![Hayatta Kalma Simülasyonu Dinkum, Türkçe Dil Desteği Kazandı](https://blog.gelisiyorum.com/wp-content/uploads/2025/02/Hayatta-Kalma-Simulasyonu-Dinkum-Turkce-Dil-Destegi-Kazandi-1024x576.jpg)
“Kutsal İncirin Tohumu”nun Yönetmeni Muhammed Rasoulof, İran’ın Film İçin Verdiği Kararı Açıklamayı Oscar Sonrasına Bıraktığını Söyledi – Haberler
Oscar adayı “Kutsal İncirin Tohumu” filminin yönetmeni Muhammed Rasoulof, İran rejimine karşı “ahlaksızlık ve propaganda yaymakla” suçlanan oyuncuların ve ekibinin arkasında duruyor.
![](https://tr.web.img3.acsta.net/r_654_368/img/f6/ba/f6ba574a591d3f9df252337f5fedbbe4.png)
Geçen hafta, “Kutsal İncirin Tohumu” filminin oyuncularından Soheila Golestani, ülkeyi terk etme yasağı almış ve bu nedenle Uluslararası Rotterdam Film Festivali’nde jüri üyeliği yapamamıştı. Festivale katılan Mohammad Rasoulof, panelde yaptığı konuşmada, rejimin “kararı açıklamak için Oscar sonucunu görmeyi beklediğine” inandığını söyledi. “Bu durum, toplumu yatıştırdı çünkü bekleme durumundasınız. Oscarlardan sonra ne tepki vereceklerini bilmiyorum.” dedi. “Sinema sanatçıları her zaman tehlikede, sadece iktidarın duymak istemediği hikayeleri anlattıkları için değil, aynı zamanda cesaretleri çok bulaşıcı. Diğerlerini de hükümetin belirlediği yolların ötesine geçmeye teşvik ediyorlar. Yeni deneyimlere aç bir sinematik toplulukla karşı karşıyayız.”
Rasoulof, geçen yıl İran’ı terk etmesine yol açan kendi mücadelelerini de hatırlattı. “Son 15 yıldır sadece yargı sistemiyle değil, aynı zamanda İran’daki baskı sistemini oluşturan güvenlik güçleriyle de günlük olarak mücadele ediyorum. Ben ilk kişi değilim ve son kişi de olmayacağım.” dedi ve “My Favorite Cake” adlı filmin yapımcıları Maryam Moghadam ve Behtash Sanaeeha’dan da söz etti; ikisinin de ülkeyi terk etmeleri yasaklandı.
“Bir yönetmen olarak, hapishaneyi ve çeşitli sorgulama turlarını deneyimledim. Bu deneyimleri filmlerimde kullandım ve tıpkı diğer ‘suçlular’ gibi, bu topluluk içinde hayatta kalmayı öğrendim.” diye devam etti. “İran’da resmi yol üzerinden başlıyorsunuz, ilk izni alıyorsunuz, sonra filmi dağıtmak için ikinci izin alıyorsunuz. Plan dışına çıkan yönetmenler var, bunlar dağıtım izni alamazlar. Bir de benim gibi, izin almadan yasadışı şekilde film çeken bir kategori var.” dedi ve şunları ekledi: “Ya bu filmleri yapmazsınız ve başka fikirler bulursunuz, bu da öz sansür örneğidir, ya da senaryoyu yazarken ‘Bunu nasıl yazmalıyım ki tutuklanmayalım?’ sorusuyla karşılaşırsınız.”
Film uzun olduğu için çekim sırasında yakalanma olasılığı o kadar yüksekse de; Rasoulof filmini parçalara bölememişti. Ekibi, “uygulamanın imkansız” olduğunu söylese de, yine de bunu başarmaya karar verdiler.
“Ekibimi ne kadar tehlikeye attığımı düşündüm. ‘Women Life Freedom’ isyanı, çalışma arkadaşlarıma bu projeye adım atma cesareti verdi.” diyen Rasoulof, “İslam Cumhuriyeti’nin resmi sinemasının en büyük baskı unsuru, zorunlu başörtüsünü kullanmasıdır. Filmimdeki çalışanlar, sansüre karşı durmak amacıyla başörtüsüz görünmeyi tercih etti.” dedi.
“İran’daki baskının uzun bir tarihi var ve bu kendi estetiğini yaratır. Ben buna ‘baskı estetiği’ diyorum. Bu mantığa göre, çok doğrudan bir film yapmaya cesaret ederseniz, bu küçümsenir ve yeterince şiirsel olmadığı düşünülür. Üçüncü filmim de bundan etkilendi. Bunun bir tür sığınak olarak, bana koruma sağladığını fark ettim. Korku nedeniyle bunu seçiyordum. Artık daha doğrudan hikayeler anlatmaya başladım. Metaforlar ve sembollerle çalışmaya karar verirsem, bunun cesaretle yapılmış bir tercih olmasını istiyorum.”