Gelisiyorum.com | Blog

Migren ve rutinlerin kıymeti üzerine

15.09.2025
18
Migren ve rutinlerin kıymeti üzerine

Geçtiğimiz iki günü migren atağıyla geçiren biri olarak rutinlerin nimetini yeterince bilmediğimizi düşündüm. Her gün yaptığım, kimi sevdiğim kimi pek hoşlanmadığım tüm eylemlerin aslında ne kadar kıymetli olduğunu fark ettim. İnsan bulaşık makinesini yerleştirmeyi özler mi ya? Ya da ayılsın diye aslında tadına varamadan koştur koştur içtiği sabah kahvesini? Özlermiş…

Bugüne kadar ne yazık ki pek çok kez migren atağı yaşamış biri olarak söyleyebilirim ki yaşamı adeta felç eden bir durum. Hiçbir şey ama hiçbir şey yapmak istemiyor, zaten isteseniz de yapamıyorsunuz. Hani bir anda bacağınıza kramp girer, dayanılmaz bir acıymış gibi gelir ama bilirsiniz ki birkaç dakika içinde tamamen geçecek ve rahatlayacaksınız… Ne yazık ki migrende durum öyle değil. Ne zaman geçeceğini kestirmek imkansız, eğer şanslıysanız aynı gün biter. Ama değilseniz günlerce süründürebilir. Üstelik daha da kötüsü; biraz olsun o başınızdaki ağrı hafiflemeye başladığında acaba geçmek üzere mi yoksa yeniden şiddetlenecek mi, bundan asla emin olamazsınız. Ağrılarınızın en hafiflediği, hatta normale döndüğünüzü düşünmeye başladığınız anda bile ‘puslu’ bir his kalır. Hatta nasılsın, geçti mi vs. diye sorulduğunda bu gibi zamanlarda hep aynı cevabı veririm; ‘Hafifledi ama sanki her an tutacak gibi, başım puslu.’ Migrenle mücadele edenler bu hissi çok iyi tanıyacaktır.

Her neyse, amacım migrenin hissettirdiklerini aktarmaya çalışmak değil zaten, rutinlerin ne büyük bir nimet olduğunun farkına varmamı sağlaması…

Rutinler… Hayatın sessiz ama güvenli limanları. O çok da önemsemediğimiz, bazen sıkıcı bulduğumuz, bazen şikayet ederek yaptığımız gündelik işler… Hepsi, sağlığın ve işleyen bir bedenin sessizce kutladığı küçük zaferler aslında. Sabah alarmına uyanıp ertelemek, kahveyi bardağa dökerken taşırmak, market poşetlerini taşırken kolumuzun kesilmesi… Bunlar hep “hayat akıyor”un kanıtları. Ve biz genelde ancak bu akış sekteye uğradığında kıymetlerini anlıyoruz.

Bu iki günün sonunda tekrar bilgisayar başına oturabilmek, kendi kahvemi kendim hazırlayıp üstelik tadını alarak içebilmek… Bunlar benim için küçük mucizelerdi bugün. Migrenin bıraktığı yorgunluğun içinde yeniden hayata karışabilmek bile bir nevi kutlama sebebi.

Reklam

Belki de şunu hatırlamak lazım: Sağlık sadece hasta olmamak değil. Günlük yaşantının, sıradanın içinde aktif olarak var olabilmek. Baş ağrısı yokken, çamaşır asarken ya da işe giderken fark etmeden yaşadığımız o “normal” aslında sahip olduğumuz en büyük konfor.

Bugün tekrar rutinlerime dönebildiğim için şükrediyorum. Evet, bulaşık makinesini boşaltmak hala sıkıcı… Ama yapabiliyor olmak? İşte o paha biçilemez.

İlginizi çekebilir: Dönüşüm mevsimi yavaş yavaş başlıyor

Kaynak

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!