Gelisiyorum.com | Blog

Çekim yasası neden çalışmıyor: 5 temel sebep

09.01.2025
16
Çekim yasası neden çalışmıyor: 5 temel sebep

Çekim yasasıyla ilk kez The Secret kitabı aracılığıyla tanıştım. Mucizevi bir şekilde istediklerimi yaratabilme fikri kulağa oldukça büyüleyici geliyordu. Ancak, bu bilgileri yeterince içselleştirememiş, dolasıyla pratiğe dökememiştim. Kitap, başlangıç için yüzeysel bir bakış açısı sunuyor; uygulama açısından da oldukça zayıf kalıyordu.

Ruhsal uyanış sürecimle birlikte, mantralar, vizyon panoları ve ritüeller aracılığıyla çeşitli niyetler ortaya koymaya başladım. Bazıları kolaylıkla gerçekleşti, bazılarında ise epey zorlandım, hayal kırıklığına uğradım. 2018’den bu yana devam eden dönüşüm sürecim, bana çekim yasasının nasıl çalıştığını ve benim gibi birçok kişinin düştüğüne inandığım 5 temel hatayı öğretti.

Eğer sen de çekim yasasının mantığını anladığın halde nasıl uygulayacağını bilmiyorsan ya da sonuç alamıyorsan, okumaya devam et!

1. Sadece dış etkenlere odaklanmak

Vizyon panoları ve niyet çalışmaları gerçekten işe yarar ama yalnızca enerjimizi o frekansla uyumlu hale getirebildiğimizde! Enerji ne yaptığımızdan ziyade, kim olduğumuzla ilgilenir. Yaratım, yapmaktan ziyade, olmakla ilgilidir.

Yapmamız gereken temel şey, sürekli yeni ritüeller eklemekten ziyade, artık bize hizmet etmeyenleri bırakabilmeyi öğrenmektir: Eski inanç kalıplarımız, kendimize karşı acımasız düşüncelerimiz, geçmişin yükleri… Yeni bir şeyin hayatımıza gelebilmesi için önce ona yer açmamız, ‘alabilmemiz’ için önce bırakabilmeyi öğrenmemiz gerekir.

Ruhsal gelişim, sanılanın aksine, önce alt çakralar üzerinde çalışmayı gerektirir. Kendi karanlığımızla yüzleşip içimizdeki çocuğu iyileştirdikçe, ruhsal olarak yükseliriz. Alt çakraların enerjisi rahatladığında, ruhsal bağlantımız da derinleşir. 

Reklam

Yüklerimizden özgürleşip hafifledikçe, hayatımıza yüksek frekanslı enerjileri çabasızca çekmeye başlarız. Evren bizi bize yansıtır; biz kendimize karşı yumuşadıkça, evren de bize karşı yumuşar. Kendi değerimizi fark ettikçe, bunu bize doğrulayan deneyimleri hayatımıza çekmeye başlarız. 

Elbette ki çeşitli ritüel ve araçlardan destek alabiliriz fakat yaratımı gerçekleştiren şey dışarıda yaptıklarımızdan çok içeride gerçekleşen dönüşümdür. 

2. Pratik yapmamak

Evrenin çalışma prensibini anlamak önemli bir ilk adım. Ancak çoğu kişinin zorlandığı ve bir noktada pes ettiği şey, bu prensipleri hayatına taşıyacak disiplini gösterebilmek. 

Zihinsel olarak kavradığımız bir şeyi (bilgi), ancak düzenli bir şekilde hayatımızda uyguladığımızda (deneyim) içselleştirebiliriz. Bu süreç, sadece zihni değil, duygusal deneyimleri ve bilinçaltı kalıplarını taşıyan bedeni de aynı noktaya getirmeyi gerektirir. Bu pratik bizi zamanla çabasız olma haline (bilgeliğe) taşır.

Kendimizi maddi dünyanın koşuşturmacasına fazla kaptırdığımızda, yaratım modundan çıkıp, hayatta kalma modunda sıkışırız. Dünyanın baskın mesajı, para ve başarının zorluk ve mücadeleyle geleceğine, kaynakların limitli olduğuna yöneliktir. Dolayısıyla, kendimize sonsuz olasılıklar evreninde bambaşka bir hayat yaratabileceğimize inanabilmek, hem kendi içsel kalıplarımızı hem de toplumun baskın mesajlarını aşabilmeyi gerektirir.

Eğer her şey enerji ise ve biz hayatımızın büyük bir kısmında yıkıcı, toksik enerjilere maruz kalıyorsak, yaratıcı enerjiye geçmemiz mümkün olabilir mi? 

Bu sebeple, bizi yaratıcı enerjide tutacak bir pratik bulup (benim için bu meditasyon), onu günlük hayatımıza taşımak önemlidir. Mucizeler çoğu zaman büyük değişimlerle değil, küçük ve düzenli günlük adımlarla gerçekleşir. Bunu bir zorunluluk ya da sıkıcı bir rutinden ziyade, kendimizi kalbimizin gerçek arzularına adadığımız bir öz sevgi eylemi olarak görmek, tüm deneyimi değiştirir.

3. Çabuk pes etmek

Bir niyet ortaya koyduğumuzda, genelde onun gerçekleşme zamanına dair de bir hedefimiz olur. Ancak çoğu zaman bu niyetler beklediğimiz şekilde ve zamanda tezahür etmez. Onlar, zihnimizin idealinden ziyade, ruhsal gelişimimize hizmet edecek koşullarda hayatımıza girer. 

