
Dönüşüm Başladı, Hazır Mısın?
“İsyanlardayım dedi. Hayır, imtihanlardaydı. Fark etseydi, kurtulacaktı.” – Mevlâna
Uzun zamandır beklenen 21 Aralık tarihi bir rüzgâr gibi geldi ve geçti. Bu konuda söylenebilecek pek çok şey zaten söylendi. Dolayısıyla aynı şeyleri burada tekrar etmeye gerek yok. Ancak işin magazinsel boyutunun gölgesinde kalan ve es geçilen birkaç önemli bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
21 Aralık tarihinde, fiziksel seviyede, yani gözle görünür şeylerde hiçbir değişim olmadığını hepimiz deneyimledik. Çok şükür ki Dünyamız halen daha sapasağlam yerinde duruyor:) E o zaman, tüm bu tantana boşu boşuna mı yapıldı? Ne değişti de haberimiz olmadı?
Yukarıda Ne Varsa, Aşağıda O Vardır
Asıl değişimin, gözle görünmeyen seviyede, yani enerjisel seviyede olduğuna inanıyorum. Neden mi? Çünkü bu tarihte, 25.625 yılda bir gerçekleşen bir gök olayı meydana geldi. Yani Samanyolu galaksisi, Güneş ve Dünyamız aynı eksene dizildi. Peki, bu astrolojik dizilim niçin önemli?
Pek çoğumuzun bildiği gibi, Prana ya da Chi yani “yaşam enerjisi” denilen ve ölçülemeyen bir enerji var. Esasen biz bu yaşam enerjisini nefes, çakralar, güneş ışığı, su ve yediklerimiz yoluyla kendi enerji sistemimize alıyoruz. İşte bu sebeple, bol nefes almak, güvenilir gıda tüketmek, iyi su içmek çok ama çok önemli.
Ve yaşayan her varlığın fiziksel bedenini boylu boyunca kesen eksen üzerinde, prana tübü (kanalı) denilen enerjisel bir hat var. Çakralar da zaten işte bu hat üzerinde sıralanırlar. İnsanlardaki prana tübü, pelvis noktası ile başının tepe noktası arasında olup, başparmak ve orta parmak birleştirildiğinde oluşan daire genişliğindedir.
Aynı durum hem Dünya, hem Güneş hem de Galaksimiz için geçerli. Onlar da bizler gibi yaşayan bilinçli varlıklar ve prana tüpleri vasıtasıyla yaşam enerjisini aynen bizim gibi soluyorlar.
İşte 21 Aralık’ta meydana gelen olay, Galaksimizin, Güneş’in, Dünya’nın ve dolayısıyla da bizlerin prana tüplerinin aynı eksene gelmesidir. Yani son derece bol miktarda prana yeryüzüne ve bizlere ulaştı. Bu ne demek oluyor? Bu çok önemli yeni bir şeylerin oluşması demek oluyor. Yeni bir yaşam, yeni bir dönemin başlaması demek oluyor!
Mademki bu kadar önemli bir şey oldu, peki biz niye hiçbir şey hissetmedik?
Dönüşüm Zamanı
Bu durum aynen hamilelik gibidir. Aslında bebek oluşmuştur ama anne belli bir döneme kadar hamile olduğunun farkına varmaz. Kendini her zamanki gibi hisseder. Taaa ki, bir şeyler olgunlaşıp, fiziksel olarak kendini hissettirene kadar. İşte aynen böyle, yeni bir dönem başladı ve çok yakında bizler bunun fiziksel boyutta da farkına varacağız.
Prana yani yaşam enerjisini, 5 duyumuz aracılığıyla hissedemediğimizden dolayı, bu söylediklerim belki de kulağa bir masal gibi geliyor. Çünkü rasyonel zihinlerimiz ancak elle dokunup, gözle gördüğü ya da bilimsel olarak kanıtlanmış şeylere inanıyor. Şüpheci olmak iyidir. Bu sayede insan bildiği ve bilmediği pek çok şeyi sorgulama fırsatını yakalar. O yüzden, kim ne derse desin, direkt kabul etmek yerine, sorgulayın, araştırın ve neye inanacağınıza kendiniz karar verin.
