Gelisiyorum.com | Blog

Tesadüf diye bir şey var mı?

05.09.2025
19
Tesadüf diye bir şey var mı?

Hayatımda daha hiç enerji çalışmalarına girmediğim zamanlarda bir gün şöyle bir soru zihnime gelmişti: “Tesadüf nedir, ya da tesadüf diye bir şey yok ne demektir?” O zamanlar bunu kime soracağımı bilmediğim için Google’a yazmıştım. Cevabını hatırlamıyorum ama daha sonrasında katıldığım enerji çalışmaları, eğitimler ve inzivalarla kendi cevabımı buldum: “Tesadüf diye bir şey yoktur.

Spiritüel alana adım attıktan sonra, tesadüf diye adlandırdığımız durumların yeni tanımıyla tanıştım: eşzamanlılık.

Jung’un Tanımı: Synchronicity

Bu kavramı literatüre ilk kez Jung kazandırdı. İngilizce “synchronicity” olarak adlandırılan eşzamanlılık, Jung’a göre: “Nedensel bir bağ olmaksızın, anlamlı bir şekilde bir araya gelen olayların eşzamanlılığıdır.” Yani görünürde birbirinden bağımsız olayların, rastlantısal gibi görünse de kişi için derin bir anlam taşıyarak örtüşmesidir.

Batı bilimi yüzyıllarca Descartes ve Newton’un çizdiği sebep–sonuç zincirinde ilerledi. Her şey deterministik yasalarla açıklanıyordu. Jung ise kuantum biliminin ortaya koyduğu “gözlemci etkisi” gibi bulgulardan esinlenerek, bazı olayların yalnızca nedensellikle açıklanamayacağını, “anlam bağıyla” ortaya çıktığını savundu.

Eşzamanlılığı aslında hepimiz deneyimliyoruz: 

  • Bir eğitim ararken, aradığım eğitimi veren kişiyle sahilde karşılaşmam,
  • Tam ihtiyacım olduğunda cevabın bir arkadaşımın ağzından dökülmesi,
  • İçinden geçtiğim durumu bir podcast’te birebir duymam,
  • Katılmak istediğim bir çalışma için gerekli paranın, verdiğim bir seansın ödemesiyle gelmesi…

Tevafuk: İlahi denk geliş

Reklam

Toplumsal olarak bilinen bir başka kavram ise tevafuk. Arapça kökenli bu kelime “denk gelmek, uygun düşmek” anlamına gelir. İslam geleneğinde tevafuk, ilahi düzenin işareti olarak yorumlanır. Yani rastlantı gibi görünen olaylar, aslında Allah’ın dilemesiyle birbirine denk düşer. Bu yüzden tevafuk “tesadüf değil, ilahi denk geliş” olarak açıklanır.

Ben de bu iki kavramı yan yana koyduğumda fark ettim ki, aslında aynı olguyu iki farklı dille anlatıyorlar. ChatGPT’ye sorduğumda da ortaya çıktı: Eşzamanlılık daha çok psikoloji ve bilim dilinden, tevafuk ise inanç ve spiritüel dilden bu durumu açıklıyor. Biri bilinçdışı ile dış dünyayı bağlayan anlamlı tesadüfleri anlatırken, diğeri ilahi plana işaret ediyor. Bana göre ise her ikisi de aynı hakikatin farklı dillerdeki karşılıkları; birbirini tamamlayan iki bakış açısı.

Bu yazıyı yazmaya karar vermeden hemen önce yaşadığım bir eşzamanlılık da bu kavramın tanımıyla ilgiliydi. Dün izlediğim bir yayında konuk olan Darryl Anka, synchronicity’yi şu şekilde açıkladı:

Physical space-time’s way of letting you know that everything is connected and happening at once but it has to spread it out in physical space, linear time. So, one is connected to another in a linear sequence. Everything is synchronicity, everything is orchestration. Nothing happens by accident.

(Türkçesi: “Fiziksel uzay-zamanın, her şeyin aslında aynı anda ve birbirine bağlı olduğunu, ama bunu fiziksel mekana ve doğrusal zamana yayarak bize gösterme biçimidir. Yani bir şey diğerine doğrusal bir sırada bağlanır. Her şey eşzamanlılıktır, her şey bir orkestrasyondur. Hiçbir şey tesadüfen olmaz.”)

Bu bana şunu hatırlattı: Evrendeki her şey ve herkes farklı şekillerde birbirimize bağlı. Hiçbir şey boşuna olmuyor. Reiki masterımın dediği gibi: “Her şey tam olması gerektiği zamanda, olması gerektiği şekilde, olması gerektiği miktarda oluyor.

Peki o zaman kaygı ve korku niye? Görünen o ki içimizdeki bir parça buna inanmıyor. İçsel düşüncelerimizle her şeyi olduğundan daha karmaşık hale getiriyoruz. İnanmayan parçamızın yeniden güven duyması ve bu durumu bilmesi, ancak deneyimleyerek mümkün oluyor.

