
Tüm zamanların en iyi animasyon filmleri
The Lion King (1994)
Orijinal Adı: The Lion King
Yönetmen: Roger Allers, Rob Minkoff
Yapım Şirketi: Walt Disney Pictures
Süre: 88 dakika
IMDb Puanı: 8.5
Aldığı Ödüller: En İyi Film Müziği ve En İyi Şarkı (Oscar), Altın Küre En İyi Müzikal Film, Grammy ve daha fazlası.
Film Hakkında
1994 yapımı The Lion King, Disney’in altın çağını simgeleyen ve sadece animasyon türünde değil, tüm sinema tarihinde özel bir yere sahip olan bir başyapıttır. Filmin merkezinde çocukluk, kayıp, büyüme ve kaderle yüzleşme gibi evrensel temalar bulunur. Afrika savanında geçen hikâye; Shakespeare’in Hamlet’ine gönderme yapan güçlü anlatımı, etkileyici karakterleri ve unutulmaz müzikleriyle sinema tarihine damgasını vurmuştur.
Hans Zimmer’ın bestelediği müzikler, Elton John ve Tim Rice’ın yazdığı şarkılarla birleşerek filmin duygusal derinliğini artırır. “Circle of Life”, “Hakuna Matata” ve “Can You Feel the Love Tonight?” gibi şarkılar birer kült haline gelmiştir.
Konusu
Afrika’nın geniş çayırlarında hayvanlar arasında düzeni sağlayan Aslan Kral Mufasa, oğlunun doğumuyla birlikte krallığını devredeceği varisini kazanır: Simba. Ancak Simba’nın iktidar yolculuğu hiç kolay değildir. Mufasa’nın kardeşi Scar, tahta geçme arzusuyla hain bir plan yapar. Bu plan sonucu Mufasa ölür, Simba ise suçluluk duygusuyla sürgüne gider.
Simba, yeni dostları Timon ve Pumbaa ile özgür ve tasasız bir yaşam sürmeye başlar. Ancak geçmişiyle yüzleşmesi gerektiğinde, gerçek sorumluluğunu hatırlayacak ve krallığını geri almak için harekete geçecektir.
Temaları ve Alt Metinleri
- Yas ve Büyüme: Simba’nın çocukluk hayallerinden, babasının ölümüne ve yeniden doğuşuna uzanan hikâyesi, her yaş grubunun iç dünyasında yankı bulur.
- Sorumluluk ve Kader: “Sen kimsin?” sorusu Simba’ya defalarca sorulur. Bu soru, onun büyüme sürecini ve birey olma savaşını sembolize eder.
- Denge ve Döngü: “Hayatın Döngüsü” (Circle of Life) felsefesi, doğa ve yaşam arasındaki hassas dengeyi temsil eder.
Neden Bu Kadar Önemli?
- Teknik olarak dönemine göre olağanüstü bir başarıdır. Özellikle filmin açılış sahnesindeki kamera hareketleri, gökyüzüyle toprak arasındaki geçişler ve hayvanların koreografik geçişleri sinemada devrim niteliğindedir.
- Kültürel etkisi büyüktür: Broadway müzikali, devam filmleri, diziler, video oyunları ve 2019’daki CGI destekli yeniden yapım versiyonu ile bir marka haline gelmiştir.
- Her neslin duygusal hafızasında yer etmiş ve birçok kişi için sinemayla kurulan ilk güçlü bağlardan biri olmuştur.
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes puanı %93 olan The Lion King, eleştirmenler tarafından “hem çocuklara hem yetişkinlere hitap eden derinlikli bir eser” olarak tanımlanmıştır. Özellikle müzikleri, karakter gelişimi ve anlatım gücü öne çıkmaktadır.
Spirited Away (2001)
Orijinal Adı: Sen to Chihiro no Kamikakushi
Yönetmen: Hayao Miyazaki
Yapım Şirketi: Studio Ghibli
Süre: 125 dakika
IMDb Puanı: 8.6
Aldığı Ödüller: 2003 En İyi Animasyon Filmi Oscar’ı, Altın Ayı (Berlin Film Festivali), Japonya Akademi Ödülleri ve onlarcası.
Film Hakkında
Spirited Away, yalnızca Japonya’nın değil, dünya animasyon tarihinin en önemli filmlerinden biridir. 2001 yılında Hayao Miyazaki tarafından yazılıp yönetilen bu eşsiz yapım, Ghibli stüdyosunun hayal gücüyle gerçeğin sınırlarını silikleştiren anlatım tarzını en güçlü şekilde yansıtan örneklerden biridir.
