satmayın. Son bir tiyo da “Lock Picking” için olsun. Oyunda önemli bir yere sahip olan kilit açma için erkenden çalışmalara başlamanız gerekiyor. Bunun için de oyunun ilk saatlerinde Miller Kreyzl’ı bulmanız ve ilk görevinizi almanız işleri büyük oranda hızlandıracaktır.

Anlayacağınız oyunun ana senaryosunda ilerlemeden önce, etrafı iyice bir gezmek, nerede ne var anlamak gerekiyor. Tabii dümdüz senaryodan da ilerleyebiliyorsunuz. Fakat deneyim edilebilecek bu kadar çok şey ve devasa bir harita varken, sadece ana senaryodan ilerlemek oyuna hak ettiğini vermemek gibi bir şey. Yine de keyif sizin.

Sorunlar

KC: DII içerisinde yaşayacağınız sorunların en başında, garip NPC hareketleri geliyor. Bazen garip şekillerde koşuyor, bazen bir anda dönüp başka yere doğru gidiyorlar. Her ne kadar oyunun inandırıcılığına zarar veriyor olsalar da böylesine büyük bir oyun için kabul edilebilir sorunlar arasında yer alıyor.

İkinci can sıkıcı nokta savaşlara alışmak ve savaşan NPC davranışları. Bazen beş kişi öylece karşımızda durup, teker teker savaşa giriyorken, kimi zaman da üzerimize çullanabiliyorlar. Hani gerçek hayatta birisi kılıcı çekince bu kadar süre beklemeyecektir, eminim. Bu sebepten savaş mekaniğindeki temel algı bana halen komik geliyor. Mekaniklere alışmak da vakit alıyor; söylemedi demeyin. Fakat silah, zırh ve kalkan mantığını anladıktan sonra savaşlar daha rahat hale geliyor. Ayrıca oyunun henüz başındaki kılıç tutorial’ını çok iyi anlamakta fayda var. İmleç içindeki renk değişimleri ne alama geliyor, rakibe karşı saldırı nasıl yapılır, nasıl savunmaya geçilir, bildiğinizden emin olun.

Oyunda ilerledikçe savaşlar ÇOK ama ÇOK kolay hale geliyor ki bu da can sıkıcı durumlardan bir diğeri. Daha büyük sorunlar arasındaysa, gidip ortadan kaldırdığınız bir düşman kampına dair, sessiz kalma görevi alabilmek gibi mantıksız durumlar yer alıyor. Yani az önce hepsini yok etmişim, şimdi yeninden canlanmışlar ve benden çok güçlü oldukları için sessizce işlerini bitirmem gerekiyor… Garip ama yaşandı.

Yan görevler de birazcık sıkıcı. Bir an kendimi WoW oynuyorken buldum diyebilirim. Oraya git, şundan beş tane ondan on tane topla tarzı çok fazla görev var. 2025 yılında, böylesine büyük bir dünyaya sahip bir oyun için artık yeter dememiz gerekmiyor mu sizce de? Bir de alakasız bir yerde birisinin üzerinden eşya çaldığımda neden şüpheli oluyorum? Kim görmüş? Nerde görmüş? Oyunda garip bir şekilde dokunduğumuz hemen her şeyden şüpheli konumuna düşme durumunda olmamız, genel ilerleyişi gerçeklikten uzaklaştırıyor.

Toparlamak gerekirse KC: DII birçok anlamda kaliteli bir oyun. Özellikle orta çağ Avrupa temasını iliklerine kadar hissetmek isteyenlerin kaçırmaması gereken bir yapım. Hem atmosferi hem hikayesi hem de sunduğu deneyim açısından talep ettiği ücreti de karşılayan bir oyun. Eğer siz de birazcık zırhlı şövalyelerin birbiriyle çarpıştığı, en iyi silah kullanan kişinin bile amansızca öldürülebildiği, karanlık ama umut dolu bir deneyim peşindeyseniz, KC: DII tam size göre demektir.




Grafikler
9


Sesler
9


Oynanabilirlik
8


Atmosfer
9


Optimizasyon
8

Artılar

  • Harika grafikler ve muazzam dünya tasarımı
  • Müzikler ve seslendirmeler
  • Savaş mekanikleri

Eksiler

  • Fazla düz senaryo ve yetersiz yan görevler
  • Ansızın ölebiliyorsunuz, vallahi
  • Kılıç dövüşlerinin hızlıca kolaylaşması
Bottomline

Özellikle orta çağ Avrupa temasını iliklerine kadar hissetmek isteyenlerin kaçırmaması gereken bir yapım.

Bizi okuduğunuz için teşekkür ederiz.


0
(0)

Kaynak

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!