Gelisiyorum.com | Blog

Milli Savaş Uçağımız KAAN’ın motoru neden Amerika menşeli?

02.10.2025
16
Milli Savaş Uçağımız KAAN’ın motoru neden Amerika menşeli?

Türkiye’nin havacılık tarihindeki en büyük adımlarından biri olan milli muharip uçak KAAN, geçtiğimiz aylarda gerçekleştirdiği ilk başarılı uçuşuyla tüm ülkeye büyük bir gurur yaşattı. Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) mühendislerinin imzasını taşıyan bu teknoloji harikası, radara yakalanmayan hayalet gövdesi, yerli aviyonik sistemleri ve milli yazılımlarıyla gökyüzüne adını yazdırırken, projenin en kritik bileşeni olan motoru hakkındaki tartışmaları da beraberinde getirdi: Türkiye, böylesine karmaşık bir savaş uçağını üretebiliyorken, neden motoru için Amerikan General Electric (GE) firmasının F110 motorunu tercih etti?

Bu soru, kamuoyunda sıkça “teknolojik yetersizlik” veya “yapamıyoruz” algısıyla karşılansa da, işin perde arkası çok daha derin, katmanlı ve Türkiye’nin savunma sanayii geleceğini güvence altına alan dâhiyane bir stratejiyi barındırıyor. Bu tercih, bir eksiklikten ziyade, milyarlarca dolarlık bir ekonomi, on yıllara yayılan bir teknoloji birikimi ve risk yönetimini merkeze alan bilinçli bir kararın sonucudur.

KAAN neden Amerika menşeli motor kullanıyor?

Bir 5. nesil savaş uçağı motorunu, gündelik hayatta gördüğümüz hiçbir motorla kıyaslamak mümkün değil. Bu motorların kalbinde yatan teknoloji, adeta bir devlet sırrı niteliğindedir. Motorun içindeki türbin palleri dönerken ortaya çıkan sıcaklık, 1.700 santigrat derece gibi akıl almaz seviyelere ulaşır. Bu değer, bilinen birçok metalin erime noktasının çok üzerindedir ve neredeyse Güneş’in yüzey sıcaklığına yaklaşır. Bu ekstrem koşullara dayanabilmesi için, dünyada sadece birkaç şirketin üretebildiği “tek kristal” yapıda nikel-kobalt bazlı süper alaşımlar kullanılır. Bu malzeme bilimi, havacılık endüstrisinin zirvesini temsil eder ve bu alanda uzmanlaşmak, devasa bir bilimsel altyapı gerektirir.

KAAN

İkinci kritik faktör ise zaman ve maliyet denklemidir. Sıfırdan bu seviyede bir motoru tasarlamak, geliştirmek, binlerce saatlik testlerden geçirmek ve uluslararası uçuşa elverişlilik sertifikalarını almak, en iyimser tahminlerle 15 ila 20 yıllık bir süreç ve 10 milyar dolara varan bir Ar-Ge bütçesi demektir. Dünya üzerinde bu kabiliyete sahip olan GE, Pratt & Whitney ve Rolls-Royce gibi devler, adeta girilmesi imkânsız bir “motorcular kulübü” oluşturmuştur. Bu kulübe dahil olmak, bir nesle yayılan bir çaba ve devasa bir ekonomik güç gerektirir.

Apple’ın stratejisi izleniyor

Türkiye’nin KAAN projesinde izlediği yol, modern teknoloji dünyasında “Apple Stratejisi” olarak bilinen yaklaşıma benzetilebilir. Dünyanın en değerli teknoloji şirketi Apple, iPhone’ların beyni olan çipleri kendisi tasarlarken, en kritik bileşenlerden biri olan OLED ekranları yıllardır en büyük rakibi Samsung’dan tedarik etmektedir. Bu durum, Apple’ın “ekran üretemediği” anlamına gelmez. Aksine, Apple’ın kendi enerjisini ve kaynaklarını en iyi olduğu alanlara (yazılım, tasarım, sistem entegrasyonu) odaklayıp, ekran gibi ultra uzmanlık ve devasa yatırım gerektiren bir bileşeni, o işin zirvesindeki bir firmadan alarak ürününün kalitesini ve projenin takvimini garanti altına aldığı anlamına gelir.

TUSAŞ’ın KAAN’daki motor tercihi de tam olarak bu mantığa dayanmaktadır. TUSAŞ’ın asıl uzmanlık alanları; uçağın aerodinamik ve stealth (düşük görünürlük) özelliklerine sahip gövde tasarımı, beynini oluşturan aviyonik sistemler, görev bilgisayarları ve tüm bu karmaşık parçaları kusursuz bir uyumla bir araya getiren sistem mühendisliğidir. Projenin en maliyetli, en riskli ve en uzun sürecek parçası olan motor için ise, F-16 gibi platformlarda milyonlarca uçuş saatinde kendini kanıtlamış, güvenilirliği tescillenmiş ve tedarike hazır bir ürünü seçerek tüm projenin geleceğini güvence altına almıştır.

Reklam

Bu stratejinin ne kadar isabetli olduğunu anlamak için Türkiye’nin yakın geçmişteki bir başka büyük projesi olan Altay Tankı’na bakmak yeterlidir. Altay Tankı projesi, motor ve güç grubu tedarikinde yurt dışından yaşanan sorunlar nedeniyle yıllarca gecikmiş ve projenin takvimi ciddi şekilde sekteye uğramıştı. KAAN projesinde ise bu kritik hatanın tekrarlanmaması için “paralel ilerleme” adı verilen çok daha akıllıca bir proje yönetim tekniği uygulanmaktadır.

Geleceğin yerli motoru: TEI-TF10000

KAAN’da hazır bir motorun kullanılması, Türkiye’nin yerli motor geliştirme çalışmalarını durdurduğu anlamına gelmiyor. Tam tersine, TUSAŞ Motor Sanayii (TEI), yıllardır bu alanda yoğun çalışmalar yürütüyor ve TEI-TF10000 adlı yerli motor projesini büyük bir kararlılıkla ilerletiyor. Strateji şu şekilde işlemektedir:

  1. Bir yanda KAAN, kendini kanıtlamış F110 motoruyla uçuş testlerini tamamlayacak, geliştirilecek ve ilk üretim blokları bu motorla Türk Hava Kuvvetleri envanterine teslim edilecektir. Bu sayede Türkiye, 5. nesil bir savaş uçağına planlanan takvimde sahip olacaktır.
  2. Diğer yanda ise TEI-TF10000 motorunun geliştirme, test ve sertifikasyon süreci devam edecektir. Bu motor olgunluğa eriştiğinde, sonraki KAAN üretim bloklarına entegre edilecektir.

Bu çift kulvarlı strateji sayesinde Türkiye, hem uçağını zamanında envantere alarak caydırıcılığını artıracak hem de motor teknolojisinde tam bağımsızlığa ulaşma hedefine sağlam adımlarla ilerleyecektir. Sonuç olarak, KAAN’ın “Amerikan kalbi”, bir bağımlılık değil, tam bağımsızlığa giden yolda atılmış en akılcı ve stratejik adımlardan biridir.

Kaynak

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!