![Gitar Bilgisayara Nasıl Bağlanır! “Tam Kılavuz”](https://blog.gelisiyorum.com/wp-content/uploads/2023/05/Gitar-Bilgisayara-Nasil-Baglanir-Tam-Kilavuz-1024x467.jpg)
Bilinci beyin mi üretir?
İnsan beyni sıradışı bir organdır ve çevremizdeki bilgileri işleme ve yorumlama için en temel merkezdir. Ancak algılarımız, yani gördüklerimiz, duyduklarımız ve hissettiklerimiz gerçekliği doğrudan yansıtmaz. Bunun yerine duyusal girdiler temelli oluşan beyindeki karmaşık yorumlar, algılarımız ve dış dünya arasında bazı farklılıkların ortaya çıkmasına sebep olur.
Örneğin görsel illüzyonlar orada olmayan şeyler görmemize veya uzamsal ilişkileri yanlış kavramamıza sebep olabilir. Benzer şekilde duyma algımız da arka plan sesini filtreleyebilir ve bunun sonucunda duymaya bağlı illüzyonlar ve bozulmalar ortaya çıkabilir.
Bunun sonucunda, algılarımız gerçekliğin doğrudan yansımaları değil, bağlam, geçmiş deneyimler ve beklentilerden etkilenen öznel yorumlar haline gelir. Bu da insanın bilişsel yeteneklerinin önemli bir yanını ortaya çıkarır; algılarımız hem duyusal sinyallerden hem de zihinsel manipülasyonlardan şekil alır.
Hafıza da algılarımız konusunda önemli bir rol oynar, yani işaretlerin yorumlamaları geçmiş deneyimlere bağlıdır. Diğer yandan beyin onları her hatırladığımızda anıları tekrar inşa eder ve bu da değişimlere, üretimlere ve yanlış anılara sebep olabilir.
Bu değişmiş anılar, algılarımıza ve hafızamıza ne kadar güvenebileceğimiz konusunda soru işaretleri doğurur. Beynimiz geçmiş deneyimleri değiştirebiliyorsa, gerçeklik algımıza nasıl güvenebiliriz? Duyusal girdilere gerçekliğin beyin tarafından algılanmış yansımaları olarak çok güvenirken, öz bilincimiz gibi konuların gizemli olduğunu düşünüyoruz?
Beyin, bizim hakkımızda ve evren hakkında nasıl düşünür?
Rutin ve günlük yaşantımızın içerisindeyken beynimiz otomatik pilottadır ve hayat ile evrenin temelleri hakkında pek düşünmeye vakti olmaz. Bu bilinçsiz zihin işlevleri geçmiş deneyimler ve öğrendiklerimizden güç alır ve en düşük düzeyde enerji tüketirler. İşe gitmek, alışveriş yapmak, araba sürmek, oyun oynamak gibi günlük işleri daha az dikkat vererek yaparız ve hatta genelde bunları nasıl yaptığımızı unuturuz.
Ancak rahat durumda ve tüm endişelerden uzakta dururken, kendimiz üzerine düşünebilir ve yaşam hakkında önemli sorular sorabiliriz. Bu şartlar altında beynin belli bölgeleri aktif hale gelir.
Medial prefrontal korteks, öz bilinç ve sosyal bilgileri anlamak için temeldir. Posterior cingulate korteks ise anı ve duygularda etkiliyken, medial temporal lob ise duyusal bilgiler, hafıza ve anlam yaratımından sorumludur. Bunlara ek olarak precuneus bölgesi algıları işleme ve felsefi düşüncelerde yardımcı olur. Limbik sistem de temel insan konuları ile ilgilenir ve katkı sağlar.
Varsayılan mod ağının temel rolü
Varsayılan mod ağı (VMA), gündüz düşlerinde, hatırlamalarda ve geleceği planlamada aktif hale gelir. Posterior cingulate, precuneus, anterior cingulat, mesiofrontal korteks ve temporoparietal kavşaklar gibi bölgelerden oluşur.
