Gelisiyorum.com | Blog

Ne ekmek ne de su sensizlik korkusu

19.03.2025
23
Ne ekmek ne de su sensizlik korkusu

İnsan, doğası gereği bir ötekiyle duygusal bağ kurma ihtiyacı hisseder. Pek çoğumuzun aşina olduğu ‘’Bağlanma Teorisi’’ne göre de çocukluğumuzdan itibaren güvenli bir bağlanma arayışındayızdır. Yetişkin yaşantımızda kuracağımız bu bağlar, yalnızca aileyle değil, aynı zamanda romantik ilişkilerimizle de devam eder. Kurduğumuz bu ilişki kalıpları, eğer sağlıklıysa bunu genellikle huzurlu, güven dolu ve destekleyici olmasından anlayabiliriz. Bu tür bir ilişkide partnerler bireysel kimliklerine saygı gösterir ve beraber büyürler. Bağımsızlık ve bireysellik, empati ve açık iletişime sahip olduğumuzu hissediyorsak sağlıklı bir örüntüdeyiz diyebiliriz.

Peki sağlıksız bir ilişki neye benzer? Sürekli olarak duygusal baskı, güvensizlik, çatışmaların giderek arttığını hissetme hali bize ilişki örüntüsüne dair sinyalleri verir. Partnerlerin birbirini küçümsemesi, iğneleyici esprilerin varlığı, partnere bağımlılık hatta kuşku duyan güvensizlik duygularının yoğun olduğu halleri sağlıksız ilişki örüntüsü içerisinde sıralayabiliriz. Dolayısıyla sağlıklı bir ilişki yaşamımıza neşe katar bizi besler büyütürken, sağlıksız ilişkiler de bir o kadar acı vermeye, bizi aşağıya çekmeye başlar. Farkındalığımız yavaş yavaş başlar. “Ne yapıyorum ben bu ilişkide? Neden hep böyle insanlar beni buluyor? Çok seviyorum ama kıskançlıkları sevgimi baltalıyor. İlişkiye başlarken çok farklıydı, ilişki içinde bambaşka birine dönüştü. Hep olmayacak insanları buluyorum. Zor ilişkilerin insanıyım…” cümleleri çok sık telaffuz edilmeye başlar. 

Şema kimyası nedir?

Yaşamımızın erken dönemlerinde tohumları içimize atılan uyum bozucu şemalar, çocukluk ve gençlik yıllarında şekillenen, başkaları ve kendimizle ilgili düşünce, duygu, anı ve bedensel duyumları kapsayan, yaygın ve ciddi ölçüde işlev bozukluğuna yol açan örüntülerdir (Young vd., 2003). Erken yaşam deneyimlerimiz, şemalarımızın oluşmasına katkı sağlarken, bu şemalar yaşamımızın devamında partner seçimimizde de önemli bir rol oynayabilir (Martin ve Young, 2010). Bu durumu kısaca, şema kimyası olarak isimlendiririz.

Şema kimyası, şemalarımıza uyan ya da şemalarımızı paylaşan kişilere yoğun bir şekilde çekilme kalıbıdır. Bu kişiler bize çok tanıdık hissettirir, sanki çocukluğumuzu beraber geçirdiğimiz oyun arkadaşımız gibidir. O konuşmasa anlatmasa dahi ne hissettiğini kim olduğunu sanki ilk görüşte anlayabilmişizdir. Dolayısıyla bu kişilere kolaylıkla ve büyük bir tutkuyla çekiliriz. “İlk görüşte aşık oldum!” cümlesinin perde arkasında kemikleşmiş olarak yer alan şema kimyası, partnerlere ilk görüşte vücut iklimini değiştiren sarsıcı bir etki yaratır. Büyük beklentiler ve duygularla başlayan ilişkilerin yoğun hayal kırıklığına dönüşmesi hali ise benzer senaryoyu defalarca en başından yazmayla sonuçlanır.

Şemaların ilişkilere yansıması

18 farklı şema alanı bulunmaktadır. Haliyle, yanlış reçeteyle çıkılan bu yolculukta, ilişki içerisinde denklemler de karışır. 

Reklam

Eğer kusurluluk şemanız varsa tam da bu şemayı tetikleyecek bir partnerle bir araya gelmeniz pek de tesadüf olmayacaktır. Partnerinizin “arayacağım” deyip sizi aramaması değersizlik inancınızı tetikleyebilir ve nedenini anlayamadan tartışmaya başlamış olabilirsiniz. Ya da ilişkilerinizde hep daha fazla verici olan taraf olduğunuzu gözlemlediyseniz, hep talep eden ‘’narsisistik’’ kişilere çekilebilirsiniz.

Duygusal yoksunluk şemasına sahipseniz boşluk, hiç bitmeyen yalnızlık duygusuyla yaşarken, farkında olmadan kendinizi daha da yalnız hissettirecek partnerlerle kimyasal çekim yaşayabilirsiniz. İlgiye ve sevgiye ne kadar susamışsa kişi, ne yazık ki bunu hiç de karşılamayacak o kişiyi mıknatıs yutmuşçasına bulabilir. Terk edilme şemasına teslim olmuş olan birinin ise, evli, yurt dışında, uzak mesafede yaşayan kişilere yöneldiğini görürüz. Boyun eğicilik şemasına teslim olmuş bir kişinin ise onu sürekli eleştirecek olan bir partneri yaşamına aldığına şahit oluruz. 

Şema Kimyası, ilk etapta ilişkiye heyecan katar gibi gözükürken, uzun vadede katmanlı sorunlarına yol açar. Uyumsuz şemalardan kaynaklanan ilişki içindeki çatışmalar, terapi sürecinde şemaların varlığını fark etmek ile çözüme kavuşabilir. Terapide ilk etapta şemaları tanımak, ardından bilişsel ve yaşantısal teknikleri kullanarak sağlıksız örüntüleri yeniden düzenlemek mümkün olabilmektedir. 

 Teoman’ın şarkı sözlerinde de yoğun şema izlerine rastladığım satırları paylaşarak yazımı tamamlıyorum. 

‘’Bana yoksun biliyorum 
usul usul eriyorum kararıyor gözlerim 
hep yorgunum
ne ekmek ne de su
sensizlik korkusu
istemem yeter ki sen
yanımda ol.
yeter!’’

İletişim için; Instagram: psikologhazalaslan

İlginizi çekebilir: Ya hep ya hiç: ‘Hiç’in gözü daha mı pektir ‘hep’ten?

Kaynak

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!