
Ankara gerçekten gri midir?
Bu yazının başlığı “Ankara’da hafta sonu gezilecek yerler” olabilirdi. Ancak, bu kez bu sorunun cevabını aramak için çıktım yola. Yol üstü durağı yapılan, iş seyahatleri için gidilen, akraba ziyaretlerinde akla gelen başkent Ankara… Gerçekten gri miydi?
Gezilecek yerler listesi elbette uzatılabilir, köpürtülebilir. Ama bu yazıda, yeşiliyle mavisiyle Ankara’yı göreceğiz.
Cumartesi sabahına Eymir Bağ Evi’nde başladık. İki yanı ağaçlı tahta bir yoldan giriyorsunuz. Bahçenin tam ortasında kahverengi cumbalı bir konak var. Biraz daha ilerlediğinizde, gölün yanına sıralanmış küçük, mütevazi masa ve sandalyeler sizi karşılıyor. Minik, mavi bir sandal kıyıya yanaşmış, gölde beyaz ve siyah kuğular süzülüyordu. Hafızanıza yerleşen Ankara’dan çok uzakta bir yerde ruhunuzun hissettikleri.
Çok sıcak bir günde ordaydık. Bu nedenle günün neredeyse tamamını burada geçirdik. Akşamüstüne doğru, Ankara’nın simgelerinden biri olan Kuğulu Park’a geçtik. Şehrin tam ortasında, biraz dinlenmek, su sesi duymak ve bir çay molası vermek için gayet ideal.
Hava karardığında, rotamızı Rıfkı‘ya çevirdik. Ankara’da harika bir fiyat–performans restoranı. Açık havada, naif bir canlı müzik eşliğinde, lezzetli ve dolu dolu porsiyonlu yemekleriyle özellikle kutlama yemekleri için oldukça keyifli bir tercih.
2. güne Ankara Kalesi ile başladık. Türkiye’de en sevdiğim kalelerden biri. Etrafı çok iyi düzenlenmiş, restorasyonu güçlü ve sarmaşıklarla dolu. Kalenin en tepesine çıktıktan sonra aşağı indiğinizde hep sola dönerek başlangıç noktasına geri dönülür. Ancak sağa döndüğünüzde kale mahallesinin tamamını gezip, ara sokaklarında ki kahverengi çatılı, beyaz boyalı, ahşap kapılı evlerini yakından görüp, fotoğraflayabilirsiniz.
Bir yeri gerçekten keşfetmek, en az adımlanan yerlerinden geçmeyi gerektirmez mi zaten?
Kaleden aşağıya indiğinizde yolun karşısında sizi Hamamönü karşılıyor. Ankara’da içinde bulunmaktan en çok keyif aldığım yerlerden biri. Taş sokaklar, restore edilmiş konaklar, küçük dükkânlar ve sokak müzisyenleriyle hem geleneksel hem canlı bir ruhu var.
İki gün sonunda anladım ki, Ankara gri değil. Hikaye taşıyan, tat bırakan, hissedilen onlarca köşesi var. Renklerini iddiasız taşıyan bir şehir keşfedilmeyi bekliyor.
İlginizi çekebilir: Kars: Doğu’nun gizli road trip rotası