“Esra iyi güzel de, bu dediklerin gerçek bile olsa, bunları bilmenin bana ne faydası var?” diyebilirsiniz. İşte o yüzden asıl meseleye şimdi geliyorum. Bir düşünün; velev ki tüm bu anlatılanlar hakikat, e o zaman, bu yeni döneme kolaylıkla uyum sağlayabilmemiz için ne yapmamız gerekiyor?
Eğer ki sistemimiz tıkalıysa, yani enerjisel blokajlarımız varsa, yeni dönemde bunları daha da yoğun hissedeceğiz. Neden mi? Dilerseniz bunu çeşme ve hortum metaforu ile anlatmaya çalışayım.
Çeşmeden az su aktığında, hortumun içinde tıkanıklıklar olsa bile, su aralardan sızarak, ite kaka bir şekilde kendine yol bulur. Çeşmenin vanası sonuna kadar açıldığında ise hortuma gelen basınç artar. Öyle ki, artan su basıncı, müthiş bir gerilim yaratır ve hortumun içinde birikmiş tüm pislikleri dışarı çıkmaya zorlar.
Tıpkı bu örnekte olduğu gibi, artık sistemimize eskisine göre çok daha fazla yaşam enerjisi akmaya başladı. Eğer enerji kanallarımız tıkalı ise, artan ve rahat akamayan bu enerji, yaşamımızda yüksek gerilime neden olur. Yani bazı şeyler bizi daha kolay tetikler. Eskiden idare edebildiğimiz şeyleri artık tolere edemez hale geliriz. Sırtımızda taşıdığımız duygusal yükler taşınamayacak kadar ağırlaşır. Dolayısıyla tek çare bu blokajları açmak ve enerjiyi özgürce akıtmaktır.
Tekamül Yolculuğu
Yukarıdaki senaryo, burnun sürtülerek ve acı çekerek tekâmülün gerçekleştiği senaryo:) Defalarca bu yoldan geçtikten sonra en nihayetinde anladım ki, dönüşüm ve tekâmül sürecinde ilerlemek için acı çekmek şart değil. Kolaylıkla da değişebilir, gelişebilir ve tekâmül edebiliriz. Bunun için tek ihtiyacımız olan şey, FARKINDALIK.
Bir şeyleri dönüştürmek için illâ ki yumurtanın kapıya dayanması mı gerekir? Bize hizmet etmeyen, duygu, düşünce ve alışkanlıkları bırakmak ve bize hizmet eden yeni seçimler yapmak için kıyamet tellallığına gerek var mı? E o zaman değişim, dönüşüm için neyi bekliyoruz? Dünyanın sonunun gelmesini mi?
O halde kendi tekâmülümüzü kendimiz yönetelim. Bunun kolaylıkla olması için ihtiyaç duyduğumuz desteğe kendimizi açalım. Niyet edelim, isteyelim, sorgulayalım, cevaplar bulalım, harekete geçelim, konfor alanımızdan çıkalım, daha büyük sıçramalar yapabilmek için bazı şeylerden geri adım atalım. Yeter ki artık bir şeyleri farklı yapalım. Aynı şeyleri yaparak, farklı bir sonuç beklemekten vazgeçelim. Enerjimizi temizleyelim, yükseltelim. Ölmeden ölelim. Ve yeniden doğalım. Tam da gerçekten olduğumuz ben olalım. Varlığımız bu yaşamımızda mükemmel ifade bulsun!
Peki, ama nasıl? Bence her şeyin başı, ortaya konmuş samimi, güçlü bir NİYET ve bilinçli bir GAYRET. Samimi bir niyet, öze yolculuğumuzda tüm kapıları açıp, bize ilerleyeceğimiz yolu gösterecektir. Geriye sadece bilinçli bir gayretle harekete geçmek kalır…
Kaynak: esragunaydin.com