Gelisiyorum.com | Blog

Belki bir gün yine buluşuruz özlediklerimizle, kaybettiklerimizle

04.07.2025
78
Belki bir gün yine buluşuruz özlediklerimizle, kaybettiklerimizle

Bir garip hüzün kaplar içimi; eskiden hayatımın parçası olan ama bir şekilde hayatımdan çıkmış olan insanlarla ilgili iyi-kötü bir haber duyduğumda, onlarla yolda rastlaştığımda, göz göze geldiğimde…

Her gün görüştüğünüz, bir gün görüşmeseniz dahi her gün iletişimde olduğunuz insanlar vardır ya hani. Bazen bir dosttur bu, bazen de bir iş arkadaşı, belki bir sevgili, belki bir akraba. Ama kısa bir dönem de olsa, hayatınızın o döneminde hep yanınızda…

İşte bu olay ara sıra misafirim olur benim, bu Pazartesi olduğu gibi. Gördüğüm iki kişi ve aldığım bir haber o günden beri epey hüzünlendiriyor beni. Belki ruhuma iyi gelir dedim ve yazmak istedim, sizlerle paylaşmak istedim duygularımı.

İlki ile ilgili çok detay vermeden birkaç cümle ile anlatmak istiyorum doğrusu.

Hani o meşhur aşkım var ya yazılarımda da bahsettiğim, takip edenler bilir. Onun kızları ile karşılaştım Pazartesi günü bir markette ve ne yazık ki tanımamışlardı beni…

Çok normal tabi, neredeyse 2 sene olacak görmediler Gizem ablalarını. Hayatımı paylaştığım insanın evlatları daha küçücüklerdi beni tanıdıklarında. Haftanın iki günü vakit geçirirdik, hayallerimiz vardı ne de olsa, sevgilimle birlikte yaşlanacaktık ya hani (iddiası oydu sonuçta), çocukların da büyümelerini görecektim, mezuniyetlerinde hediyeler alacaktım onlara. Bir garip hayaller işte.

Reklam

Bana bakıp tanımadıklarında kalbimden resmen bir parça koptu, hayatımın bir dönemi silindi sanki tarihten…

Evladım değillerdi elbet ama evlat gibi sevmiştim onları. Yıllar geçmişti görmemiştim. Özlemiştim…

Zaman zaman aklıma geliyordu ya bir yerlerde karşılaşırsak tanırlar mı acaba beni? Koşup sarılırlar mı bana eski günlerde olduğu gibi?

Ve ne yazık ki öyle olmadı…

Kim bilir, belki başka bir evrende birlikteyizdir. Sağlıkla büyümelerini izliyor, mezuniyet günlerine hazırlanıyorumdur…

Aynı gün, aradan birkaç saat geçti ve duyduğum bir acı haber yine paramparça etti içimi…

Yıllar yıllar önce ilk iş yerimde bir dost edinmiştim, hem iş arkadaşı, hem sosyal arkadaş, hem de dost olmuştuk birbirimize. Sırlarımızı, hayatlarımızı, aşklarımızı, hüzünlerimizi paylaşmıştık. Kısa bir dönem de olsa aynı evi paylaşmışlığımız bile olmuştu.

Maceradan maceraya koşan iki genç kadın. Hayatımızın güzel bir dönemiydi. Bir şekilde kırgınlıklar girdi araya ve yıllarca görüşmedik, konuşmadık.

Anneciğimin ölümünü duymuş, hemen aradı. Çok severdi annemi o da, herkes gibi…

Evlendi, düğününe farklı ülkelerde olduğumuz için gitme şansım olmadı. Mutluydu, onun adına ben de mutluydum. Bir zamanlar hayatımın tam içindeydi ne de olsa, araya giren kırgınlıklar, küslükler çok da önemli değildi benim için. Sonuçta bir zamanlar dost dedik birbirimize, her anımız birlikteydi neredeyse.

