
En çok vakit geçirdiğiniz 5 kişinin ortalaması değilsiniz
Scott Galloway, dostluk üzerine yaptığı bir konuşmada sıkça alıntılanan bir fikre değindi: “İnsan, en çok vakit geçirdiği beş kişinin ortalamasıdır.” Bu düşünce, 80’ler ve 90’larda motivasyon konuşmacısı Jim Rohn sayesinde popülerleşti. Kökleri ise çok daha eskilere, Aristoteles ve Konfüçyüs gibi düşünürlere dayanıyor. Temel fikir şu: Yakın çevremiz yalnızca karakterimizi değil, başarımızı da şekillendirir.
Ama Rohn, Galloway ve bu eski filozoflar şunu hesaba katmamış olabilir: Modern yaşamın bu yakınlığı büyük ölçüde zayıflatmış olması. Dini kurumların etkisini yitirmesi, iş hayatının coğrafi olarak dağılması, yüz yüze toplulukların yerini sosyal medya gezintilerinin alması… Bunların hepsi daha büyük bir soruna işaret ediyor: Artık birbirimizle neredeyse hiç bağlantımız yok.
Peki, biriyle anlamlı zaman geçirmiyorsak hala onların “ortalaması” olabilir miyiz?
Bu fikri güncellemenin zamanı geldi.
Artık etrafımızdaki beş kişinin ürünü değiliz. Biz, hayatımızda anlam ve amaç inşa ettiğimiz beş (ya da kaç tane ise) aktivitenin ürünüyüz.
Kimliğimiz artık –belki de hiçbir zaman– sadece çevremizdeki insanlardan doğmuyor. İçeriden parlıyor. Bizi gerçekten heyecanlandıran şeylerin etrafında şekilleniyor. Başkaları yaptığı için değil, bizim için gerçekten önemli olduğu için yaptığımız şeylerde anlam buluyoruz. Bugünün arkadaşlıkları ve toplulukları da bu içsel pusulaya göre kuruluyor, tersine değil.
Başarıya, anlamlılığa ve aidiyete giden yol; hayatı çözmüş gibi görünen insanlarla takılmaktan geçmiyor. Bu bakış açısı, zaten influencer kültürünün gençlerde yarattığı kaygı, yönsüzlük ve sürekli kıyaslama hâlini daha da körüklüyor.
Gerçekçi olalım. Zaten başarılı olmuş birinin seni hayatına alması için ne teşviki var? Büyük ihtimalle kendi güvendiği çevresi hazır. Seni mentorluk edecek ya da “yakınında olup gelişmeni izleyecek” biri olarak mı arıyor gerçekten?
Başarılı insanların yanında takılarak başarı bulaşacak gibi düşünmek cazip olabilir. Ama pratikte bu pek işe yaramıyor. Dışarıya odaklanmak yerine, içe dönüp kim olduğunu ve seni neyin ateşlediğini anlamak çok daha etkili.
Gerçek gelişim orada başlıyor.
Peki alternatif ne?
Bağlantı kurmaya, çevre edinmeye, o “beş kişi”yi bulmaya kafayı takmayı bırak. Bunun yerine, seni ayakta tutan derin motivasyonlara odaklan: Amaç çapanı diyebileceğimiz şeylere.
Nedir seni gerçekten heyecanlandıran? Hangi fikirler seni geceleri uyanık tutuyor? Hangi şeyleri yaparken zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyorsun?
Bir roman yazmak mı? Yapay zeka ya da macera seyahati üzerine bir podcast başlatmak mı? Başkalarına mentorluk yapmak mı? Sıfırdan bir şey kurmak mı?
Neyse o, hayatını onun etrafında inşa et. Gerçekten adan. Böylece, daha enerjik, samimi ve kararlı bir versiyonun ortaya çıkacak.
Ve işte o halinle, benzer bir yolculukta olan diğer insanlarla doğal olarak buluşacaksın. Değerlerini, tutkunuzu ve amacınızı paylaşan insanlarla. Onlar senin beşlin olacak: İş arkadaşların, dostların, mentorların ve öğrencilerin. Onları kovalamadığın, kendini gerçekleştirdiğin için senin hayatına gelecekler.
Amaç çapanı nasıl bulursun?
Şu soruları kendine sorarak başlayabilirsin:
Eğer hayatım beklenmedik şekilde erkenden sona erseydi, hangi şeyi denemeye cesaret edememiş olmaktan pişman olurdum?
Notlar, kariyer planları ve beklentiler ortadan kalkmadan önce, çocukken beni ne mutlu ederdi?
Mevcut işimde sevmediğim yönler neler? Onları çıkarınca geriye ne kalıyor?
Hangi şeyleri denemek beni hem meraklandırıyor hem biraz korkutuyor?
Burada başarısızlık diye bir şey yok. Ya denediğin şeyi seversin, ya da sana uygun olmadığını öğrenip başka bir şey denersin. İkisi de kazanç.
Sonuç olarak
Biz, en çok zaman geçirdiğimiz beş kişinin ürünü değiliz. O beş kişi, asıl olarak amacına sadık bir hayatın sonucudur.
O yüzden arkadaşlık kovalamayı ya da başarı bulaşır mı diye beklemeyi bırak. Seni gerçekten heyecanlandıran şeylere yönel. Amacın etrafında bir hayat kur. Oradan inşa etmeye başla.
Kaynak: psychologytoday
İlginizi çekebilir: Belirsizlik, aslında iyi bir şey olabilir mi?