Gelisiyorum.com | Blog

Dağdaki Çobanla Doktorun Oyu Aynı mı?

30.04.2023
331
Dağdaki Çobanla Doktorun Oyu Aynı mı?

Bir toplum için en iyi olana kim karar verir? “Sokaktaki insan” karmaşık konuları kavrayabilir mi? Onun yerine uzmanlar karar alsalar herkes için daha iyi olmaz mı? Eğer kararları halk alacaksa halkın eğitimli olması gerekmez mi? Doğru karar almak için eğitimli olmak şart değil midir?

Hepimiz demokrasilerde, kararların halk tarafından alınması gerektiğini bilsek de çoğumuzun içinde bir şüphe vardır; bir türlü emin olamayız. Dağdaki çobanla üniversite mezununun aynı olmadığı düşüncesi vardır çoğumuzda. Çünkü hepimize, en doğru kararları sadece konuyu bilen uzmanlarının alabilecekleri öğretilmiştir. Üstelik bu görüşü haklı çıkaran birçok örnek de vardır hayatımızda. Her gün birçok konuda uzmanların ne kadar bilgili olduklarına şahit oluruz. Mesela hastalandığımız zaman, ne yapmamız gerektiğini doktorumuz bizden daha iyi bilir. Doktorla hasta arasında ne eşitlik vardır ne demokrasi. Üstelik bu durumdan hiçbirimizin bir şikâyeti de yoktur. Doktorlar söyler biz yaparız.

Yalnız hekimlikte değil ehliyet alınarak yapılan bütün uzmanlıklarda durum böyledir. Mühendislerin, hukukçuların bildiklerine ortalama insanın aklı ermez. Şirket yönetimlerinde de durum aynıdır. Şirketin hedef ve stratejisini lider ve yönetim takımı belirler. Çalışanlar alınacak kararlara katkı sağlasalar bile, son söz liderindir. Bunu hiç birimiz sorgulamayız. Hiç birimiz çalıştığımız şirketlerde kararların oylamayla alınmasını talep etmeyiz; çünkü şirketlerin demokratik yerler olmadığını (olmaları gerekmediğini) hepimiz biliriz.

gavel

Peki, toplumsal konularda nasıl yapmalıyız? Toplum için de “doğru” olanı, uzmanlar halktan daha mı iyi bilirler? Daha bilgili, daha deneyimli oldukları için toplumun çıkarını bu seçkinlere emanet etsek ve onlar geniş kitleler yerine karar alsalar hepimiz için daha iyi olmaz mı?

Eski Yunan şehir-devletlerinde bütün yurttaşlar (kadınlar ve köleler hariç) oy kullanma hakkına sahiplerdi. Atina’da bütün vatandaşlar mecliste (Ekklesia) toplanır ve kararlar oy çokluğuyla alınırdı. Fakat o zamanlarda da uzmanlar bu durumdan şikayet ediyorlardı. Demokrasi fikri, kendi ana yurdunda bile SokratAristo ve Eflatun gibi filozoflar tarafından “ayak takımının yönetimi” diye aşağılanırdı. Nasıl binaları mimarlar yaparlarsa, Sokrat’a göre toplumsal kararlar da uzmanlar tarafından alınmalıydı. Sokrat’a göre herkes devlet yönetimine karışırsa çoğunluğun aklıyla rastgele kararlar alınma riski vardı.

Eflatun, demokrasilerde değerlerin aşındığını, halkın duygularına kapılıp aşırılıklara kaçarak, savaş gibi çok önemli konularda bile yanlış kararlar verilebildiğini söylüyordu. Devlet isimli eserinde “Bir panayırıdır demokrasi, beğen beğendiğini al. Ahlâki değerlere kimse aldırış etmez. Demokrasilerde hiçe sayılır bütün bunlar. Kendimize halkın dostu dedirtmek yeter. Saygısızlık nezaket olur; kargaşa hürriyet; israf cömertlik; yüzsüzlük de yiğitlik.” demişti. Aristo “Demokrasi, insanların sayı çoğunluğuna dayanarak dilediğini yapmalarından başka bir şey değildir.” diyordu.

