
Direnişin ötesine geçmek; küllerinden doğmak
Hayat bazen seni aynı döngüye tekrar tekrar sokar.
Ama o döngü hiçbir zaman aynı şekilde işlemez. İlk tur ağırdır, en sancılısıdır. Ortalara doğru biraz daha umut filizlenir. Spiralin merkezine yaklaştığında ise, geriye dönüp baktığında ne kadar çok şey aştığını fark edersin.
Ne kadar çok döngüden geçtiysen, o kadar başkalaşırsın. İstesen de istemesen de hayat seni problemin etrafında büyütür, olgunlaştırır.
Mucize de tam burada gizlidir: Her turda verdiğin mücadele, seni bir sonraki tur için daha cesur, daha hazırlıklı kılar. Her hizaya gelişte aynadaki yansımanı daha derinden görür, gücünün kaynağını yeniden hatırlarsın. Her seferinde küllerinden doğmana kendin bile şaşırırsın. Sınırlarını yeniden çizer, kurallarını baştan yazarsın.
Dönüşüm, bilgi ile deneyimin birleşmesinden doğar.
Eğer bildiklerin hayata dökülmüyorsa, sınırların zorlanır. İçindeki ateşi yeniden uyandırman için, seni bekleyen kapıdan saf özünle geçmen gerekir. Ağırlıkları ve sorumlulukları üzerinden atarak… Direniş, acıyı ıstıraba dönüştürür. Istırap ise hayatın senin aleyhine işlediğine dair illüzyon yaratır. Oysa ki korktuğun kadar derin değildir o su. Yaşadıkların seni uçurumun kenarına sürükler… Ama o uçurum seni boşluğa itmek için değil, kanatlarının varlığını hatırlaman içindir.
Her şey muntazam bir şekilde tasarlanmıştır: Altından, üstünden sıvışarak değil; tam ortasından, tüm gücünle geçmen için. Ve her geçtiğinde perde biraz daha incelir, bilincin biraz daha açılır. Katman katman soyulup en derindeki kaynağa ulaşana kadar. Sonunda fark edersin ki, ihtiyaçların sandığından çok daha az, çok daha sadedir. Aslında bizden beklenen tek şey sadelikten ibarettir. Zorlaştıransa, acıya direnen zihnin gölgeleridir.
Bazen farkındalık ve bilgi eksiktir. O zaman deneyimler eziyete dönüşür, kader yansılamasından öteye geçemez. Çünkü farkındalık yoksa, dönüşüm için ilk adım da yoktur. Kurban bilinci, sınırlarını zorlamaktan korkanların tercihidir. Oysa içinden çıkılamaz hiçbir durum yoktur, sadece farklı bir bakış açısı denenmemiştir…
Yaşamın dönüşümle örülü olduğunu görenler, kaosun içindeki düzeni fark eder. Her yenilgide yeniden doğacağını bilenler, zorlukları kendilerine rehber edinir. Oysa ki olayların perde arkasını göremeyenler, zorlukların ardındaki ilahi güce de şahit olamaz. Hayatı yalnızca imtihan olarak görenler, değerini dışarıdan bekler. Oysa bize verilen güç, o imtihanı aşacak potansiyele sahiptir. Değerimizi artıracak ilk kişi biziz. Ve yalnızca cesaret gösterenler zincirlerini kırar.
Sorgu, farkındalık, cesaret, istek.
İşte dönüşümün kapısını açan anahtarlar bunlardır. Cesaret edemeyenler, kalbin yaratımından değil, zihnin yarattıklarından yaşamaya devam eder. Konfor alanı bir güven illüzyonudur; seni şikayet ettiğin yere zincirler. Oysa yol, hiç bilmediğin bir “ben”i yaratman için vardır. Yaşam seni tekrar tekrar sınar; sınırlarını aşmaya dair inancını sorgular.
Perdeyi aralamaya cesaret edenler döngüleri kırar ve kurban bilincinin esaretinden kurtulur. Cesareti olmayanlar ise ya pes eder ya da kendine biçtiği rolün mahkumu olur.
İlginizi çekebilir: Kimdin sen, özünde? Bir başkasının gözünden kendine bakmak