
Kaygı ve demans arasında nasıl bir bağlantı var?
Günümüz dünyasında belirsizlikler ve zorluklar hayatın bir parçası haline geldi. Dolayısıyla zaman zaman kaygı yaşamak oldukça doğal. Ancak sürekli hale gelen, kronik kaygının yalnızca ruh sağlığınızı değil, aynı zamanda beyin sağlığınızı da olumsuz etkileyebileceğini bilmenizde fayda var. Avustralya’daki Newcastle Üniversitesi öncülüğünde yürütülen ve Journal of the American Geriatrics Society Dergisi’nde yayımlanan yeni bir araştırma, kaygı yaşayan bireylerin yaşlandıkça demansa yakalanma risklerinin daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Çalışmaya 60 ile 81 yaşları arasında 2.132 kişi katılım göstermiş. Katılımcıların kaygı düzeyleri, kaygı ve depresyonu değerlendiren 10 soruluk bir ölçek olan Kessler psikolojik sıkıntı ölçeği kullanılarak ölçülmüş ve bu kişiler 10 yıl boyunca takip edilmiş. Her katılımcıdan bu süre zarfında iki kez anket doldurmaları istenmiş. İki değerlendirmede de kaygı bildirenler “kronik kaygı” grubuna, sadece ikinci değerlendirmede kaygı bildirenler ise “yeni başlangıçlı kaygı” grubuna dahil edilmiş. Ve araştırma sonuçlarına göre şu veriler elde edilmiş:
- Kronik kaygı yaşayan bireylerin demans geliştirme riski, kaygı yaşamayanlara göre 2.8 kat daha fazla.
- Yeni başlangıçlı kaygı yaşayanlarda bu oran 3.2 kata kadar çıkabiliyor.
- İlk değerlendirmede kaygı belirtip, ikincisinde belirtmeyen kişilerde demans riski artışı gözlenmedi.
Kaygı ve demans arasındaki bilimsel bağlantı
Kaygı anlık bir stres tepkisi olarak normal düzeyde değerlendirilebilir; ancak sürekli hale geldiğinde hem kalp sağlığı hem de beyin hücreleri üzerinde yıkıcı etkiler bırakabilir. Bu iki alanın zarar görmesi ise demans riskini önemli ölçüde artırabilir. Tulane Üniversitesi Klinik Nörobilim Araştırma Merkezi direktörü Dr. Gregory Bix’e göre “Kalp için kötü olan her şey beyin için de kötüdür.”
Örneğin, yüksek tansiyon tedavi edilmeden uzun süre devam ettiğinde beyinde hasara yol açarak bilişsel gerilemeye ve demansa neden olabilir. Ayrıca kaygı yaşayan bireylerde egzersiz yapmama, sigara kullanımı ve sağlıksız beslenme gibi olumsuz yaşam alışkanlıklarının daha sık görüldüğü de bu riski artıran diğer faktörler arasında.
Kaygı azaltılarak demans riski düşürülebilir
Dünya genelinde yaklaşık 301 milyon insan kaygı bozukluğu yaşarken, 55 milyon kişi demans ile mücadele ediyor. Üstelik bu sayıların önümüzdeki yıllarda daha da artması bekleniyor. Dolayısıyla kaygıyı azaltmak, sadece anlık rahatlama sağlamaz; aynı zamanda uzun vadede beyin sağlığını da korur.
Dr. Bix, genetik yatkınlığın da önemli bir faktör olduğunu vurguluyor: “Eğer birinci derece bir akrabanızda (örneğin ebeveyninizde) Alzheimer ya da başka bir demans türü varsa, siz de risk altındasınız.” Bu nedenle erken belirtileri tanımak kritik öneme sahip.
Demansın ilk işaretleri şunlar olabilir:
- Yeni bilgileri unutmada zorlanma
- Aynı soruları tekrar tekrar sorma
- Eskiden kolay yapılan işleri yapmakta güçlük (örneğin alışveriş listesi hazırlamak gibi)
- Konuşmaları takip etmekte zorlanma
Kaygınızı yönetmek için ne yapabilirsiniz?
Elbette bu tür bir araştırma, halihazırda kaygı sorunu yaşayan bireylerde daha fazla endişeye yol açabilir. Ancak uzmanlar, bu durumu kontrol altına almanın yolları olduğunu belirtiyor. Georgia’daki The Looking Glass adlı terapi merkezinin kurucusu ve lisanslı terapist Joseé Muldrew’a göre ilk adım tetikleyicileri fark etmektir.
Dr. Muldrew şunları öneriyor:
- Kendi duygularınızı takip edin: Günlük tutmak, not alma uygulamaları kullanmak veya sesli kayıtlar ile duygularınızı ifade etmek, tetikleyicileri fark etmenizi sağlar.
- Vücut taraması yapın: Sabahları veya gün içinde sakin bir anda bedeninizi tarayarak kalp atışı, kas gerginliği veya terleme gibi fiziksel kaygı belirtilerini takip edin.
- Tetikleyicileri belirleyin: Sosyal medyada çok zaman geçirmek mi sizi huzursuz ediyor? Günlük yürüyüşünüzü atlamak mı? İkinci kahve mi sizi dengesiz hissettiriyor?
- “Endişe molaları” oluşturun: Kendinize günde 5–10 dakikalık süreler tanıyın ve bu sürede sadece endişelerinizi yazın veya sesli ifade edin. Süre bittiğinde ise bu düşünceleri bırakıp günlük hayatınıza dönün.
Muldrew, bu stratejilerin tek seferlik çözüm sunmadığını da hatırlatıyor: “Tıpkı kaygının zamanla oluştuğu gibi, etkili başa çıkma yöntemleri de zamanla gelişir. Sabırlı olmak gerekir.”
Sonuç olarak şunu söylemek mümkün; bugün kaygınızı ne kadar iyi yönetebilirseniz yarın beyin sağlığınızı o kadar iyi koruyabilirsiniz. Anksiyetenizi yönetmeye çalışmak sadece bugünkü yaşam kalitenizi artırmakla kalmaz; aynı zamanda ileride karşılaşabileceğiniz ciddi sağlık sorunlarının da önüne geçebilir. Kendinize ve zihninize göstereceğiniz özen, gelecekteki yaşamınız için büyük fark yaratabilir.
Kaynak: huffpost.com
İlginizi çekebilir: Kronik stres ve beyin ilişkisi: Stres, Alzheimer ve demansı nasıl tetikliyor?