Reklam

Bugün de sadece Türkiye’de değil, en demokratik toplumlarda bile “ortalama insanın” toplumsal konularda karar alma ve oy kullanma hakkı –yeri geldiğinde- sorgulanan bir konudur. Ayrıca birçok toplum bilimci de  “insanların teker teker akıllı olabileceklerini, ama kitlesel davranışlarında akıllarını yitirdiklerini” söyler.  Nietzsche’ye göre “Çılgınlık birey için istisna, kitleler içinse kuraldır.”

Kitlelerin bilgisiz olduğunu ve kitlesel kararların işe yaramayacağına dair görüşleri çoğaltmak mümkün. Ancak konunun diğer bir boyutu var: İşin uzmanlarına gerçekten güvenebilir miyiz?

dagdaki-cobanla-doktorun-2

Öncelikle uzmanların iyi niyeti davranacaklarını ve kendi çıkarlarını değil, toplumun çıkarını koruyacaklarını varsayalım ve bundan yüzde yüz emin olalım ki konunun özünden sapma olmasın. Fakat ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar, kararı uzmanlara aldırmanın önemli bazı sakıncaları var:

• Uzmanlar, eğitimleri gereği kendi alanlarında “derin” bir görüşe sahip ama genellikle diğer alanlara karşı “ilgisizlik” içindedirler  ve bu nedenle çok boyutlu konularda karar alırken büyük yanılgılar içine düşebilirler.

• Uzmanların en belirgin özelliği kendi haklılıklarını abartmalarıdır. Çoğu zaman da neyi bilmediklerini bilmek konusunda pek yetenekli değillerdir.

• Üstelik uzmanlar bir araya geldiklerinde kaçınılmaz olarak birbirlerini etkileyerek bir ‘grup düşüncesi’ oluştururlar ve bu düşünceye dayanan kararlar çoğu zaman  ‘isabetli’ olmaz.

Genel kural olarak, bir toplumu ilgilendiren konularda karar vericilerin sayısı ne kadar azalırsa hatalı karar verme ihtimali de o kadar artar.

Öte yandan çoğunluğu oluşturan “ortalama insan”, gündüz çalışır, akşamları ise TV izler. Dünyaya magazin penceresinden bakar ve hemen her konuda bilgisi sınırlıdır. İyi bildiğini zannettiği konulara bile bilgisi yüzeyseldir. Algıları, yaklaşımları, refleksleri, ait olduğu sosyal grubun özelliklerini yansıtır. Kendisine yöneltilen propagandayı çoğu zaman sorgulamadan benimser. Kronik bir unutkanlığı vardır, konuları analiz edemez ve karar almakta zorlanır.

Fakat bu kadar yüzeysel olan, bu kadar bilgisiz olan ve uzmanlara kıyasla hiçbir derinliği olmayan bu insanlar bir araya geldiklerinde fevkalade isabetli kararlar alabilirler. “Belirli koşullar” sağlanırsa sıradan insanlar, uzmanlardan daha iyi performans gösterebilirler. Bu şartlar sağlandığında, “ortalama bir zeka ve bilgi” seviyesinden oluşan büyük kitleler,  “mükemmel” kararlar alabilirler.  Bunu kanıtlayan yüzlerce örnek var.

James Surowiecki Kitlelerin Bilgeliği kitabında, çok sayıda sıradan insanın, az sayıda çok bilen uzmandan daha isabetli kararlar aldığını örnekler vererek kanıtlar. (The Wisdom of Crowds)

Ama “kolektif zekânın” mükemmel sonuçlar vermesi için üç tane önemli şart var:

1.Önce çeşitliliğin oluşmasını sağlamak gerekir. Bir toplumda farklı fikir ve bakış açılarına sahip insanlar ne kadar çoksa ve kendilerini ne kadar iyi ifade ederlerse kitlenin alacağı karar o kadar isabetli olur. Bu durum bir grubun kendi içinde karar almasında da geçerlidir. Eğer grup üyeleri birbirine benzer kişilerden oluşursa, grubun alacağı kararlar hiç isabetli olmaz.

