Gelisiyorum.com | Blog

Akran zorbalığı ve “Adolescence” dan ilhamla “fark edilmek” üzerine

30.04.2025
24
Akran zorbalığı ve “Adolescence” dan ilhamla “fark edilmek” üzerine

Çoğumuz yaşadık ama adını koymamız yıllar aldı. Kimi zaman sadece “çocukluk anısı” dedik, kimi zaman bunu aştık diyerek basitleştirdik belki.

Geçtiğimiz ay katıldığım bir etkinlikte kendi hikayemi ilk kez anlattım. İlgi duyarsanız aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

Şu sıralar popüler olan, akran zorbalığının da işlendiği Adolescence dizisini izledim geçtiğimiz günlerde. Yavaş ritmine rağmen derin ve içten bir anlatımı vardı. Konu gündemi çok meşgul eden kritik ve değerli bir konuydu. İçerikle ilgili çok fazla yorum, değerlendirme mevcut. Beni en çok arka planda işlenen ana karakterlerin ötesindeki baba-oğul ilişkisi düşündürdü. İstemeden ebeveyn olmuş bir babayla, dışarıdan bakıldığında “örnek çocuk” gibi görünen ama içinde yalnızlığı büyütmüş oğlu…

Sessizliğiyle, düzeniyle, saygılı ve oturaklı haliyle herkesin “ne güzel yetişmiş” diyeceği türden biri. Ama içende sevilmemenin, dışlanmanın, dalga geçilmenin izleri taşıyor. Yalnızlığına alışmış gibi. Babasıyla olan ilişkisinde ise başka bir çatışma var: Onu güçlü bir figür olarak görmüş belki de hep. Ve bir an geliyor babası çok önemli bir vakayı gençlerin dilinden okuyamıyor, onun bu halini izlemek, kendi kimliğine bir tehdit gibi geliyor çocuğa ve hatta güçlü gördüğü babasının kendince küçük duruma düşmesini hazmedemiyor.

Sonra bir an geliyor. Babası ilk kez birlikte bir şey yapmak istediğini söylüyor.

Reklam

Ve o an, çocuğun içinden başka biri çıkıyor.

Görülmeyen birinin görülmeye başlıyor.

Hayatta alınabilecek en değerli hediyelerden biri bu belki de.

Bu hikayenin bana hatırlattığı şeylerden biri şu oldu: Bazen bir çocuk, genç ya da yetişkin sessizdir. Sessizliğinde düzenlidir, uyumludur, dikkat çekmez. Ama o sessizlik bir konfor alanı değil, bir korunma şeklidir.

Ve biz, o sessizliği “her şey yolunda” diye yorumlayabiliriz. Oysa çoğu zaman, asıl hikâyeler sessizliğin ardındadır.

Peki biz gerçekten duyuyor muyuz?

Yanımızda duran, belki de hiç sesi çıkmayan birinin ne yaşadığını fark edebiliyor muyuz?

Görünmeyeni görmek, sessiz olanı duymak, sadece bireysel değil, toplumsal bir sorumluluk diye düşünüyorum.

Bazen tek ihtiyaç, biriyle göz göze gelmek.

Ve içten bir sesin “Seni fark ettim.” diyebilmesi. Farklılıkları sevdiğimizi söylediğimiz her an sessizliğin sesini de duyabiliyor muyum diye soruyorum kendime. Tam bu satırları yazarken sessizce elinde bir kavanozda annesinin evde yaptığı kremi satan bir çocukla karşılaşıyorum. Sessiz ama ne olduğunu sorduğumda beni kremin hikayesini, annesinin emeğini anlatarak büyülüyor resmen. Sessizliğin gücüne kulak verdiğiniz harika bir hafta dilerim.

İlginizi çekebilir: Doğu Avrupa’daki yaşamdan öğrenmelerim

Kaynak

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!