Gelisiyorum.com | Blog

Gülümseyip susanlara bir yazı

16.06.2025
20
Gülümseyip susanlara bir yazı

Son iki haftada bağ kurmak, mutluluk ve hissetmek konuları üzerine biraz konuştuk. Bu hafta bu iki konuyla bağlantılı olarak görünen ve görünmeyen taraflar üzerine birazcık konuşacağız. Bugün yaşanan pek çok olay ve stresin içinde günlük olarak karşımıza en çok çıkan sorulardan biri: Nasılsın? Çoğumuzun otomatik cevabı ise iyiyim. Oysa bu cevabın gerisinde neler olduğunu çoğu zaman biz bile bilmiyoruz. Çünkü sadece başkalarına değil, kendimize bile itiraf edemediğimiz pek çok duygularımız var. Belki de bu yüzden duygulardan çok görüntülere sarılıyoruz. Görünene tutunup görünmeyeni bastırıyoruz. Bir çoğumuz yıllarca zaten bunu öğrendik aman başkaları ne der?

Yıllarca çoğumuza, daha kendimize bile ifade etmekte zorlandığımız duyguları birçok farklı şekilde bastırmak otomatik olarak öğretildi. Aç olursun misafirlikte sakın söyleme, dışarıda ağlama, güçlü görün, sakın kimseye anlatma nazar değer o olur bu olur derken otomatikman pek çok duyguyu daha kendimiz tam anlamıyla keşfedemeden çok güzel bastırmayı öğrendik.

Daha sonrasında diğer ülke ve kültürlerde de pazarlama ve sosyal medya etkisiyle zaten hepimiz sadece görünme üzerine metalaşmaya doğru ilerledik. Bugün artık insanların, ilişkilerin, mekanların, işlerin ve aklınıza gelen pek çok şeyin gerçekte nasıl olduğunun pek bir önemi kalmadı önemli olan dışarıya ve diğerlerine karşı nasıl göründüğü haline geldi. Bugün gerçekte nasıl olduğunuz, nasıl hissettiğiniz veya gerçekte ne yaptığınızın ne kadar önemsiz hale geldiğini şöyle bir ilişkilerinizde, işinizde, hayatınızda, sosyal medyada bir sorgulayın.

Emin olun ki önemli olan tek şeyin başkalarına nasıl görünmek olduğuyla ilgili pek çok olay göreceksiniz. Bugün hepimiz sosyal medyanın da etkisiyle işte, aile içinde, ilişkilerimizde ya da arkadaşlarımızla olan sohbetlerde “iyi” görünmeye çalışıyoruz. Kırılmamış gibi, yorulmamış gibi, çok yoğun ama kontrol altında gibi. Gülümsüyoruz ama içimizde neler olup bittiğini kimse bilmiyor. Bazen biz de bilmiyoruz. Çünkü kimsenin hızlanan yaşam içerisinde durmaya ve başkalarıyla gerçek bağlar kurmaya, dinlemeye, çabalamaya veya sadece yanında olmaya isteği ve hevesi kalmadı. Tabii ki bu saydığım durumları başkalarına yapabilmek için önce kişinin, birey olarak kendiyle ilgili konularda da sürekli güçlü görünmeye veya mutlu görünmeye çabalamak yerine bütün duygularıyla doğru şekilde iletişim kurmak ve içerisinde zaman geçirmek, aynı zamanda onlarla bağ kurmayı öğrenmesi demek anlamına da geliyor.

Ne yazık ki çoğumuzun çocukluktan beri öğrendiği yapı ise hem aile içinde hem yakın çevrede hem toplumda hem de artık sosyal medya üzerinde bundan çokça uzak bir yerde. Çünkü hissetmek, zaman istiyor. Cesaret istiyor; bazı duyguları kabul etmek, kolay değil.  Zamanla bu baskıyı içselleştiriyoruz. Sanki “mutsuzum” demek, “yetersizim” demek gibi. Sanki üzülmek, zayıflık gibi. Ama değil.

Reklam

Bugün geldiğimiz pek çok iletişim ve bağ içerisinde de her şey çok hızlı ve her şey sığ bir nokta da kimsenin kendini tanımak veya başkasını gerçek anlamda tanımak, kendini ve başkasını kabul etmek gibi bir gayesi azalmış durumda. Çünkü sanki herkes en doğru, dürüst, düzgün, güzel, yakışıklı, değerli ve çokça seçenek var. Dolayısıyla bu inançlar birçok insanın kendiyle ve başkalarıyla olan uzun süreçlere dayanan bağ kurma ve geliştirme, büyütme gibi dinamiklerini olumsuz etkilemekte. Halbuki insan, duyguları vardır diye insandır.

Gerçekte hissettiğini bastırmak, seni “güçlü” göstermez. Yalnızca içindeki sesi susturur. Ama susturulan ses, bir yerde çok daha kuvvetli yankılanır. Vücut sinyaller verir, ruh yorgun düşer, çevrenle bağın zedelenir. En önemlisi, kendinle bağın zedelenir. Duyguları bastırmak, onları yok etmez. Sadece daha derine iter. Görünmeyen taraflarımız, birikerek daha kuvvetli şekilde başka zamanda, başka yerde, başka olayda, başka kişilerde de taşabilir. Sessizliğin ortasında çığlık gibi patlayabilir. Peki, burada çözüm nedir?

Kendinle gerçekten karşılaşmak. Bunun için çok büyük bir dönüşüme gerek yok. Sürekli mutlu olmaya veya gülümseye gerek yok. Zaten buna ihtiyacımız da yok, insan olmanın en güzel yanı birçok farklı duyguya sahip olmak ve onları pek çok farklı zaman ve şekilde yaşayabilmek. Bu bütün duygularında bütünlüğünü ve değerini artırmak demektir. Bazen sadece şöyle diyebilmek bile yeter: “Bugün iyi görünmek zorunda değilim. Bugün sadece hissetmem yeter.” Çünkü iyileşmek ve keşfetmek, hissetmekle başlar.

Bir duyguyu kabul etmek, onu tanımak veya onunla farklı düzeylerde karşılaştığında hemen ne yapacağını bilememek veya kabul edememek seni zayıf yapmaz. Onunla vakit geçirdikçe kabul ettikçe ve tanıdıkça aksine, seni kendine yaklaştırır. Ve unutmayın: Görünmeyen taraflarımız da bizi biz yapar. Sadece görünen halimiz değil. Kendinizle kurduğunuz bağ, başka kimseye benzemek zorunda değildir. Başka kimseyle aynı zamanda, aynı düzeyde, benzer şekilde olmak zorunda değildir. Herkesin yolculuğu zamanı farklıdır ve size özeldir bunu unutmayın. En gerçek bağ, kendinizi duyduğunuz yerde başlar.

Kendinizi duyduğunuz yer, başladığınız yerdir.

Yolunuza ışık olması dileğiyle…

İlginizi çekebilir: Mutluluk mu? Hissedebilmek mi?

The post Gülümseyip susanlara bir yazı appeared first on Uplifers.

Kaynak

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!