
Saramago’dan Sessiz ve Derin Bir Yolculuk
Filin adı Süleyman. Onunla birlikte yola çıkan bakıcısı Subhro ise Hindistan’dan getirildiği düşünülen, sessiz, gözlemci ve sağduyulu bir adam. Roman boyunca tanık olduğumuz her şey —törenler, kutsamalar, geçitler, şatafatlar— onun bakışının süzgecinden geçer. Subhro konuşmaz fazla; ama kitap boyunca en çok onun bildiğini hissedersiniz. Çünkü o, fili tanır. Bu da Saramago’ya göre dünyayı anlamanın en güçlü yollarından biridir.
Yolculuk başladığında mesele basit görünür: Bir fil başka bir ülkeye ulaştırılacaktır. Ama işte tam da burada başlar Saramago’nun ironisi.
Her şehirde, her durakta, her yeni yöneticiyle birlikte filin anlamı yeniden yazılır.
Bir yerde “kutsal” olur, bir başka yerde “uğursuz”, başka bir kentte sadece “ağır bir sorun”.
Aslında kimse fili gerçekten görmez. Herkes onu kendi algısı, beklentisi ve gösterisi üzerinden yeniden tanımlar.
Saramago’nun en çok eğlendiği yer burasıdır belki de.
Fil bir anlam değil; herkesin anlam yüklemeye çalıştığı devasa bir boşluktur.
Tıpkı bugün toplumsal olarak üzerine konuştuğumuz çoğu şey gibi.
Yol boyunca karşılaşılan törenler ise başlı başına bir alay konusudur.
Piskoposlar gelip filin önünde dua eder. Ama neye dua ettiklerini bilmezler.
Askerî kortejler, kraliyet geçitleri, kutsal ayinler düzenlenir.
Ama hepsi yalnızca dışarıdan bakıldığında “ciddi” görünür.
Saramago’nun dili burada kendini gösterir: uzun, virgüllerle dolu, konuşma çizgisiz ve ritmi yüksek cümleler…
Bazen okuyucuyu zorlar ama bir kez içine girince ritmini yakalamak kaçınılmazdır.
Subhro ile fil arasındaki ilişkiyse, romanın en insani ve etkileyici kısmı.
Subhro, büyük laflar etmez ama ne zaman ne yapılması gerektiğini bilir.
Fil konuşmaz, ama her şeyi anladığını hissedersiniz.
Ve ironik bir biçimde, etrafı din adamları, krallar, memurlar, komutanlarla çevrili bu anlatının tek mantıklı karakterleri, bir adamla bir hayvandır.
Filin yolculuğu sürerken, yollar çamurlanır, geçitler zorlaşır, iklim sertleşir.
Ama gösteri durmaz.
Her yeni şehirde, yeni bir tören.
Her yeni durakta, yeni bir anlam.
Yani aslında yolculuk bir taşımadan ziyade bir gösteriye dönüşür.