Film; geleneksel Japon mitolojisi, modern eleştiriler, psikolojik katmanlar ve büyüleyici görsellikle birleşerek, çocukların bile derin düşüncelere dalabileceği bir atmosfer yaratır.
Konusu
10 yaşındaki Chihiro, ailesiyle birlikte yeni bir kasabaya taşınırken terk edilmiş gibi görünen gizemli bir tünelden geçerler. Bu tünel, onları görünmeyen ruhlar dünyasına götürür. Chihiro’nun anne ve babası, büyülü bir pazarda domuzlara dönüşünce, genç kız hayatta kalmak için kendi yolunu bulmak zorunda kalır.
Ruhlar hamamında çalışmaya başlayan Chihiro, gerçek ismini kaybeder, ama kararlılığı sayesinde bu dünyadaki kuralların dışına çıkmayı başarır. Yeni arkadaşlar edinir: Sessiz ama yardımsever Haku, kürek gibi kolları olan Kamaji ve korkutucu ama yalnız No-Face. Her biri, Chihiro’nun içsel büyümesine katkı sağlar.
Temaları ve Alt Katmanları
- Kimlik ve İsim: Chihiro’nun gerçek adını kaybetmesi, Japon kültüründe kimliğin değerini anlatan sembolik bir ögedir. Gerçek ismini hatırlaması, özgürlüğünü kazanmasının anahtarıdır.
- Tüketim Eleştirisi: Ailesinin açgözlülükle yemek yemesi ve domuzlara dönüşmesi, kapitalizme ve bilinçsiz tüketime açık bir göndermedir.
- Çocukluktan Yetişkinliğe Geçiş: Film, Chihiro’nun ruhlar dünyasındaki sınavları üzerinden bir olgunlaşma yolculuğudur.
- Çevre ve Doğa: Kirli ruhun temizlenmesi sahnesi, çevre kirliliğine dair sembolik ve eleştirel bir anlatımdır.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Spirited Away, elle çizilmiş arka planları, detaylı karakter animasyonları ve geleneksel Japon mimarisiyle görsel anlamda tam bir sanat eseridir. Ruhlar hamamı, tren sahnesi ve sis içindeki göller gibi sahneler, sinema tarihinde ikonik görüntüler haline gelmiştir.
Miyazaki’nin anlatımında hiçbir şey tesadüfi değildir. Her karakter, her mimari detay ve her diyalog bir anlam taşır. Film, hem büyüleyici bir masal hem de yaşam felsefesi barındırır.
Kültürel Etkisi ve Başarıları
- Japonya tarihinin en çok gişe yapan filmi olmuş, yıllarca bu unvanını korumuştur.
- Batı’da “anime”ye karşı önyargıları yıkan ve Asya animasyonlarının evrensel değerini gösteren bir dönüm noktasıdır.
- Oscar alan ilk Japon animasyon filmidir. Bu ödül, Batı’daki animasyon anlayışını da derinden etkilemiştir.
- Film, Netflix gibi dijital platformlarda yeniden keşfedilerek yeni nesillere ulaşmaya devam etmektedir.
Eleştirmen Görüşleri
Metacritic’te 96 puan, Rotten Tomatoes’ta %97 gibi neredeyse kusursuz puanlara sahiptir. Eleştirmenler tarafından “yetişkin masallarının en derini” ve “modern çağın büyülü alegorisi” olarak tanımlanır.
Up (2009)
Orijinal Adı: Up
Yönetmen: Pete Docter, Bob Peterson
Yapım Şirketi: Pixar Animation Studios – Walt Disney Pictures
Süre: 96 dakika
IMDb Puanı: 8.3
Aldığı Ödüller: En İyi Animasyon Filmi ve En İyi Film Müziği (Oscar), Altın Küre, BAFTA ve birçok festival ödülü.
Film Hakkında
Pixar’ın en unutulmaz yapımlarından biri olan Up, hem anlatımı hem de görsel diliyle izleyenleri büyülemeyi başaran çok katmanlı bir film. Açılış sahnesindeki diyalogsuz 10 dakikalık sekans, sinema tarihinin en duygusal anlatımlarından biri olarak kabul edilir.
Bir çocuk filmi gibi başlayan ancak çok daha derin temalara sahip olan Up, yaşlılık, kayıp, hayaller, dostluk ve ikinci şanslar üzerine kurulmuş bir duygusal yolculuk sunar.
