Gelisiyorum.com | Blog

Abugat vs Khontkar: Bir Zamanlar Öteki Olanın Ötekileştirmesi

08.08.2025
24
Abugat vs Khontkar: Bir Zamanlar Öteki Olanın Ötekileştirmesi

Khontkar ve Abugat arasında ortaya çıkan gerilim, yüzeyde bireysel bir çatışma gibi görünse de, altında çok daha derin ve yapısal bir kültürel dönüşümün izlerini taşımaktadır. Bu durum, karşı kültürün iktidarlaşması ve ardından kendi muhalefetini dışlaması şeklinde okunabilir. Bu dönüşüm, sadece iki sanatçının pozisyonları üzerinden değil, aynı zamanda kültürel üretimin dönüşen yapısı üzerinden de analiz edilmelidir.

Karşı Kültürden Ana Kültüre

Khontkar’ın kariyeri, Dick Hebdige’in Subculture: The Meaning of Style (1979) adlı eserinde tanımladığı şekilde, karşı kültürün “stil” üzerinden sistem karşıtı bir kimlik üretmesinin güncel bir örneği olarak okunabilir. Ancak Hebdige’in de belirttiği gibi, sistem karşıtı bu stil zamanla ana akım tarafından soğurulur, estetize edilir ve zararsız hâle getirilir.

Khontkar, bir dönem Türkiye müzik sahnesinde ötekiydi; sansürlenmiş, anlaşılmamış, dışlanmıştı. Fakat zamanla bu ötekilik bir marka değerine dönüştü. Estetik, agresyon, sokak dili. Hepsi bir pazarlama aracına dönüştürüldü. Bu süreçte Khontkar, Theodor W. Adorno ve Max Horkheimer’ın Kültür Endüstrisi kavramıyla tanımladığı döngünün içerisine girdi:
Özgün olanın seri üretime açılması, muhalif olanın metalaştırılarak etkisizleştirilmesi.

Adorno’ya göre kültür endüstrisi, bireyi düşünmeye iten sanatın yerine, tüketilmesi kolaylaştırılmış, sistemle uzlaşmış bir sanat biçimini koyar. Bu noktada Khontkar’ın üretimi artık sistemle çatışan değil, sistemin taleplerine cevap veren bir forma evrilmiştir. Böylece “karşı” olan, artık “merkez”in hizmetindedir.

Dönüşüm ve Getirileri

Fakat burada daha çarpıcı olan, bu dönüşümün kendisi kadar, yeni merkezin kendi karşısındaki figürleri yok saymaya başlamasıdır. Abugat örneği burada devreye girer. Abugat, diliyle, agresyonuyla, tavrıyla hâlâ sistem dışında, hâlâ kontrol edilemez bir figürdür. O, Khontkar’ın bir zamanlar olduğu şeydir: rahatsız edici.

Ve işte tam bu noktada, Foucault’nun iktidar bilgiyi üretir önermesi devreye girer. Khontkar gibi figürler artık sadece sanatsal değil, kültürel iktidar da üretmektedir. Otorite figürü hâline gelen kişi, “neyin kaliteli”, “neyin saçma”, “neyin değerli” olduğunu belirleme gücüne sahip olur. Bu bağlamda Abugat, yalnızca “başarısız” ya da “küfürbaz” biri olarak değil, kültürel hiyerarşinin altına itilmesi gereken biri olarak konumlandırılır.

Reklam

Ancak Abugat’ın Khontkar’a yönelttiği eleştiriler, çoğu zaman reaksiyoner bir tavırdan ibaret kalmakta, sağlam argümanlarla beslenmemektedir. Khontkar’ın yıllara yayılan üretimi, teknik bilgisi ve kültürel birikimi göz ardı edilmekte; fakat buna karşılık bu birikimi çözümleyen ya da eleştirel bir zemine oturtan bir söylem sunamamaktadır. Bu da eleştirilerini fikir çatışmasından çok, sidik yarışına çeviriyor.

Simgesel Şiddet

Pierre Bourdieu, kültürel sermayeyi elinde bulunduranların bu sermayeyi simgesel şiddet yoluyla dayattığını söyler. Khontkar, şu an bu kültürel sermayeyi elinde tutmaktadır; onun dili, tavrı, tarzı trend belirlemektedir. Bir zamanlar kendi yaşadığı dışlanmayı, şimdi başkasına yaşatmaktadır.

Bu bağlamda dikkat çekici bir diğer boyut, new school olarak tanımlanan genç sanatçıların bu hiyerarşiye mutlak bir biat içinde hareket etmesidir. Özellikle sesli ortamlarda, Khontkar’a yöneltilebilecek olası yapıcı eleştiriler yerine, sorgusuz bir onaylama ve “yalakalığa” varan bir övgü dili tercih edilmektedir.

Bu durum, Michel Foucault’nun iktidar-özne ilişkisi bağlamında tanımladığı şekilde, iktidarın yalnızca baskı yoluyla değil, özneyi şekillendirerek de çalıştığını gösterir.

İktidarın gölgesinde var olmaya razı olmuş figürler, kültürel iktidarın yeniden üreticisi hâline gelirler. Ancak bu figürler, kendilerine ait bir estetik, özgün bir dil veya eleştirel bir konum üretemedikleri için, zamanla kültürel bellekte silikleşmeye mahkûmdur.

Kısa vadede görünürlük kazansalar da, uzun vadede birer “yancı” hâline gelirler.

Bu da bize şunu gösterir:

Karşı kültür, güç kazandığında yalnızca merkezileşmez; aynı zamanda kendinden sonra gelen marjinalleri de bastırmaya başlar.
Yani bu bir tür kültürel intihardır: Dönüşen karşı kültür, merkezde kalmak uğruna kendi doğasını yok eder.

Kaynakça

Adorno, Theodor W., and Max Horkheimer. Dialectic of Enlightenment. Translated by John Cumming, Herder and Herder, 1972.

Bourdieu, Pierre. Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste. Harvard University Press, 1984.

Foucault, Michel. Power/Knowledge: Selected Interviews and Other Writings, 1972-1977. Pantheon Books, 1980.

Hebdige, Dick. Subculture: The Meaning of Style. Routledge, 1979.

Kaynak

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!