Gelisiyorum.com | Blog

Kingdom Come: Deliverance 2 – İlk Bakış

15.01.2025
80
Kingdom Come: Deliverance 2 – İlk Bakış

Kingdom Come: Deliverance, tüm zamanların en iyi aksiyon / RPG oyunlarından biri. Oyunculara Ortaçağ Avrupası’nda özgür ve eğlenceli bir hayat yaşama şansı sunuyordu oyun. Çek stüdyo Warhose Studios’un geliştirdiği oyunu canlı yayında 50 saat civarı oynayıp bitirmiştim. Tadı damağımda kalan KCD’nin devam oyunu altı yıldır geliştiriliyordu ve nihayet Kingdom Come: Deliverance 2’yi oynamak fırsatı yakaladım. 4 Şubat’ta PC, PlayStation 5 ve Xbox Series X|S platformları için çıkacak oyunun başında geçirdiğim 10 saatin ardından ilk izlenimlerini paylaşmak isterim.

İlk oyunu hiç bilmeyenler için kısa bir özet geçmek gerekirse KCD’nin başrolünde Henry yer alıyor. Bir demircinin oğlu olan Henry, yaşadıkları Skalitz köyüne yapılan baskın sırasında annesini, babasını ve babasının ölmeden önce dövdüğü son kılıcı kaybediyor. Kral Sigismund’un paralı askerlerinin gerçekleştirdiği saldırıya kadar sıradan biri olan Henry, intikam hırsıyla yavaş yavaş bir savaşçıya dönüşüyor ve Bohemya topraklarını karış karış gezmeye başlıyor. Bu süreçte Henry yeni insanlarla tanışıyor, çevre ediniyor ancak ilk oyun bittiğinde hala hedefine ulaşamıyor.

İki oyun arasında geçiş

Gelelim ikinci oyuna. KCD2’nin başında Henry artık bir savaşçı, yani ilk oyunun başındaki gibi sıradan biri değil. Haliyle oyuna savaşçı yeteneklerine sahip bir karakterle başlıyoruz. Yine de aradan geçen yıllarda oyunu unutanlar için akışa güzelce yedirilmiş görevler sayesinde dövüşmek, hayatta kalmak ve simyacılık gibi temel konuları çabucak hatırlıyoruz. Bu süreçte dikkatimi çeken ilk şey hikaye anlatımı oldu. Anlatım iki oyun arasındaki bağlantıları kurmayı kolaylaştırırken, ilk oyuna göre sanki biraz daha esprili bir dil kullanılmış. Bunda aslan payı Henry’nin yol ve silah arkadaşı Sir Hans Capon’un aslında. Tam bir fırlama olan Hans, oyundaki eğlence unsurunu tek başına sırtlıyor ve Henry de naif kişiliği ile buna katkı sağlıyor.

Henry artık bir şövalye, ilk oyunun başındaki gibi sıradan biri değil

KCD2’nin ilk saatinde başımıza gelenler bizi yersiz, yurtsuz, hatta neredeyse kimliksiz bir hale getiriyor. Ne cebimizde paramız ne de yatacak bir yerimiz kalıyor. Bu yüzden etrafı keşfedip hızlıca envanteri doldurmak yerine önce kendimize yatacak bir yer bulmamız gerekiyor. Tachov’daki nalbant Radovan ile tanışıp onun için bir kılıç dövdükten sonra karşılığında bir odamız, yatağımız ve sandığımız oluyor. Yatak ve uyumak sağlığı yenileme ve oyunu kaydetme şansı verirken, sandık sayesinde de etraftan topladıklarımızı depolayabiliyoruz. Bu arada Radovan’ın yerinde kılıç, balta ve nal üretip satarak ilk Groschen’lerimizi kazanıyoruz.

