Gelisiyorum.com | Blog

Düşünme Biçimleri ve Öğrenme Ritimleri Üzerine Bilişsel Bir İnceleme

28.03.2025
21
Düşünme Biçimleri ve Öğrenme Ritimleri Üzerine Bilişsel Bir İnceleme

Sinirbilim araştırmaları, beynin sabit bir yapıdan ziyade sürekli değişim gösteren bir organ olduğunu ve öğrenmenin nöroplastisite ile şekillendiğini göstermektedir. Öğrenme sürecinde kullanılan kalıplaşmış teknikler, beynin doğal esnekliğini göz ardı ederek, bireyin kendi ritmine uygun öğrenmesini engelleyebilir. Çocukların bilgiyi kavrama ve içselleştirme süreçleri, sadece tekrarlarla değil, anlamlı deneyimler ve bağlamsal öğrenmeyle güçlenir. Bu nedenle öğrenme sürecini belirli kalıplara hapsetmek yerine, beynin dinamik doğasına uygun hale getirmek gerekmektedir.

 Standartlaştırılmış başarı kriterleri: IQ mitolojisi ve öğrenme

IQ testleri ve akademik başarı ölçütleri, bireylerin bilişsel potansiyelini yansıtan mutlak göstergeler değildir. Howard Gardner’ın ‘Multiple Intelligences’ (Çoklu Zekâ Kuramı) gibi yaklaşımlar, öğrenmenin yalnızca sayısal ve sözel becerilerle sınırlı olmadığını, bireyin güçlü olduğu alanlara göre farklı öğrenme stilleri geliştirdiğini vurgulamaktadır. Ancak eğitim sistemleri, hâlâ standart testler ve ezber temelli yaklaşımlar üzerinden başarıyı ölçmeye devam etmektedir. Oysaki öğrenme, bireyin zihinsel eğilimleri ve doğal ilgi alanları çerçevesinde şekillenmelidir.

 Öğrenme bireysel bir yolculuktur, reçetelerle sınırlanamaz

Eğitim sistemlerinin temel hatalarından biri, öğrenmeyi belirli kurallara, tekniklere ve reçetelere indirgemeye çalışmasıdır. Oysa bilişsel bilimler, bireyin öğrenme sürecinin nörolojik, psikolojik ve sosyo-kültürel faktörlerden etkilendiğini ve her bireyin kendine özgü bir bilişsel haritaya sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Öğrenme, yalnızca bilgi aktarımı ile sınırlı olmayan, bireyin zihinsel dünyasında şekillenen, deneyimle anlam kazanan dinamik bir süreçtir. Ancak geleneksel eğitim anlayışı, bu bireyselliği göz ardı ederek, belirli çalışma tekniklerini başarıya giden evrensel yollar olarak sunmakta ve öğrencilerin kendi öğrenme yollarını keşfetme süreçlerini baskılamaktadır.

Reklam

Jean Piaget’nin bilişsel gelişim kuramı, bireyin öğrenme sürecinde aktif bir katılımcı olduğunu ve bilgiyi doğrudan alıp pasif olarak depolamadığını öne sürmektedir. Bu bağlamda, öğrenme sürecini katı tekniklerle sınırlandırmak, öğrencinin kendi bilişsel yapılarını inşa etmesini ve öz-yönetimli öğrenme becerilerini geliştirmesini engeller. Lev Vygotsky’nin ‘Zone of Proximal Development’ (Yakınsal Gelişim Alanı) kavramı da, bireyin öğrenme kapasitesinin yalnızca kendi çabasıyla değil, çevresel faktörler ve sosyal etkileşimlerle şekillendiğini gösterir. Dolayısıyla öğrenme, tek yönlü ve sabit tekniklerle desteklenmek yerine, bireyin bilişsel potansiyelini ortaya çıkaracak esnek, deneyime dayalı ve özelleştirilebilir yöntemlerle teşvik edilmelidir.

Bireyselleştirilmiş eğitim modelleri, standartlaştırılmış sistemlerin aksine, öğrencinin ilgi alanlarına, bilişsel yatkınlıklarına ve öğrenme stillerine göre şekillenmelidir. Howard Gardner’ın Çoklu Zekâ Kuramı, bireylerin yalnızca mantıksal-matematiksel veya sözel-dilsel zekâ ile öğrenmediğini, görsel-uzamsal, bedensel-kinestetik, müziksel-ritmik ya da kişilerarası zekâ gibi farklı yetenek alanlarının da öğrenme süreçlerini belirlediğini vurgular. Ancak günümüz eğitim sistemleri, hâlâ ağırlıklı olarak standart testler ve ezbere dayalı öğretim yöntemleri üzerinden başarıyı tanımlamaktadır. Oysa öğrencilerin öğrenme süreçlerini anlamlandırmaları, bireysel ilgileri ve güçlü yönleri doğrultusunda şekillenen özelleştirilmiş yaklaşımlarla mümkün olabilir.

Öğrenme sürecinin kişiselleştirilmesi yalnızca bireysel başarıyı artırmakla kalmaz, aynı zamanda uzun vadede bireyin bilişsel esnekliğini, problem çözme becerilerini ve yaratıcılığını geliştirir. Eğitimde esneklik, bireyin kendi öğrenme haritasını oluşturmasına, bilgiyle özgün ve derinlemesine bir ilişki kurmasına olanak tanır. Katı tekniklerin ötesine geçerek bireyin öğrenme yolculuğunu içselleştirmesi sağlanmadığında, öğrenme yalnızca mekanik bir süreç haline gelir ve bireyin entelektüel gelişimine sınırlı katkı sunar.

Sonuç olarak, öğrenme süreci, bireyin bilişsel dinamikleri, çevresel faktörler ve kişisel deneyimlerle şekillenen bir yolculuktur. Kalıplaşmış ve standartlaştırılmış tekniklerin bireysel öğrenme stillerini gözetmeden uygulanması, öğrencilerin potansiyellerini keşfetmelerini engelleyebilir. Bu nedenle eğitim sistemleri, bireyin öğrenme sürecine aktif katılımını teşvik eden, esnek, uyarlanabilir ve bireyselleştirilmiş yaklaşımlar geliştirmelidir. Öğrenme, yalnızca bilgi edinmek değil, bireyin kendi bilişsel yapısını inşa etme sürecidir ve bu süreç, ancak bireyin kendi dünyasına uygun yöntemlerle şekillendirildiğinde gerçekten anlam kazanır.

Instagram

X

LinkedIn

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio’nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Kaynak

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!