Üstelik bazen istediğimiz şeylerde tam tersi yönde aksamalar karşımıza çıkabilir. Örneğin bolluk bereket istediysek, para ile olan ilişkimizdeki tıkanıkları ortaya çıkaracak olaylar yaşayabiliriz. İlişki istediysek, bize zorluk yaşatıp, hayal kırıklığına uğratan partnerler kendimizle olan ilişkimizi sorgulatabilir. Bir şeyleri bırakabilmek için önce onların ortaya çıkması gerekir.

Birçok kişi bu noktada, yöntemlerinin işe yaramadığını ya da evrenin ona karşı olduğunu düşünerek pes edebilir. Oysa çözüm, sorumluluğu üstümüze alıp, kendimize Joe Dispenza’nın önerdiği şu soruyu sormakta gizlidir: “Benimle ilgili değişmesi gereken ne?”

Ruhsal yolculuğun bir çelişkisi olarak; maddi düzlemde sınırlı, ruhsal düzlemde ise sınırsız varlıklarız. Bu gücü maddi dünyaya taşımak elbette ki mümkün; ancak bunun için kendimize karşı sabırlı olup, mevcut limitlerimizi kabul etmeliyiz.

Eğer yıllar boyunca ancak çok çaba göstererek bir şeylere ulaşabileceğimizi öğrendiysek ya da içten içe kendimizi değersiz hissediyorsak, bu kalıpları dönüştürmek zaman alacaktır. Ara ara şüpheye düşmek, sabırsızlanmak, umudunu kaybetmek bu yolculuğun bir parçası.

Marianne Williamson’ın dediği gibi: “Ruhsal gücün var olması yeterli değildir; onu kendi adımıza kullanabilmek için var olduğuna inanmalıyız.” Bizden beklenen, elimizden geleni yapıp hem kendi yaratım gücümüze hem de evrenin zekasına inanmaktır.

4. Enerjiyi fazla zorlamak

Evet, hayatımızda yeni bir şeyler yaratmak istiyorsak, bu yolda disiplin gösterip, gerekli pratikleri yapmak önemli. Fakat burada ince bir çizgi var.

Diyelim ki her gün bir konuyla ilgili 20 dakika meditasyon yapıyoruz. Ancak günün geri kalanında, sürekli bu yaratımımızla ilgili düşünüyor, nasıl olabileceğini kurguluyor ve her haberde onunla ilgili bir işaret arıyoruz. Bu durum, enerjinin sıkışmasına ve bir tür ‘eksiklik’ hissinden yaratmaya çalışmamıza sebep oluyor. Oysa ulaşmayı arzuladığımız şey, bizi tamamlamaz. Çünkü şimdiki anda, zaten her şey yolunda ve tamdır. Yaratım, eksiklikten değil, tamlık hissinden doğar.

Hayatıma ne zaman çabasızca bir şey çeksem, genellikle hiç beklemediğim, o konuyla ilgili düşünmediğim, tamamen akışta olduğum bir anda gerçekleşti. 

Niyetimizi ortaya koyup, gereken adımları attıktan sonra yapmamız gereken şey, konuyu Tanrı’nın ellerine bırakmaktır. Geri kalan zamanda bizi iyi hissettiren başka şeylerle ilgilenmek, enerjiyi serbest bırakmamıza yardımcı olur. 

Rahatlayıp güvenebildikçe, kendimizi çabasızca alabilmeye açarız. Teslim olabilmek, hayatımıza mucizeleri getirir. 

5. Sonuca hükmetmeye çalışmak

Sonuçlara yönelik katı hedeflerde bulunmaktan ziyade, nasıl hissetmek istediğimize yönelik bir niyette bulunmak daha etkilidir. Örneğin; kendimi tükenmiş hissettiğim için iş hayatına ara vermek istiyorum fakat maddi olarak zorlanacağım. Bana piyangodan x kadar tutar çıksın demek yerine, ara vermeye niyet edip, bu durumun bana hissettireceği duygulara odaklanabilirim.

Somut hedefim işe ara vermek, bu gerçekleştiğinde hissedeceğim duygular da özgürlük, rahatlık, enerjik olmak olabilir. Buradaki püf nokta, o duyguları şimdiki ana taşımaktır. Şimdide; özgür, rahat, enerjik hissetmeye başlayabilmektir.

Nasıl gerçekleşeceği kısmı her zaman evrenin işidir. Bizim sınırlı zihnimizle göremediğimiz sayısız olasılık mevcuttur. Bu noktada Tanrı’ya şöyle bir duada bulunabiliriz: “Benim değil, senin iraden olsun.” 

Mucizeler Kursu’nun öğrettiği gibi; “Sonsuz yaratım gücüne inanmamayı seçersen, bu senin tercihindir. Ona inanmayı seçersen, işte bu senin mucizen olur.”

Bu yazıyı okuyan sen, dünyanın baskın limitli bilincine karşı, içsel bilgeliğine güvenip, bambaşka bir yaratım şekline cesaret ettiğin için çok cesursun. 

Mucizeler senin doğan, onlara inan.

İlginizi çekebilir: Sen bu sene ‘içeride’ neleri başardın?

Kaynak

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!