Envanter sistemi

Envanter demişken Henry’nin tüm silahları, ekipmanları, sahip olduğu eşyalar ve yiyecekler envanterde detaylıca gösteriliyor. En dikkat edilmesi gereken konu ise kıyafetler. Benzer türdeki oyunlara göre kılık kıyafet konusu oldukça önemli. Şöyle ki zırhların altına giyilecek şeyleri bile doğru seçmek gerekiyor. Zırhları direkt giymek, yaralanma ve zarar görme ihtimalini artıyor. Öte yandan hangi kıyafetlerin nerede giyildiği, kirli ya da kanlı olup olmadığı oyunun dünyasında gezerken insanların dikkatinden kaçmıyor. Neyse ki oyun kıyafet setleri hazırlamaya izin veriyor, böylece parçaları tek tek değiştirmek yerine hızlıca kostüm değişikliği yapabiliyoruz.

Reklam
Zırhların altına giyilecek şeyleri de iyi seçmek gerekiyor

Oyunun Trosky ve Kuttenberg olmak üzere iki ana bölgeden oluşan açık dünyasında ilerlerken bol bol keşif yapıyor, yan görevler alıyor ve kendimizi o döneme kaptırıyoruz. Oyunun atmosferi, doğası en az ilk oyun kadar etkileyici. Kendimi birçok kez durup manzarayı izlerken ya da doğanın sesini dinlerken buldum. İşi gücü bırakıp simyacılık için bitki toplamaya çıkmanın bile ayrı bir keyfi var oyunda. Simyacılık demişken yine ocağın başına geçip iksir kitabımızı açıyor, bitkileri doğru miktarlarda karıştırarak farklı türde iksirler üretebiliyoruz. İlk oyundaki sistemi hatırlamıyorsanız endişe etmeyin, bu konu ilk görevlerden birine yine güzelce yedirilmiş.

Yetenekler

Simyacılık oyunun genel gidişatında yapılabilecek şeylerden sadece biri. Demirciliği öğrenip kılıç dövebilir, ata binip binicilik yeteneğimizi geliştirebilir, bize birçok yardımı dokunacak köpeğimizi eğitebilir ve hatta hırsızlık bile yapabiliriz. Yapacağınız her aksiyon Henry’nin gelişimi için önemli. Bu noktada oyunun yetenek ağacından da bahsetmek istiyorum. Oyundaki yetenekler farklı kategoriler altında toplanıyor. Yetenek puanlarını dağıtırken dikkatli olmak gerekiyor çünkü her bir yetenek oynanışa direkt etki ediyor. Silah türlerine göre saldırı gücü, dayanıklılık tüketimi, bandaj kullanımı, konuşma ve ikna becerisi, gizlilik ve daha birçok konuda sayısız yetenek mevcut. Bu yüzden oynayış tarzınıza göre tercihler yapmanız lazım ki yine oyunun ilk saatindeki kamp alanında yaptığımız sohbet, bunun temellerini atmamızı sağlıyor.

Diyaloglar sırasında verilen cevaplar itibarı etkiliyor

Oyundaki önemli konulardan biri de türü itibariyle diyaloglar, insan ilişkileri ve itibar. Açık dünyada gezerken sayısız karakterle tanışıyor, sohbet ediyoruz. Ana ve yan görev karakterleri dışında yolda denk geldiğimiz bazı kişiler bize oyunun dünyası hakkında yararlı bilgiler veriyor. Örneğin balık nerede tutulur, gölün neresinde yıkanılır, nerede zula bulunur ve dahası. Diyaloglardaki tavrımız itibar sistemine etki ediyor. Oyunda iyi ya da kötü olmak bize kalmış ancak iyi biri olmanın başımızın daha az derde girmesi ve tüccarlarla pazarlıkta fiyat avantajı sağlamak gibi artıları olduğunu belirteyim.