VMA kişinin kendini refere eden düşüncelerine ve zihinsel gezintilere odaklanır ve bu da yaratıcılık ile problem çözmeye katkı sağlar. Felsefi düşünmede soyut gerekçelendirmeler, içe dönüş, varoluşsal keşifler vardır ve bu da VMA tarafından desteklenir.
Kişinin içe bakışı veya refleksiyonu denilen aktif düşünme süreci de VMA tarafından yönetiliyor olabilir. Soyut gerekçelendirmeler ve yaratıcı problem çözme konusunda etkili olan VMA, serbest bağ kurma ve farklı düşünmeyi destekler. Yani temel olarak diğer beyin bölgeleri ile ortak çalışır ve duyguların, algıların, hafızanın ve öz farkındalığın işlenmesine destek olur.
İç düşünce kendimizin kökeni olabilir mi?
Bazı bilim insanları bilincin beyin ve bedende ortaya çıkan fiziksel işlemler ile tamamen açıklanamayacağını düşünüyorlar. Öznel deneyimler esnasında beynin belli bölgelerindeki aktiviteleri göstermek mümkün olsa da, bu nöral aktivite tarafından ortaya çıkarılan öznel hislerin gerçekliğini yeterince açıklayamıyoruz ve buna zor bilinç problemi adı veriliyor.
İnsan beyni, ilkel refleksif işlevlerine ek olarak bilgi ve deneyimleri yorumlama ve bu yorumları saklama konusunda bir araç gibi davranır. Ancak dış dünyadan gerçekliği yansıtacak şekilde bilgi alma konusunda evrilmemiştir.
Beynin üst bölgeleri, özellikle de neokorteks, algı ve deneyimleri analiz eder, soyut düşünme ile tutulamaz konseptler üretir ve bunlar dokunulabilir fiziksel gerçekliğin ötesine uzanırlar. Rahatlama anlarında dış kaygı kaynakları olmadığında kişiler genellikle kendi deneyimleri ve hislerine odaklanırlar ve çevrelerindeki dünyayı düşünürler.
Bu tür bir refleksiyon aşama aşama “bilinç” adı verilen konseptin gelişimini sağlar, yani bu deneyimleri yaşayan kişiyi ifade eder. Kişinin kendini bu anlayışı öz bilinç olarak adlandırılır ve algı ile deneyimlerin analizinde temellenen bir soyut düşünmeden kaynaklanır. Bu konsept diğer soyut, dokunulamaz fikirlere benzer, örneğin bir şarkı bestelemek, roman yazmak, yeni bilimsel teoriler keşfetmek gibidir.
Bunun yanında beyin tüm bedenden iç sinyaller de alır ve genel sağlığını takip eder. Panik atak sonrasında beyin anksiyetenin belirtilerini yanlış yorumlayabilir, yani hızlı kalp ritmi ve nefes darlığını yanlış yorumlayabilir ve beden normal bir durumdayken ölüm halinde olduğunu düşünebilir. Bu da savaş veya kaç tepkisini ortaya çıkartır.
Bu fenomen, beynin hem yaşam hem de potansiyel tehditler konusunda ne kadar farkındalık gösterdiğini ortaya koyar. Bu iç sinyaller beynin daha üst bölgeleri tarafından yorumlanabilirler ve sonucunda beynin kendisine dair bir diğer algısı ortaya çıkarak “burada ve hayattayım” der.
Tüm bunlar, beynin aldığı iç ve dış sinyallerin entegre edilip yorumlanarak beynin daha üst bölgelerine iletildiğini ve bunun sonucunda öznel duygusal deneyimler yaşandığını ortaya koyuyorlar. Bireyler endişe sahibi olmaksızın rahat halde olduklarında, kendilerine dair yeni açıklamalar ve anlatılar ortaya koyabilirler. Bilinç de bunlardan bir tanesi olabilir.
Kaynak: psychologytoday
İlginizi çekebilir: Bazı insanların yön duygusu neden zayıftır?