Bir kenti keşfetmenin en iyi yolunun yürümek olduğunu herkes bilir. Sokak aralarında gizli kalmış hazineleri veya popüler caddeleri yaya geçmenin verdiği deneyim gibisi yoktur. Avrupa’nın birçok kenti yayaya saygılı yapısıyla bilinse de aralarından bazıları hem sunduğu doku hem de kolaylıkla diğerlerinin biraz önüne geçiyor. Özellikle geniş kaldırımlar, yol boyunca dizilmiş kafeler ve harika bir manzara arıyorsanız, bu yaya dostu Avrupa kentlerine göz atmanızda fayda var!
Münih, Almanya
Bavyera bölgesinin kalbinde yer alan Münih, Avrupa’nın yaya keşfetmeye en uygun kentlerinden biri. Ünlü Aziz Peter Kilisesi çevresindeki eski kent bölümü burada uğranacak ilk duraklardan. Her köşesinde mimari harikanın ve zengin kültürün izlerini taşıyan kentte, yorulduğunuz zaman bisikletle gezme şansınız da var. Bu sırada Alman mutfağının en beğenilen lezzetlerini ve yerel biralarını tadarak açık havada vakit geçirmek için Viktualienmarkt pazarına uğramayı da unutmayın.
Amsterdam, Hollanda
Kanal kenti denilince akla ilk önce Venedik gelse de Amsterdam bu anlamda en az onun kadar ünlü. Sayısız köprüsü, yemyeşil caddeleri ve bisiklet dostu trafik akslarıyla yayalar için adeta yeryüzü cenneti olan Amsterdam, gerçek bir sular kenti. Mimari harikalar ve büyüleyici güzellikteki bahçeler arasında gezinirken kanalda tekne turuna çıkabilir, büyük ve kalabalık bir başkentte kendiniz için sakin anlar yaratabilirsiniz. Kısa bir kent turunda bile sokak arasında karşınıza çıkan galerile ve müze sayısı sizi şaşkınlığa uğratabilir.
Sevilla, İspanya
Sevilla, sadece İspanya’nın değil tüm Avrupa’nın en yaya dostu kentlerinden. Nehir kenarında konumlanan dümdüz kent, İspanya denilince akla gelen ne varsa en canlı haliyle sunuyor. Tarihi alanların tek bir yerde toplandığı kompakt yapısı, kültürel çeşitliliği, farklı mimari tarzları harmanlayan zengin tarihi dokusu ve elbette Akdeniz yaşam biçimiyle sürdürülebilir seyahatler için de oldukça elverişli. Bir an bile sıkılmayacağınız bu kentte Gotik katedralleri gezebilir, saray bahçelerinde yavaşlayabilir veya nehir kenarı kafelerde güneşin tadını çıkarabilirsiniz.
Porto, Portekiz
Zengin yeme içme kültürü, Akdeniz esintili yaşam biçimi ve sıcak iklimiyle öne çıkan Porto ziyaretçilerine pek çok şey vaat eden bir kent. Atlantik Okyanusu kıyısındaki harika konumuyla pitoresk manzarala sahip olan çok katmanlı kent, yaya keşfedilmeye oldukça elverişli. Sık ve girift caddelerin harika meydanlara ve sahillere açıldığı kent planı, her adımda keşfedilecek yepyeni bir doku sunuyor. Sokaklara atılmış bistroları, merdivenlere oturup dinlenen halkı ve sokak ortası fandango gösterileriyle capcanlı bir yaşama ev sahipliği yapıyor.
Salzburg, Avusturya
Kültür, tarih ve sanatın birleştiği gösterişli Salzburg’da yaya olarak görülecek fazla şey var. Eski kentin kalbindeki Mirabel Bahçeleri ve Mozart Evi listenin başında yer alıyor. Bira bahçeleri, yeşil açık alanlar ve mimarlık tarihini şekillendiren harika yapılar arasında ilerlerken kendinizi bir anda ünlü Hohensalzburg Kalesi’nde bulmanız mümkün. Kısa bir rampa tırmanışından sonra ulaşacağınız bu tepe noktasında kente yukarıdan bakabilir ve doğanın tarihle iç içe geçişine tanıklık edebilirsiniz.
