
İlişkilerde “ben” ve “biz” dengesi: Birlikte olurken kendini kaybetmemek
Bir ilişkiye başladığımızda çoğu zaman içimizde güçlü bir “biz” olma arzusu vardır. Paylaşılan zamanlar, ortak hayaller, birlikte kurulan cümleler… Bu bütünlük, ilişkiye güven ve aidiyet kazandırır. Ancak bu “biz” hali, eğer dikkat edilmezse bireyselliği gölgeleyebilir. İşte tam da burada “ben” ve “biz” arasındaki denge, sağlıklı bir ilişkinin en temel dinamiklerinden biri olarak karşımıza çıkar.
“Ben” kavramı, bireyin kendi değerlerini, ihtiyaçlarını, sınırlarını ve kimliğini temsil eder. “Biz” ise ilişkideki ortak yaşamı, paylaşılan sorumlulukları, karşılıklı bağı ve uyumu simgeler. İlişkinin dengeli ve sürdürülebilir olabilmesi için, bu iki kavramın birbirini beslemesi gerekir. “Ben”in tamamen silinip “biz”e dönüşmesi ya da “ben”in fazla öne çıkıp “biz”i yok sayması, uzun vadede ilişkiyi zedeler.
Ben olmadan biz olmaz
Kendi kimliğini koruyamayan, sürekli karşı tarafın beklentilerine göre hareket eden bir birey, zamanla tükenmişlik ve yabancılaşma yaşar. İlişkide kendini kaybetmek, görünürde uyum gibi görünse de aslında içten içe öfke, kırgınlık ve uzaklaşmayı besler. Oysa sağlıklı bir bağlanma, kişinin önce kendi ihtiyaçlarını gözetmesini, sonra da bu ihtiyaçları partneriyle dengeli bir şekilde paylaşabilmesini gerektirir.
Biz olmadan ben eksik kalır
Öte yandan, bireyselliği aşırı vurgulamak da ilişkiye zarar verebilir. “Benim hayatım, benim kararlarım” anlayışıyla kurulan bir birliktelikte ortaklık duygusu zayıflar. Bu durumda taraflar birbirine temas etmeyen, paralel çizgiler gibi yaşar. Paylaşımın azaldığı yerde, duygusal bağ da giderek kopar. “Biz” olabilmek, sadece romantik bir yakınlık değil, aynı zamanda hayatı birlikte yoğurabilmektir.
Dengenin gücü
Sağlıklı ilişkiler, benliğin özgünlüğünü korurken ortak yaşamı zenginleştirebilen ilişkilerdir. Kendi değerlerini bilen, sınırlarını çizebilen bir birey, partnerine daha net ve güçlü bir şekilde yaklaşır. Bu da karşılıklı güveni artırır. Aynı zamanda, ortak alanlarda esneklik gösterebilmek, fedakârlık yapabilmek ve birlikte karar alabilmek de ilişkinin dayanıklılığını artırır.
Bunu bir dansa benzetebiliriz: İki kişi aynı anda dans eder, uyum içinde hareket eder ama her biri kendi adımlarını atar. Ne tamamen tek başına ne de tamamen birleşmiş… Hem ayrı hem de beraber. İşte bu denge, ilişkinin ritmini oluşturur.
Pratik öneriler
- Kendi alanınızı koruyun: Kendi hobileriniz, dostluklarınız ve kişisel zamanınız olsun.
- Ortak alanlar yaratın: Birlikte keyif aldığınız aktiviteleri düzenli hale getirin.
- Açık iletişim kurun: İhtiyaçlarınızı, sınırlarınızı ve beklentilerinizi net ifade edin.
- Esnek olun: “Ben” ve “biz” arasında geçişler doğal olarak değişebilir. Dengeyi zaman zaman yeniden kurmak gerekebilir.
İlişkilerde “ben” ve “biz”i birbirine rakip görmek yerine, birbirini tamamlayan iki parça olarak görmek gerekir. Bireysellikten vazgeçmeden ortaklık kurmak, ortaklıktan vazgeçmeden bireyselliği sürdürmek… Bu dengeyi yakalayan çiftler, hem kendilerini hem de ilişkilerini daha güçlü bir zeminde yaşama şansına sahip olurlar.
Tüm Uplifers ailesine, “ben” ve “biz” kavramlarının kendi ritminde ahengini bulabileceği sağlıklı ilişkiler dilerim.
Bir sonraki yazımda buluşmak üzere.
Sevgiler,
İlginizi çekebilir: Kırkından sonra kendini yeniden keşfetmek