
Mutluluk mu? Hissedebilmek mi?
Mutluluk bir seçim mi? Gerçekten her zaman mutlu olmamız gerekiyor mu?
Bugünlerde her yerden aynı mesajları çokça hepimiz duyuyoruz sanırım. Mutlu olmalısın. Mutluluk senin seçimin. Her şey senin elinde. Sosyal medya, reklamlar, kişisel gelişim kitapları… Hepsi aynı şeyi söylüyor. Sürekli olarak daha yüzeysel haz ve keyifli odaklı kısa süreli mutluluk uyarları üzerine bizi yöneltiyor. Hatta bizi geçici mutluluk oluşturmak adına pek çok pazarlama ürün ve hizmetine maruz bırakıyor. Ama insan olarak her zaman mutlu olmak mümkün mü? Ya da daha da önemlisi: Gerçekten gerekli mi?
Mutluluk bir seçim mi, yoksa bir duygu mu?
“Mutluluk bir seçimdir.” cümlesi kulağa motive edici geliyor olabilir. Ama bazen bu söylem, insanları kendi duygularından şüphe etmeye itebiliyor. Sanki mutsuzsan, bir şeyleri yanlış yapıyorsun gibi…
Oysa mutluluk da üzülmek, öfkelenmek, kaygılanmak gibi bir duygu. Gelip geçici, dalgalı bir hal. Bazen hiçbir sebep yokken gülümsersin. Bazen her şey yolunda görünür ama içinden bir şey eksik kalır. Bu, insana dairdir. Her zaman mutlu olmak zorunda değiliz. İnsan olmak; mutlu olmanın yanı sıra zaman zaman hayal kırıklığına uğramak, yorulmak, bazen kaybolmak, her duygunun içinde biraz var olabilmek ve keşfedebilmek demektir. Bu duygular bizi biz yapar. İnsanı diğer canlılardan özel kılan şeylerden biri de budur.
İnsan, pek çok duyguyu farklı zamanlarda veya aynı anda yaşayabilir. Sürekli mutlu olma baskısı, gerçek duygularımızı bastırmamıza neden olabilir. Bu, uzun vadede bizi bizden, yani insan olmaktan uzaklaştırır. Sadece mutlu olmaya değil, tüm duygularımızı hissetmeye ve onlar içerisinde kalabilmeye de alan açmalıyız. Birçok farklı duygu aslında hem kendimizi keşfetmemize hem de birçok durum için bizi korumaya da odaklıdır. Eğer siz üzülmeniz gereken yerde hala gülmeye ve mutlu olmaya ya da sinirlenmeniz öfkelenmeniz gereken yerde hala mutlu görünmeye ya da korkmanız gereken yerde korkmamaya çalışıyorsanız çok yanlış yolda ilerliyorsunuz. Çünkü her ne kadar kendinizi veya çevrenizi kandırmaya çalışsanız da iç sisteminizi kandıramazsınız, sadece onu baskılar ve daha sonrasında daha negatif duygu ve olaylar içerisinde kendinizi bulacağınıza emin olabilirsiniz. Dolayısıyla bir duygudan kaçınmak yerine bu duyguyla şu an bu düzeyde olmam ne anlama geliyor ve nasıl onunla doğru vakit geçirebilirim konusunu keşfetmek çok daha faydalı olacaktır.
Aynı zamanda mutluluğun birde fizyolojik tarafı var.
Mutluluk fizyolojisi için vücut ne diyor?
Mutluluk elbette sadece bir ruh hâli değil, aynı zamanda vücudun kimyasallarıyla da ilgili. İşte o hisleri yaratan birkaç temel hormon:
- Dopamin: Bir hedefe ulaştığınızda veya başarı hissi yaşadığınızda salgılanır; ödül, takdir ve motivasyon duygularıyla bağlantılıdır.
- Serotonin: Ruh halinizi dengeleyen, kendinizi iyi hissetmenizi sağlayan bu hormon; güneş ışığı, hareket ve sağlıklı beslenme gibi faktörlerle artar.
- Oksitosin: Sosyal bağlar kurduğumuzda, sevildiğimizi hissettiğimizde veya başkalarıyla yakınlaştığımızda salgılanır; güven, şefkat ve bağlanma duygularını pekiştirir.
- Endorfin: Egzersiz yaparken, kahkaha atarken ve hatta bazen bitter çikolata yerken seviyesi yükselen, vücudun doğal ağrı kesicisi gibidir.
Bu hormonlar gelip geçici dalgalar gibidir. Bir anda yükselir, sonra çekilirler. Yani mutluluğun fizyolojik olarak da geçici olması aslında oldukça doğal bir durumdur. Bu hormonları yeme, içme, egzersiz, çeşitli sosyal aktiviteler, uyku vb.. hayat alanında pek çok noktada değişkenliğe uğramasını sağlayabiliriz. Bir de tabi ki yaşamda bu duygu bağlamlarını hangi alanlarla bağladığımız göre değişkenlik gösterebilir.
Örneğin bazı insanlar daha dopamin odaklı olabilir bu onları daha haz, hedef, başarı takdir gibi konulara odaklı hale getirecektir. Serotonin odaklı insanlar daha uzun planlı hedefler doğrultusuna yönelebilir gibi değişkenlik gösterir. Aynı zamanda yukarıda bahsettiğimiz gibi bugün giderek gelişen pazarlama sistemi de bizim duygularımızı ve duygu bağlamlarımızı değiştirdiği için bu noktada da hormon uyaran bağlamlarımızda çoğunlukla negatif anlamda bozulmalar göstermektedir. En basit örneğiyle; takdir ve başarı, onay görme ihtiyacımızı bugün sosyal medya üzerinde yaptığımız paylaşımlardaki beğeni, yorum ve etkileşim gibi düşünebilirsiniz.
Daha pek çok örnekle de aklınıza gelen artırılabilir. Dolayısıyla insan kendini doğu keşfetmeli ve duygu bağlamlarını iyi oluşturmalıdır. Buraya bir parantez açarsak doğru kurduğumuz bağlamlar neler olabilir. Hareket etmek, egzersiz yapmak, sevdiğiniz hobi edinmek, keyif aldığınız bir iş ile uğraşmak, kendinize uygun beslenme alışkanlığı edinmek, kendinize zaman ayırmak, insanlarla ve diğer canlılarla bağ kurmak gibi aklınıza gelecek pek çok seçim sizin sadece mutluluk ile değil, diğer bütün duygularınız ile de keşfinize katkıyı sağlayacaktır.
Yani aslında duygularımızı ve mutluluğu seçmek gibi bir durum olmasa da hayatta kendinizi ve insanı tanımaya doğru olan yolculuğun ve keşfetmenin bir seçim olduğunu düşünüyorum. O yüzden daha önce birçok kez farklı yazılarda konuştuğumuz gibi bir seçim yapacak olursanız her duygunun yolculuğunun insan ve sizin için önemli olduğunu unutmamayı ve içerisinde vakit geçirmeyi seçin. Bu sizin kendinize olan yolculuğunuza en güzel ışığı tutacaktır. Bu yazının da bir ufak yolunuza ışık olması dileğiyle…
İlginizi çekebilir: Hayat belki de koptuğun yerden bağlandığında başlar