Brugge, Belçika
Orta Çağ’dan kalma, küçük ama düzenli kentlerden olan Brugge kanalların şekillendirdiği bir diğer kent. Burada, 14. yüzyıl mimarisiyle öne çıkan eski kent bölümünden başlayarak göreceğiniz sayısız atraksiyon var. Bunların başında ise kentin bira kültürünü yakından tanımanızı sağlayan, içinde çeşitli tadım alanlarının bulunduğu Bira Deneyim Müzesi geliyor. Surlar arasında kalan kentteki girifli sokakların her biri ya geniş bir meydana ya da kanala çıkarak kentte yürüme deneyimini daha keyifli hale getiriyor.
Prag, Çek Cumhuriyeti
Prag, kompakt şehir planı ve otantik dokusuyla olduğundan küçük görünen bir kent. Sadece günlük bir gezide bile kentin genel planını ezberleyebilir, sonrasında hiç harita kullanmadan istediğiniz gibi bir rota oluşturabilirsiniz. Ünlü Saat Kulesi, Charles Köprüsü ve her köşe başında denk geleceğiniz yetenekli sokak sanatçılarıyla ritmini hiç kaybetmeyen bu kentte, lokal publara uğrayak özgün biraları denemeyi unutmayın.
Dubrovnik, Hırvatistan
Yeşil doğası ve tarihi dokusuyla öne çıkan Dubrovnik hiç düz bir kent değil. Tam da bu nedenle yaya keşfedilmeyi hak ediyor. Çünkü güneşle ve tarihle beslenen tepeler, araçla ulaşılamayacak kadar güzel manzaralar sunuyor. Tarihin ve kültürün şekillendiği sokak aralarında kentin bilinmeyen rotalarını keşfetmek, yorucu bir yürüyüşün ardından ferah bir manzarada soluklanmak oldukça tatmin edici. Ancak böyle bir gezi için yanınıza rahat ayakkabılar, su ve şapka aldığınızdan emin olun.
Bordeaux, Fransa
Şarabıyla ünlü Bordeaux, özellikle Fransız mutfağını keşfetmek ve harika manzaralarda gezintiye çıkmak için harika bir seçenek. Tarih ve sanat dolu eski kent dokusunu yaya keşfederken karşınıza çıkan müzelere uğrayabilir, bir meydan kafesinde kruvasan yiyebilir veya parklarda piknik yapabilirsiniz. Düz yapısıyla bisiklet tutkunlarına da hitap eden kent, aynı zamanda yemyeşil bağ rotalarına sahip. Bu nedenle kendinizi ufak bir Paris’te gibi hissetmeniz çok olası.
Zürih, İsviçre
İsviçre’nin yüksek standartlı yaşam stilini en iyi yansıtan kentlerden olan Zürih, yanı başındaki aynı isimli nehriyle birlikte rahatlatıcı yürüyüşler için biçilmiş kaftan. Başkent Bern’i birçok anlamda geçen kent ikonik mimari yapılar, yüksek kuleler ve estetik meydanlara sahip. Ünlü mimar ve şehir planlamacıların izinde şekillendiğinden oldukça keyifli ve rahat yürüyüş aksları sunuyor. Romanesk katedraller ve tarihi köprüler arasında gezintiye çıkarken modern müzelere uğrayabilir, yemyeşil parklarda dinlenebilirsiniz.
Venedik, İtalya
Avrupa’nın en farklı kentlerinden olan Venedik, elbette kanalları ve Rönesans mimarisi ile ön planda. Klasik ulaşım aracı olarak teknelerin kullanıldığı bu kentte, yaya gezmek dışında pek bir seçenek yok. Romantik köprüler ve kanallar arasında yürüyerek kentin en ünlü meydanlarına ulaşabilir, zengin mimari dokuyu ve renkli İtalyan mutfağını keşfedebilirsiniz. Ancak her koşulda kanalda mutlaka tekne turuna katılmayı ve kente bir de sular üzerinden bakmayı aklınızda bulundurun.
Varşova, Polonya
Polonya metropolü Varşova, Avrupa’nın en kalabalık başkentlerinden biri. Buna rağmen dümdüz yapısı sebebiyle yürüyerek keşfetmeye fazlasıyla elverişli. Görkemli Kraliyet Kalesi ve renkli ışıklandırmalarıyla öne çıkan Multimedia Fountain Park, gezi rotanızın ilk durağı olabilir. Kültür, sanat ve bilimi harmanlayan kent her sokakta yaşadığı fırtınalı Sovyet geçmişinin izlerini taşıyor. Gelişmiş metro ağıyla eski ve yeni kent bölümler arası hızlı geçişe imkan tanıyor.