
Trump’ın Dijital Hizmet Vergisi Kararı: Türkiye yanlış tarafta kalmamalı
Gün geçmiyor ki ABD Başkanı Donald Trump dijital teknolojilerle ilgili yeni bir adım atmasın. Bu adımlardan Türkiye’nin de etkilenmesi kaçınılmaz. Nitekim Başkan Trump’ın 21 Şubat Cuma günü imzaladığı kararname, ülkemizdeki vergi politikalarını ve mevzuat çalışmalarını doğrudan ilgilendiriyor.
Trump son kararnamesinde diyor ki dijital hizmetler vergisi, dijital hizmetler yasası, dijital piyasalar yasası gibi araçlarla Amerikan dijital şirketlerine sıkıntı çıkaran devletlere ben de sıkıntı çıkaracağım. Bunu da muhtemelen ticari yaptırımlarla, yani bu sıkıntıyı çıkaran ülkelere koyacağım gümrük vergileriyle yapacağım.
Dünyada dijital hizmetler vergisi uygulayan 10 küsur ülke var. Bunlar içinde en yüksek oran Türkiye’de. Dolayısıyla Trump’ın kararnamesini en çok konuşması gereken ülke de biziz.
Peki bu vergi nereden çıktı? Dijital hizmetler vergisinin fikir babası, Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’du. Macron ülkesinde artan bütçe açığını kapatmak için önce benzindeki vergiyi artırmak istedi. Fransız köylüleri ve meşhur “sarı yelekliler” sokakları birbirine katınca, Macron 2019’da vergiyi ödeyenlerin sokağa dökülmeyeceği yeni bir vergi kaynağı buldu. Dijital hizmetler veren şirketlerden ciro üzerinden vergi alalım dedi ve yüzde 3’lük bir vergi getirdi.
Dijital hizmet veren global şirketler, başarılı muhasebe teknikleri ve daha az vergi ödenen ülkelerde kurdukları şirketler sayesinde kârları üzerinden en az vergi ödemenin yolunu bir şekilde buluyor. Bazı devletler ise “madem kârından vergi alamıyorum, cirondan vergi alırım” diyerek bir şekilde bu şirketlerden vergi toplamaya çalışıyor. Bunu da sadece yabancı şirketlere uyguluyorlar. Tabii küresel ticaret kuralları gereği sadece yabancı şirketlere özgü bir vergi uygulamak mümkün olmadığı için de buna göre eşikler belirliyorlar. Mesela Türkiye’de “küresel cirosu 750 milyon avro ve üzeri” olan şirketler dijital hizmetler vergisine tabi.
Türkiye’de dijital hizmetler vergisi oranı yüzde 7,5. Üç kategoride iş yapan yabancı şirketler bu vergiyi ödüyor: Birincisi, dijital reklam hizmeti veren Google ve Facebook gibi şirketler. İkincisi, kullanıcıların birbirleri ile etkileşim kurdukları platformlar, yani büyük ölçüde e-ticaret şirketleri. Üçüncü kategoride ise Netflix ve Spotify gibi sesli veya görsel içerik yayınlayan platformlar yer alıyor. Hemen belirtelim, bu üçüncü kategoriye dijital hizmet vergisi uygulayan tek ülke de biziz.
Şimdi ABD diyor ki bu vergiyi almaya devam ederseniz ben de sizin şirketlerinizin ABD’ye sattığı ürünlere gümrük vergisi koyarım. Peki biz ABD’ye ne satıyoruz? Kilim, inşaat malzemesi, otomotiv… Bu ürünlerin hepsi rekabetçi pazarlarda satılıyor. Yani Türkiye’ye gelecek bir ek vergiyi bizim şirketlerimizin kârından ödemesi gerekecek. Çünkü fiyat küresel piyasada belirleniyor. ABD’li tüketici için Türk kilimi yerine Hint kilimi almak basit bir karar. Oysa, dijital şirketlerin çoğunun kendi pazarında tekel gücü var. O yüzden dijital hizmetler vergisi çoğu zaman doğrudan tüketiciye yansıtılıyor. Mesela Google Türkiye’de vergi konur konmaz böyle yapmıştı. Yani ABD’ye karşı pazarlıkta elimiz güçsüz.
2024 yılında Türkiye’de devletin dijital hizmetler vergisinden gelirinin 600 milyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Sineğin yağını çıkarırcasına her yerden kamu geliri elde edilmeye çalışılan bir dönemde az bir miktar değil. Ancak görünen o ki, fazla zaman geçirmeden yeni vergi kaynakları bulmak gerekecek. Bu vergiyi şu an dünyada en yüksek olan yüzde 7,5’tan yüzde 1’i indirmek için kanun değiştirmeye de gerek yok; cumhurbaşkanının yetkisi dahilinde.
Birçok ulus devlet ve özellikle de Avrupa Birliği için dijital alana vergi getirmek, Dijital Hizmetler Kanunu ya da Dijital Piyasalar Kanunu gibi araçlarla bu alanda sıkı düzenlemeler yapmak bir dönemin moda akımıydı. Doğanın kanunu, her etki bir tepkiye yol açar. 2025 senesinde bu sıkı yaklaşımın dengelendiğini göreceğiz. Türkiye de dünyada değişen rüzgarları iyi okumalı.