Gelisiyorum.com | Blog

Savaş, kaç, don ya da dinlen, sindir, hisset: Travmanın bilgeliği

16.05.2025
13
Savaş, kaç, don ya da dinlen, sindir, hisset: Travmanın bilgeliği

Yaşamının direksiyonu kimin elinde? Zihninde yaşattığın karakteri hayata yansıtabiliyor musun? Yoksa farkında olmadan, zihninin kontrolsüzce sürüklediği yolda mı ilerliyorsun?

Şu an neredesin? Anda mısın? Geçmişin gölgesinde mi yoksa geleceğin bilinmezliğinde mi kaybolmuş durumdasın?

Zihninde bir anda beliren sahneler…
Kendine ve çevrene karşı yabancılaşma hissi…
Yıllar geçmesine rağmen zihninde dönüp duran, aynı travmalar…
Bazen bir müzik, bir mimik ya da bir mekan…
Ve her şey bir anda yeniden canlanıyor.

Hiç vermeyeceğin tepkileri veriyor, kendini tanıyamaz hale geliyorsun.
Kimi zaman öfkenin ateşinde yanıyor,
Kimi zaman peşinden biri kovalarcasına bu dünyadan yok olmaya çalışıyor,
Bazen de sadece dona kalıyor, hissizleşiyorsun.

Nedensiz gibi görünen ağlamalar…
İç sıkıntısı, göğsünü yakan öfke…
Yaşayamamak “şu anı”…
Sığ nefeslerle geçen günler, sürekli bir gerginlik, açıklanamayan bir panik hali…
Bitmeyen beden ağrıları, geçmeyen titremeler…

Verdiğin her tepki aslında neyin işareti? Belki de bedenin sana bir şey anlatmaya çalışıyordur: “Savaş, kaç ya da don.”

Reklam

Bu sistem, otonom sinir sistemi (istemsiz) olarak beynin hayatta kalma odaklı, ilkel bir bölgesi olan Amigdala tarafından yönetilir.  Bilinçli farkındalık olmadan, milisaniyeler içinde tehdit algılar ve tepki üretir

Hipokampus: Zaman, yer ve anlam bağlamı kuran hafıza merkezidir., Travma  anında baskılanır ve olayın bilinçli olarak hatırlanmamasına fakat bedensel hafıza ile tetiklenmeler ile hissedilmesine yol açar.

Kaçmayı seçen zihnin iç sesi

Bazen içimde bir tehlike beliriyor…
O kadar büyük ve baş edilemez geliyor ki, onu atlatabilmek için her ihtimali analiz etmeye çalışıyorum.
Her şeyi kontrol altında tutmak için tetikte bekliyorum.
Ancak analiz ettikçe elim ayağıma dolanıyor; çünkü düşündüğüm her olasılık, dört bir yandan üzerime gelen bir canavarmış gibi hissediliyor.
Sürekli kaçtıkça, o tehlike zihnimde daha da büyüyor ve sonunda panik atak geçiriyorum.
Böylece tüm planlarım suya düşüyor.
Ve en sonunda fark ediyorum ki, tüm bu tehlike sadece zihnimin içinde yaşıyor.

Savaşmayı seçen zihnin iç sesi

Bazen de sınırlarımın çiğnendiğini hissediyorum.
Bu sınırları korumak için içimde bastırılmış büyük bir öfke patlıyor.
Ancak bu öfke, çoğu zaman sebebinden çok daha büyük oluyor.
Kendimi tanıyamıyorum; çünkü ne yaşadığımı, ne hissettiğimi anlayamıyorum.
Göğsümde yanan öfkenin alevi tüm bedenimi sarıyor.
Sınırlarımı savunmak isterken, çoğu zaman başkalarının sınırlarını aşmayı göze alıyorum.
Ve öfke durulduğunda, en çok kendi iç sınırlarımı yaktığımı fark ediyorum.

Donmayı seçen zihnin iç sesi

Bazı anlar ise sistem tamamen çöküyor.
Ne savaşacak ne de kaçacak gücüm kalıyor.
Konuşamıyor, tepki veremiyorum.
Zihnim de bedenim de uyuşuyor; ben bile kendime ulaşamıyorum.
Sanki dünyayla, insanlarla ve kendimle olan tüm bağlarım kopuyor.
Yabancılaşıyorum…
Sanki hiçbir yere, hiç kimseye ait değilmişim gibi.
Duygularımı ifade edemiyorum çünkü boğazımda düğümlenen kelimeler ağzımı kilitliyor.
Kendimi zorlasam da sesim çıkmıyor.
Ve o anlarda, yeniden kendime dönebilmek için…
Sadece sıcak bir gülümseme, bir sarılış bekliyorum.

Travmanın bilgeliğiyle tanışmak

İçinde, görülmeyi bekleyen bir öfke var.
Sınırlarını, ilk kez sınırsızlıkla karşılaştığında keşfettin.
Nereye dokunulsa canın yanıyor…
Neresi senin özünden gelen bir parça, neresi sadece savunma?
Senden daha iyi kim bilebilir?
Öfken, sınırlarını anlatıyor;
Sınırların ise karakterini şekillendiriyor.
Göğsünü yakan bu yoğun duygu, aslında sana seni anlatıyor.
Sınırlarınla bağ kurmanı ve yaralarınla kendine güvenli bir alan inşa etmeni istiyor.

Yaşam sana karşı değil; seninle birlikte yürümek istiyor.
Kontrol etmeye çalıştığın her şey, bir noktadan sonra seni kontrol etmeye başlar.
Belki de artık hayatın seni götürdüğü yerlere güvenmeyi denemelisin.
Felaket sandığın olaylar, aynı zamanda içinde güzellikler de taşır.
Hayat bir dengedir.
Yaralanmaktan korkarsan, içindeki bilgeliği de büyütemezsin.
Bırak, dalgalarla savaşmayı…
Nehir seni zaten o güzelliklere taşımak istiyor.

Bağ kurmayı, önce en yakınlarından öğrenirsin.
Kendinle ve yaşamla kurduğun bağ her şeyin temelidir.
Güvenmelisin…
Çünkü seni dinlerken kendini bulacak yüzbinlerce insan var.
İlk kez karşılaşacağın yüzlerde, ruhuna yakın bir sıcaklık var.
Kendini ifade edebileceğin pek çok yol,
Bedenini hissedebileceğin pek çok alan var.
O beden, ruhuyla bütünleşmek istiyor;
Yaşamın hüznünü ve sevincini birlikte hissedebilmek için.
Yaşamla yeniden bağ kurabilmek için…

Boğulma anında hayatımıza yön veremeyiz; önce içimizdeki dalgaları, kıyıdan tüm çerçeveyi görerek izlememiz gerekir. Bazen o fırtınanın içinde sakinlikle kalmalı ve bedenimizin bu kargaşayı hissetmesine izin vermeliyiz.

Ne savaşarak ne kaçarak…

Sessizlik. Farkındalık. Gözlemcilik. Derin nefes…

Sen şu an bedeninde ne hissediyorsun? Sessizleşip gözlemlemeye ne dersin?

İçindeki sakin limanları bulman, cesaretle ve bilgelikle izleyebilmen dileğiyle…

Kaynak

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!