
Değişik zamanlardan geçiyoruz, değil mi?
Değişik zamanlardan geçiyoruz, değil mi?
Bazen düşünüyorum da…
Belki de gündem hiç bu kadar zorlayıcı olmamıştı.
Her haber, her gelişme…
Kalbime bir ağırlık gibi oturuyor.
Ve sonra…
Bir de kendi hayatımın karmaşası geliyor üstüne.
Gerçekten yaşamak…
Büyük bir mesele haline geliyor.
Peki, böyle bir ortamda sana çok basit ama çok derin bir şey sormak istiyorum:
Nasılsın?
Ama dur…
O alışık olduğun “İyiyim, sen?” cevabını kastetmiyorum.
Yeni aldığın kıyafetten, yediğin yemekten, yaşadığın anlık bir hazdan sonra gelen o hissi sormuyorum.
Şu an, bu karmaşanın, bu belirsizliğin içinde…
Gerçekten nasılsın?
Ne hissediyorsun?
Ve bu hissi bedeninde nerede duyuyorsun?
Boğazında mı sıkışıyor mesela?
Göğsünde mi daralıyor?
Karnında mı düğümleniyor?
Bak…
İyi hissetmek zorunda değilsin.
Gerçekten, değilsin.
İyiymiş gibi yapmak zorunda da değilsin.
O alkol masalarına atmak zorunda değilsin kendini.
Kendini paralamak, yetemediğin yollarda kendini harcamak zorunda hiç değilsin.
Başa dön.
Sadece bir dur.
Ve sor kendine…
“Ben şu an ne hissediyorum?”
Ve “Bu hissi bedenimde nerede taşıyorum?”
Çünkü…
İnsan olmak tam da buradan başlıyor.
İyi hissettiğinde değil…
Her şey karmakarışıkken, hissedebildiklerinde başlıyor.
Korku da bizim, acı da.
Bunları bastırmak yerine…
Onların varlığına tanıklık etmek…
İşte bu, insanlığımızın kırılgan karanlığını kucaklamaya başladığımız yer.
Ve kucakladıkça…
Hayatımıza sihirli değnek değmiyor belki ama…
Köklerimiz, derine inmeye başlıyor.
Ve biliyor musun…
Bu hayatta köklenebilmek, en kıymetli şey.
Kökü güçlü olmayan her ağaç ondan ufacık rüzgarda devriliyor.
Benim küçük bir yöntemim var.
Kendimi kötü hissettiğimde, yataktan çıkmak istemediğimde
Kendime bir gün izin veriyorum.
Sadece bir gün.
O hissin içinde kalmak için…
Sonra kalkıyorum.
Evden çıkıyorum.
Hayatın beni harekete geçirmesine izin veriyorum.
Çünkü ben hiçbir şey yapmak istemesem dahi yaşam, beni eninde sonunda içine alıyor.
Hareket olmadığında bu yaşam da bitmiş olacak.
İyi hissetmiyorsan, saklama.
İyi değilken, iyi olmaya çalışma.
Yaşam, aslında sürekli değişen hava durumuna uyumlanmakla doğrudan ilişkili.
Yağmur yağarken perdeyi kapatıp, yağmura küfür etmek yerine her zaman şemsiye kullanma şansın var.
Geri gel.
Kalbine dön.
Çünkü o kalp…
Doğduğun andan beri, sana senin ne hissettiğini anlatıyor.
Sen istesen de anlatıyor, istemesen de.
Sadece senin için atan bir kalp bu.
Sana, seni anlatıyor.
Ve soruyorum sana şimdi:
Neden onu görmezden gelesin ki?
İlginizi çekebilir: Karanlığın içinde rutinlerle güçlenmek