Geçen sene Mart ayında İstanbul ziyaretimde görüşmüştük, yıllardır görüşmemiş olsak da aynı sıcaklıktaydı, aynı neşe, aynı enerji. Çok mutlu olmuştum onu gördüğüme…

Geçtiğimiz sonbaharda da güzel haberi verdi, bir bebeği oluyordu. Çok heyecanlıydım onun için. İyi bir anne olacağından emindim, evlatlarına baskı uygulamadan, en güzel hayatı vereceklerdi sevgili eşi ile bebeklerine.

Biraz anaç bir karakter olması dolayısıyla annem gibi bir anne olabileceğini düşünmüştüm doğrusu. Yeri geldiğinde evladının tüm sırlarını anlatabileceği en iyi dostu, yeri geldiğinde evladını bakışlarıyla hizaya sokabilen zeki bir anne.

Elbette o da çok heyecanlıydı tüm anne adayları gibi. Bebeğinin de kendisinin de sağlığı, tüm tetkikleri her şey gayet iyiydi.

6 Şubat depreminde yakın akrabalarını kaybeden, her Türkiye vatandaşı gibi özellikle şu son 10 yılda büyük felaketler yaşayan, imkanları el verdikçe eşiyle seyahatlere giden, kendi küçük markasını kurmuş ve gelirini oradan elde eden, kimseye zararı olmayan biriydi kendisi.

Her şey yolunda giderse haziran ayı gibi geliyordu bebeği diye hatırlıyordum. Birkaç haftadır da aklımdaydı doğrusu ne oldu doğdu mu bebecik ne zaman doğuyor gibi bir mesaj atacaktım da bir türlü fırsat bulamadım, gerek iş yoğunluğumdan, gerekse geçen haftalarda gerçekleştirmiş olduğum yurt dışı seyahatinden dolayı…

Pazartesi günü Instagram’ı açtım ve onun paylaşımı çıktı karşıma. Ah ne güzel bebeği ismiyle paylaşmış, bebek gelmiş demek ki dedim. Ama o sırada tam araba sürmeye başladığım için telefona bakmayı bıraktım. Arabadan iner inmez güzel bir mesaj atayım diye geçirdim içimden. Sonra bir şey resmen dürttü beni. Trafik ışığında durduğum sırada, göz ucuyla bakmak istedim paylaşıma.

Ve işte o an!

Gözlerimden yaşlar boşalırken okuyordum satırları, doğumdan sadece birkaç gün önce kaybetmişti bebeğini. Bir anne için dünyanın en büyük acısı!

Bebeğini kucağına alamadan kaybetmek mi daha kötü, yoksa onunla zaman geçirdikten sonra devletin basiretsizliğinden dolayı evladını bir caninin, ya da para hırsı bürümüş insanların yüzünden kaybetmek mi…

Hep diyorum ya acılar kıyaslanamaz diye. Sanırım kıyaslanamayacak tek bir acı varsa şu dünyada; bir anne veya bir babanın evladını doğmadan ya da doğduktan sonra kaybetmesi olsa gerek…

Elbette böyle durumlarda sevdiklerinizin yanında olmak, onları güçlü olduklarına inandırmak istersiniz, öyle değil mi?

Açıkçası ben bunu yapmadım, tam aksini yapmam gerektiğini biliyordum çünkü. O an ihtiyacı olan şey, sen güçlüsün nameleri değildi ki! Ağlamak, haykırmak, gerekirse isyan etmek…

Belki de bunlar iyi gelecekti ona…

Elbet unutulmayacak bir acı var şimdi bu insanların hayatında. Ama ona da söylediğim gibi:

Kim bilir belki başka bir evrende siz de birliktesinizdir. Bebeğinizin sağlıkla büyümesini izliyor, mezuniyet gününe hazırlanıyorsunuzdur. Belki de buna inanmak bir nebze olsun rahatlatır içinizi…

Huzur içinde uyu minik bebek…

İlginizi çekebilir: Biten bir Mayıs daha: Gidenler, kalanlar ve gelecek olanlar

Kaynak

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!