2.İkinci şart ise kitleyi oluşturan bireylerin hepsine eşit derecede bilgi verilmesidir. Eğer karar verecek insanların hepsi aynı düzeyde bilgi sahibi olursa, kolektif zekâ yükselir ve kitlenin alacağı kararın performansı artar. Ama bilginin temiz bilgi olması gerekir; dezenformasyon (propaganda) kitlenin zekâsını azaltır. Özünde sağlıklı bir dinamik olan “etkileme ve etkilenme” amacından saparak “zehirlemeye” doğru giderse, kitle yanlış karar alır.

3. Üçüncü şart ise kitleyi oluşturan bireylerin grup kararı değil bireysel kararlar almalarını sağlamaktır. Bunun için, bireylerin kararlarını aynı anda ve birbirlerinin kararlarını bilmeden almalarını sağlamak gerekir. Aksi takdirde grup etkisi ortaya çıkar ve kitle “mahalle baskısına” boyun eğmek zorunda kalır. Mahalle baskısı doğal olarak kararın performansını aşağıya çeker.

James Surowiecki’ye göre, eğer yukarıdaki şartlar yerine getirilirse teknik olarak en doğru kararı her zaman büyük kalabalıklar alır. Bu şartlar yerine getirildiği takdirde, kitlenin doğru karar alması için bilgili olmasına gerek yoktur. Yeter ki bireyler, seçeneklerin neler olduğunu anlayabilsinler ve bağımsız karar alabilsinler.

Multiracial Hands Making a Circle

Uzmanlar ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar kalabalıkların karar vermedeki isabetine erişemezler. Dolayısıyla uzmanlar karar verici konumda olmak yerine topluma sunulacak seçenekleri oluşturmak görevini üstlenmelidirler.

Uygun şartlar oluştuğu takdirde, kitleler eğriyi doğruyu ayırt ederler. Kitlelerin sağduyusu vardır.

Bu konuyla ilgili aşağıdaki kitapları öneririm:

Aristotales, Politika, Çeviren Mete Tunçay, Remzi kitapevi 2008
Eflatun (Platon), Yasalar, Çeviren: Candan Şentuna, Saffet Babür, Kabalcı Yayınları, 1998
Herbert Simon ve W. G Chase, The mind’s eye in chess. In W. G. Chase (Ed.), Visual information processing. New York: Academic Press. 1973
James Surowiecki, The Wisdom of Crowds , Anchor Books, 2005
Morten T. Hansen, Collaboration: How Leaders Avoid the Traps, Create Unity and Reap Big Results, Harvard business School, 2009

http://www.iew.uzh.ch/institute/people/jgoeree/research/iewwp439.pdf

2.Geir Kirkebøen, “Decision behaviour – Improving expert judgement”
http://www.concept.ntnu.no/attachments/058_Kirkebooen%20%20-%20Expert%20judgement.pdf

3.Prof Dr. İoanna KUÇURADİ “Yirmibirinci Yüzyılın Eşiğinde Demokrasi Kavramı ve Sorunları “Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakiiltesi Dergisi, Cumhuriyetimizin 75. Yılı Özel Sayısı
http://www.edebiyatdergisi.hacettepe.edu.tr/75ozelIoannaKucuradi.pdf 

4.James Surowiecki, The Wisdom of Crowds , Ancor Publications 2005
http://www.nytimes.com/2010/06/07/technology/07brain.html?scp=4&sq=Matt%20Richtell%20%20&st=cse

5.Jeff Howe, Look Who’s Crowdsourcing, Wired magazine , June 2006
http://www.wired.com/wired/archive/14.06/look.html

6.K. Anders Ericsson, Superior Memory of Experts and Long-Term Working Memory
http://www.psy.fsu.edu/faculty/ericsson/ericsson.mem.exp.html

7.MIT Center for collective intelligence
http://cci.mit.edu/

8.Rosebeth Moss canter, Tweeting for Social Good in Davos, Harvard Business Review Blog, 2010
http://blogs.hbr.org/kanter/2010/02/twittering-for-social-good-in.html

Kaynak: temelaksoy.com

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!