Gelisiyorum.com | Blog

Anı yaşayamamak: Geçmişin gölgesi, geleceğin ışığı

08.10.2025
15
Anı yaşayamamak: Geçmişin gölgesi, geleceğin ışığı

Hayatımın hem geriye gitmek hem de bir an önce varmak istediğim zamanları var şu an. Ama nedense şimdiki zaman onlardan biri değil. Geçmişe özlem duyduğum ya da gelecek için heyecanlandığım anlara ışınlanmak istiyorum. Belki de bu yüzden ‘şimdi’yi tam olarak yaşayamıyorum. Sanki bir bekleme salonundayım; ne eski anılar beni tamamen sarıyor ne de geleceğin umutları elimden tutuyor. Zamanın ortasında bir boşluk gibi… Ama biliyorum ki geçmişin sıcaklığı da geleceğin ihtimali de bugünden doğuyor. Belki de yapmam gereken tek şey, bu anın içinde kendime yer açmak, bu bekleyişi bir yolculuğa çevirmek.

Çünkü fark ediyorum ki, kaçmaya çalıştığım bu ‘şimdi’ aslında bana en çok lazım olan şey. Ne kadar uzağa bakarsam bakayım, hayatı asıl dokuyan iplik şu an elimde duran saniyeler. Belki geçmişi özlemek bana kim olduğumu hatırlatıyor, geleceği düşlemek de kim olmak istediğime ışık tutuyor. Ama ikisi arasında köprü kuran tek şey bu an.

Ve belki de cevap, geçmişin ağırlığını ve geleceğin ihtimalini taşıyacak kadar güçlü bir ‘şimdi’ kurmakta. Biliyorum, şimdiyi güçlü kılmak kolay değil. Çünkü zihnim sürekli bir yerlere koşuyor; geçmişin hatıralarına, geleceğin ihtimallerine… Ama durduğumda, derin bir nefes aldığımda fark ediyorum ki hayat hep buradaydı. Hiçbir an aslında “bekleme” değildi; ben öyle zannettim. Beklediğimi sandığım anlarda bile kalbim atıyordu, nefes alıp veriyordum, hayat devam ediyordu. Belki de mesele, beklemeyi bırakıp yaşadığımı kabul etmekti.

Geçmişteki güzel anılarım bana güç veriyor. Ama onların sadece hatıra olarak var olduğunu kabullenmem gerekiyor. Onlara tutunmak, şimdiyi yaşamamı engelliyor. Gelecekse hala belirsiz, hala bir ihtimal. Orada beni neler beklediğini bilmiyorum ama bugün attığım her adımın yarına dokunduğunu biliyorum. Yani aslında gelecek, bugünün gölgesinde büyüyor.

Şimdi, kendime sormam gerekiyor: “Gerçekten nereye varmak istiyorum?” Belki de asıl varış noktası bir hedef değil, bir his. Huzurlu hissetmek, mutlu olmak, ait hissetmek… Bunlar sadece gelecekte var olabilecek şeyler değil; şimdi de mümkün. Belki de en çok unuttuğum şey bu. Hayat, büyük anlardan değil; küçük, sıradan ama gerçek anlardan örülüyor. Ve onları kaçırdığımda, aslında kendimi kaçırıyorum.

Reklam

Bu yüzden, artık şimdiyi bir geçiş noktası değil, bir varış noktası gibi görmeyi seçiyorum. Geçmişten öğrendiklerimi, geleceğe dair umutlarımı yanıma alarak bu anı daha anlamlı kılabilirim. Çünkü yolun kendisi de bir hediye. Beklemek yerine yaşadığımda, geçmişin yükü hafifliyor, geleceğin kaygısı azalıyor. Ve belki de mutluluk, tam olarak burada başlıyor.

Artık biliyorum: Ne geçmişi geri getirebilirim ne de geleceği hızlandırabilirim. Ama şimdiyi dolu dolu yaşarsam, geçmişe dönüp baktığımda pişmanlık değil minnet görürüm; geleceğe baktığımda da korku değil umut. Ve bu farkındalık bana gösteriyor ki, hayatın en kıymetli zamanı ne dün ne de yarın. Hayatın en kıymetli zamanı, tam da şimdi.

İlginizi çekebilir: Migren ve rutinlerin kıymeti üzerine

Kaynak

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!