Dövüş sistemindeki değişiklikler

Oynanış tarafında belki de oyuncuların en merak ettiği konu dövüş sistemi. İlk oyunu oynayanların çok iyi bildiği üzere oyunun savaş mekanikleri gerçekçilik ve hantallık arasında gidip gelirken bazı oyuncuları epey zorluyordu. Burada yapılan ilk değişiklik saldırı sistemindeki yön sayısının kılıç için beşten dörde, balta gibi silahlarda üçe indirilmesi. Böylece özellikle yeni oyuncular sistemi biraz daha kolay kavrayabilirler. İlk oyundaki beş yönlü sistemin bazı oyuncuların kafasını karıştırması, yapımcıların böyle bir düzenleme yapmasına vesile olmuş.

Saldırı sistemindeki yön sayısı kılıç için beşten dörde düşürülmüş

Yine ilk oyunda saldırılar kesme ve saplama olarak iki türde yapılıyordu, ikinci oyunda ise temel saldırıların tamamı kesme olarak gerçekleşiyor. İşler biraz basitleştirilmiş gibi görünse de gelen saldırıları bloklamak, karşı saldırıya geçmek ve üst üste yapılan vuruşlar ile kombolar sergilemek mümkün oluyor. Bu arada savaşlarda dayanıklılık hala çok önemli rol oynuyor, buna dikkat edilmediği ve üst üste hamleler yapıldığı takdirde Henry’nin gardı düşüyor ve saldırılara açık hale geliyor.

Yeni silahlar ve teknikler

Bu arada ikinci oyunda henüz elime geçmese de arbalet ve tabanca gibi yeni silahlar mevcut ancak oyun 1400’lü yılların başında geçtiği için özellikle tabanca fazlasıyla ilkel. Yine de özellikle yakın mesafeden ölümcül ve tehlikeli olduğu söyleniyor. Savaş sistemine dair söyleyebileceğim en önemli şeyse şu ki ilk oyunda olduğu gibi yine bol bol pratik yapmak ve yan görevleri tamamlayarak gelişmiş savaş tekniklerini öğrenmek gerekiyor. Böylece hem Henry hem de biz rahat ediyoruz. Oyunun ilk saatlerinde tanıştığımız Toraman bu konuda bizim ilk yardımcımız olsa da onu düelloya davet etmeden önce epey gelişim göstermek gerekiyor.

Oyunun açık dünyası oyuncuları oldukça özgür bırakıyor. Evet, bir ana hikaye akışı var ama tanışılan yeni insanlar, onların talepleri, yan görevler, yapılması gereken zincirleme aksiyonlar derken ana hikayeyi bir kenara bırakıp oradan oraya koştururken bulabiliyorsunuz kendinizi. Bu ilk oyunda olduğu gibi KCD2’de de en önemli artılardan biri. Şahsen ilk saatlerde o kadar çok kişiyle tanışmaya, o kadar çok yeri keşfetmeye çalıştım ki Hans ile yollarımızın ayrıldığı tartışmadan sonra onun nerede olduğunu ve ne yaptığını bir an olsun düşünmedim. Bu arada açık dünyayı başta yaya olarak geziyor, daha sonra ziyaret ettiğimiz köylere hızlı seyahat edebiliyor ve bir ata sahip olduktan sonra dörtnala koşturmaya başlıyoruz.

İlk oyundan fazlası

Toparlamak gerekirse oyunun belli bir bölümü için izin verilen bu ilk bakış videomda bile KCD2’yi en az ilk oyun kadar sevdiğimi söyleyebilirim. Net bir görüş belirtmek için oyunun büyük kısmını oynamak, belki de oyunu bitirmek daha doğru olur ancak ilk oyunu sevdiyseniz oyunun dünyası, atmosferi, ince detayları ve genel olarak oynanış mekanikleri sizi fazlasıyla tatmin edecektir. KCD2, Türkçe dil desteği eşliğinde oyunculara enfes bir RPG tecrübesi sunuyor. Eğer dönem, tema ve tür size hitap ediyorsa oyunu oynamaktan tereddüt etmeyin derim.

Kaynak

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!