
Sen misin düşünen? Yoksa başkası mı?
Hayatta hepimiz bir yerlere ait olmak isteriz. Bu çok insani, çok doğal bir ihtiyaçtır. Bir gruba ait olmak, kendimizi güvende hissettirir. Bize bir kimlik verir. Ancak bu aidiyet duygusu bazen öyle bir hal alır ki, bireyin aklını, duygularını ve insanlığını gölgeleyebilir. İşte bu noktada karşımıza çıkan kavram: Fanatizm.
Fanatizm, bir fikir, grup, inanç ya da kişiye karşı sorgusuz sualsiz, aşırı bir bağlılıkla bağlanmaktır. Bu bağlılık bazen bir takım, bazen bir lider, bazen bir yaşam tarzı, bazen bir düşünce, bazen bir ideoloji, bazen bir iş, bazen bir yer gibi aklınıza gelecek çok fazla şey olabilir. Ama ortak nokta şudur: Bağlılık, düşünmenin önüne geçmiştir.
Fanatizm çoğu zaman dışarıdan bir dayatma gibi görünür ama aslında bireyin iç dünyasında bazı temel ihtiyaçlardan doğar. Güven arayışı, değerli hissetme ihtiyacı, kimlik oluşturma isteği, yalnızlıktan kaçış farklı ihtiyaçlar aidiyet kavramı ile birleşince bir güven limanı gibi görünür. Sorgusuz bağlılıkla birleştiğinde bireyin öz benliği yavaş yavaş kaybolur.
Aidiyet duygusuyla birlikte gelen bir diğer güçlü his ise kaybetme korkusudur. İnsan, ait olduğu grubu, fikri ya da inancı kaybetmekten korktuğunda, ona daha da sıkı sarılabilir.
Bu korku, çoğu zaman mantıklı düşünmenin önüne geçer. “Ya elimden giderse?” düşüncesiyle kişi, hem savunmacı hem de saldırgan hale gelebilir.
İşte bu noktada fanatizm bir korunma refleksine dönüşür. Birey, aslında sadece kaybetmekten korktuğu şeyi korumaya çalışır ama bu çaba zamanla, sağlıklı bir bağlılıktan çıkıp kör bir mücadeleye dönüşebilir.
Sadece bireyin iç dünyası değil, yaşadığı toplum da bu sürece zemin hazırlar. Toplumsal sistemler de bu yapıyı çoğu zaman bilinçli olarak besler, büyütür.
- Kutuplaşma, kontrolü kolaylaştırır.
- Medya çatışmayı sever.
- Tüketim kültürü aidiyet üretir.
- Eğitim sorgulamayı değil, ezberi teşvik eder.
Fanatizm çoğu zaman ülkemizde spor ve özellikle de futbolla karşımıza geliyormuş gibi zannediyoruz. Ancak bugün spor, siyaset, sağlık, din, iş, beslenme ve yaşam tarzı, ilişkiler, hayranlık kültürü, şehir, semt, okul aidiyetleri gibi birçok alanda tüm dünyada fazlaca karşımıza çıkmaktadır. Hepsinin ortak noktası aidiyetin sorgusuz bir üstünlük duygusuna dönüşmesidir.
İnsan olmak; düşünebilmek, sorgulayabilmek, anlayabilmek ve farklılıklara saygı gösterebilmektir. Fanatizm yavaş yavaş bu insani becerileri siler.
Kendi aklını kullanmayı bırakır, kendi duygularından uzaklaşır, farklı olana öfke geliştirir. Kendine ve başkalarına yabancılaşır. Kendi sesi kaybolur, sadece ait hissetmeye çalıştığı, içinde olduğu kalabalığın sesiyle konuşur.
Hiçbirimiz dünyaya bir ideolojiyle, bir takımla, bir işle, bir yaşam tarzıyla gelmedik. Hepsi sonradan öğrendiğimiz, içine doğduğumuz, seçtirilen ya da seçtiğimiz şeyler.
Farklı düşünebiliriz, farklı yaşayabiliriz. Ama bu, birbirimize düşman olmamız gerektiği anlamına gelmez. Bu konuyla ilgili daha önce belirtmiştim, Aamir Khan adlı oyuncunun P.K. adlı filmini izlemenizi öneririm. Dünyaya nötr gelen bir uzaylının Hindistan’da başından geçen maceraları anlatan insan olmanın özünü ve sistemin bizi bundan nasıl uzaklaştırmaya çalıştığını çok güzel anlatan bir filmdir.
Aidiyet güzeldir. Sevmek, bir şeyin parçası olmak insana iyi gelir. Ama bu bağlılık aklımızı ve insanlığımızı örten bir fanatizme dönüşürse, hem kendimize hem topluma zarar veririz.
Gerçek güç, sadece inandıklarımızı savunmakta değil; başkasının inancını da anlayabilmekte gizlidir. Bu bizi gerçekten insan yapar.
Özellikle bu günlerde sanırım hepimizin biraz daha körü körüne hangi alanlarda, ilişkilerde, işimizde, toplumumuzda ve dünyada bağımlılık geliştirdiğimiz alanlara dikkat etmesi ben mi düşünüyorum? Yoksa grup mu öyle düşünüyor? Demesinin gerekli olduğuna inanıyorum. Hepimizin insan olduğumuzu unutmadığımız günlerde, yerlerde buluşmamız dileğiyle… Size düşünmeniz için bazı sorular bırakıyorum.
Hiçbir fikri ya da grubu sorgulamadan savunduğunuzu fark ettiğiniz oldu mu?
Evet, oldu. – 2 puan
Hayır, her zaman sorgularım. – 0 puan
Hiçbir şeyi kaybetme korkusuyla daha fazla savunduğunuz oldu mu?
Evet, fark ettim. – 2 puan
Hayır, düşünmedim. – 0 puan
Sana göre doğru olan herkes için doğru mudur?
Tabi ki, ben haklıyım. – 2 puan
Yok canım, herkesin doğrusu kendine – 0 puan
Hiçbir fikirle mantıklı bir ilişki yaşadın mı?
Yok, hep duygusal bağ kuruyorum. – 2 puan
Evet, sorgularım, ayrıldığım da oldu. – 0 puan
Onlar zaten hep yanlış dediğin oluyor mu?
Evet, iç sesim bile öyle diyor. – 2 puan
Hayır, bazen haklı olabilirler. – 0 puan
Toplam puanını hesapla: Şimdi bakalım fanatiklik seviyen ne?
- 0–2 puan: Sorgulayıcı Ruh – Düşünmeden hareket etmem!
- 3–5 puan: Duygusal Bağlı – Bazen fazla kaptırıyorum…
- 6–8 puan: Kör Bağlılık Sinyali – Dikkat, fanatizm çanları çalıyor!
- 9–10 puan: FANATİK SEVİYE: Kritik! – Kendine bir kahve al ve bütün yazılarıma şöyle bir göz at
Not: Bu soruları biraz değiştirerek ilişkiniz, iş hayatınız, ideolojiniz, düşünceleriniz vb. gibi yukarı saydığımız farklı birçok alan içinde kendinize sorabilirsiniz. Anket sadece size biraz farkındalık katmak, düşündürtmek ve eğlenmeniz amaçlı koyulmuştur.
İlginizi çekebilir: Kaybettiğimi sandığım şeyler