
Ruh ile temasa nasıl geçilir?
Bazen kalabalıklar ruhunu yorar.
Kafanda sadece başkalarının sesleri var olur.
Kendi sesine, ihtiyaçlarına karşı körleşirsin.
Başta bir tuhaflık sezersin ama vakit geçtikçe anlarsın; kendinden kopmuş, kendine yabancılaşmışsındır.
Bir iç sıkıntısı ya da derin bir tatminsizlikle boğuşursun.
Ne yaparsan yap dolmayan boşluklar vardır.
İçine işlemeyen, temas edemeyen ilişkiler…
Bir şeyler eksik ama ne?
İşte tam o an fark etmen gerekir:
Ruhunun da bedenin gibi ekmek su gibi bir ihtiyacı vardır: Temas.
Gündelik yaşamın içerisinde, frekansınla uyuşmayan, her kafadan bir ses çıkan ortamlar, vakit geçtikçe seni tüketen ilişkiler, vedalaşman gerektiği halde avuç içlerin kanayana dek tutunma çaban… En çok da kendi ihtiyaçlarını görmezden gelişin, ruhunun temas ihtiyacını unuttuğun andır.
Oysa bir bedenin içinde bu dünyayı deneyimlemeye gelen özün, ruhun, sadece maddeyle değil, derinlikle ve dokunuşla da beslenir.
Bedensel ihtiyaçlarımızı görmek kolaydır ama çoğu insan ruhun ihtiyaçlarını göz ardı eder: Görülmek, duyulmak, anlaşılmak ve temasa geçmek…
Ruh, bu ihmal karşısında kendini göstermeye başlar. Kalabalıklara sığamamak, iç sıkıntısı, anlamsızlık duygusu, bedensel ya da ruhsal hastalıklar… Her şeye sahip olsan da içteki eksiklik hissi bitmek bilmez.
Varoluşumuz bir bedenden ibaret değildir. Beden yalnızca giydiğimiz bir kıyafettir. Dünyayı deneyimleyen, anlamlandıran ruhtur. Ve onun da doyuma ihtiyacı vardır.
Kendi ruhuna dokunamayan, başkasının ruhuna da dokunamaz. Hep bir eksiklik hissi kalır. Yeterince derin ve doyumlu ilişkiler kuramaz. Çünkü her birimiz en önce kendi varlığımızla bütünleşmek zorundayız.
Bu bütünlük sağlanmadığında; zihin kaygılarla, beden hastalıklarla, ruh ise acılarla boğuşur. Beden-zihin-ruh bütünlüğü bu yüzden hayati bir öneme sahiptir.
Ruh ile temasa nasıl geçilir?
Ruhunla temasa geçebilmek için yalnızlık, sessizlik, rahatlık ve odak gerekir. Kendine özel anlar yaratırsın. Çünkü bu anlar ruhla teması kolaylaştırır.
Bazen sadece gözlerini kaparsın ve içindeki sessizliğe kulak kesilirsin. Sessizliği duymaya başlarsın. Sadece bir bütün olmaya çalışırsın. En yüksek versiyonunun bir ışık olduğunu, karşında belirdiğini ve bu ışığın yavaş yavaş bedeninle birleştiğini imgelersin.
Zamanla bu imgeler güçlenir. Özünle yeniden bütünleşmeye başlarsın.
Bazen ona seslenirsin. “Buradayım, seni görüyorum, hissediyorum, onurlandırıyorum…” dersin. Bağlantıda kalmak istediğini söylersin.
Çocuk halini gözlerinin önüne getirip onunla konuşursun. “Buradayım, seni görüyorum, anlıyorum.” Bu telkinler hem çocukluk yaralarının hem de ruhunun şifalanmasına katkı sağlar. İçimizdeki çocuk da her zaman görülmeyi bekler. Ve onun ihtiyaçlarını karşılaması gereken ilk yetişkin bizizdir.
Zamanla, bu içsel sohbetin iyileştirici gücünü gözlemlersin. Ve bu temas giderek hayatının doğal bir parçası haline gelir.
Ruhla temas kurduğunu nasıl anlarsın?
Spontane anlarda sezgilerin sana bir şeyler fısıldar. Aklında bir ışık yanar, olaylarda bir aydınlanma yaşarsın. Bu ses asla yargılayıcı değildir, galeyana getirmez. “Ya şöyle olursa, ya böyle olursa…” demez. Bunlar zihnin sesidir.
Özünün sesi dingin, sakin, kendinden emindir. Yoluna ışık tutar ama yönlendirmez. Hesap kitap yapmaz.
Zamanla sen de onun gibi kendinden emin bir hale gelirsin. Yaşadığın kaosların nedenini anlarsın. Sıkışmışlıkların kökenini fark edersin. Olayların ardındaki hikmeti görmeye başlarsın.
Her şeyin senin hayrına işlediğini kavrarsın. Dünya yaşamındaki sınavlarını tanırsın.
Rüyaların canlılaşır. Tesadüf gibi görünen olaylar artar. İçgörülerin çoğalır. Doyum hissi içten içe seni sarar.
Bu doyumla artık, ruhuna hitap etmeyen ilişkilerle vedalaşırsın. Zihninin nasıl durulacağını öğrenirsin. Enerji kaçağın azalır. Ortamlardan daha az etkilenirsin. Kendini daha az yorgun hissedersin. Bulunduğun yerden ve kendi varoluşundan keyif almaya başlarsın.
Ruhun marifetleri saymakla bitmez. Onunla buluşan beden, hazır olduğu anda mucizelerini açığa çıkarır. Tek ihtiyaç: Derin bir istek ve sessizlik.
Ve belki de duyman gereken ilk ses, ruhunun dili, kalbinin sesidir.
İlginizi çekebilir: Uyum ile aidiyet arasındaki keskin sınır: Varoluşun özü