İlk Çember Deneyimi

Benim hayatıma eşzamanlılık tanımı ilk Reiki’ye başladığım yıllarda girdi. Oturduğum çemberde insanların bu şekilde konuşmalarını duyduğumda kendimi bir nevi uzaylı gibi hissetmiştim. O gün hayatımda ilk defa farkında olmadan bir çembere katılmıştım. Önce anlattıklarını anlamakta zorlandım ama sonra bir mucize gerçekleşiyor gibiydi: Biri tam aklımdan geçenleri dile getiriyordu, bir diğeri yeni başlamak istediğim kitabı Sanatçının Yolu’nu öneriyordu, başka biri ise yeni keşfettiğim bir doktoru anlatıyordu. Sanki bir bütünün, birbirine bağlı parçalarıydık.

Yıllardır aradığım soruların cevaplarını bulmuş gibiydim. Böyle olunca, kendimi uzun süredir belli gruplara ilk defa ait hissetmeye başladım. İçimde duyduğum yalnızlık o zamanlar azalmaya başladı.

Kendi kahraman yolculuğuma, o zamanlar farkında olmadan adım atmaya başladım. Hayatım, karşıma çıkan eşzamanlılıkların işaretleriyle bir akış içinde ilerlemeye başladı. Birbiri ardına, yolun beni nereye götüreceğini bilmeden, sadece iç sesimi dinleyerek yeni eğitimler almaya başladım. Her biri attığım adımlara yön verdi, yolumu açtı. Sanki yolun kendisi, bana adım adım rehberlik ediyordu.

Deneyimledikçe, verilen işaretlere daha çok inandım. İnandıkça bu işaretler daha belirgin hale geldi. Bazen her şeyle bütün hissettim. Bazen ise kaygı ve korkunun içine düştüğümde yolumu kaybettim.

Böyle zamanlarda genellikle bir inzivada ya da bir çalışmada yeniden eşzamanlılıkları deneyimledim ve cevaplarımı aldım. Özellikle çemberlerde bu karşılaşmaların çok daha sık yaşandığını fark ettim. Sanki bu alanlarda kolektif enerjinin etkisiyle işaretler daha görünür hale geliyor. Ya da birlikte ortak niyetle bir arada olduğumuzda, ortak bilinçdışı daha kolay açığa çıkıyor. Bunun tam cevabını ben de bilmiyorum. Bazen bu hal inzivadan sonra da sürüyordu. Ama zamanla kendi düşüncelerimin sarmalında, korku ve kaygıyla birlikte kaybolabiliyordu. Daha sonra fark ettim ki, kendimle bağlantıda olduğum ve günlük pratikleri yaptığım dönemlerde eşzamanlılık çok daha belirgin oluyordu. Bu zamanlarda içimde bir boşluk alanı açıldığında kalp sesimi daha net duymaya başlıyordum. Ve kalbimin sesini duyduğumda, aslında bütün cevapların içimde olduğunu fark ediyordum. Bu halin içinde kaldıkça kaygı ve korku etkisini kaybediyor; her şey bağlantılı ve bütünsel hale geliyordu. Çözüm bulamadığım, içinde boğulduğum anlarda daha büyük bir kaynaktan yardım istemeyi öğrendim. İşte teslimiyet hali de tam o anlarda hayatımda belirdi.

Geçmişte yaşadığım bu gel-gitlerden sonra; meditasyon, sabah sayfaları ve Reiki çalışmalarını günlük hayatımın rutinleri haline getirmeyi bu nedenlerle öğrendim.

Mini Egzersiz

Hayatınızda bu duruma inanmayan parçanız size ne söylüyor? İçinizde hangi itirazlar yükseliyor, hangi düşünceler ortaya çıkıyor, hangi duygular eşlik ediyor?

Bu hali hayatınızda daha çok deneyimlemek için küçük adımlar:

  • Düşünce ve korkularınızı gözlemlemek,
  • Paylaşım yapabileceğiniz bir aktif dinleme alanı yaratmak,
  • Düzenli meditasyon ve yazı pratikleri yapmak,
  • Sıkıştığınız anlarda soru sormak, yardım istemek, belki kartlara danışmak ve işaretleri takip etmek,
  • Doğada vakit geçirerek bağlantıyı daha berrak hissetmek,
  • Gün sonunda “eşzamanlılık günlüğü” tutarak küçük işaretleri fark etmek.

Eşzamanlılık ve işaretler üzerine yolculuğumun devamını Medium’da paylaşıyorum. Daha fazlasına ulaşmak istersen, aşağıdaki linklerden ulaşabilirsin:

İlginizi çekebilir: Döngüler bize ne anlatır?

Kaynak

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!