Konusu
78 yaşındaki Carl Fredricksen, hayatı boyunca büyük hayaller kurmuş, ancak birçok yetişkin gibi bu hayallerin çoğunu ertelemiş bir adamdır. En büyük hayali ise merhum eşi Ellie ile birlikte Güney Amerika’daki Paradise Falls’a gitmektir.
Ellie’yi kaybettikten sonra, Carl hayatını bir huzurevinde geçirmek istemez. Bu nedenle, yüzlerce helyum balonunu evine bağlayarak, eviyle birlikte gökyüzüne yükselir. Ancak yolculuğuna istemeden dahil olan biri daha vardır: 8 yaşındaki izci çocuğu Russell.
Birlikte çıktıkları bu yolculukta; dev bir kuş, konuşan köpekler ve geçmişin hayal kırıklıklarıyla yüzleşirler. Ancak asıl macera, Carl’ın içsel dönüşümüdür.
Temaları ve Alt Katmanları
- Yas ve Kabul: Carl’ın Ellie’yi kaybetmesi ve onunla yaşadığı anılara sıkı sıkıya tutunması, yas sürecinin ve kabullenmenin dokunaklı bir anlatımıdır.
- Hayalleri Ertelemek: Hayatın içinde kaybolan hayaller ve “bir gün yaparız” düşüncesinin nasıl bir pişmanlığa dönüşebileceği çarpıcı şekilde gösterilir.
- İkinci Bahar: Yaşlı bir karakterin başrolde olması ve yeniden yaşam bulması, sinemada nadir rastlanan ve çok etkileyici bir detaydır.
- Çocukların Masumiyeti: Russell’ın hayata bakışı, Carl’a unuttuğu duyguları hatırlatır ve izleyiciye masumiyetin gücünü yeniden gösterir.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Up, Pixar’ın teknik ustalığını yansıtan bir yapıttır. Özellikle evin gökyüzüne yükseldiği sahneler, renk paletinin ustaca kullanımı ve hava perspektifleriyle büyüleyicidir. Balonların renkleriyle Carl’ın iç dünyası arasında bilinçli bir paralellik kurulur.
Karakter tasarımları da oldukça anlamlıdır: Carl kare ve köşeli çizgilerle tasvir edilirken, Russell daha yumuşak ve yuvarlak hatlara sahiptir. Bu görsel fark bile iki karakterin ruh hallerini ve yaşam evrelerini yansıtır.
Kültürel Etki ve Başarıları
- Pixar’ın En İyi Film Oscar’ına aday gösterilen ikinci animasyon filmi olmuştur (ilki Beauty and the Beast’tir).
- Açılış sekansı yüzlerce sinema eleştirmeni tarafından “modern sinemanın en saf ve etkileyici anlatımı” olarak gösterilir.
- Çocuklara hayatın anlamı hakkında, yetişkinlere ise yaşamın içinden geçen duygularla ilgili unutulmaz dersler verir.
- Görme engelliler için özel olarak tasarlanan sesli betimleme versiyonu, Pixar’ın kapsayıcı vizyonunu ortaya koymuştur.
Eleştirmen Görüşleri
Up, Metacritic’te 88 puan, Rotten Tomatoes’ta ise %98 onay almıştır. Roger Ebert, filmi “çocuklar için bir macera, yetişkinler için bir şiir” olarak tanımlamıştır. Eleştirmenler, Up’ı hem hikâye anlatımı hem de duygusal yoğunluğu bakımından Pixar’ın en üst düzey filmlerinden biri olarak değerlendirir.
Princess Mononoke (1997)
Orijinal Adı: Mononoke Hime
Yönetmen: Hayao Miyazaki
Yapım Şirketi: Studio Ghibli
Süre: 134 dakika
IMDb Puanı: 8.3
Aldığı Ödüller: Japonya Akademi Ödülleri En İyi Film, Blue Ribbon En İyi Yönetmen, ve uluslararası festival başarıları
Film Hakkında
Princess Mononoke, Hayao Miyazaki’nin en iddialı ve felsefi filmlerinden biridir. 1997’de Japonya’da gösterime girdiğinde Ghibli’nin o zamana kadarki en yüksek bütçeli yapımıydı ve büyük bir gişe başarısı elde etti. Ancak film yalnızca bir animasyon değil, aynı zamanda doğa ile insan, endüstri ile maneviyat, gelenek ile değişim arasındaki büyük çatışmaları ele alan derinlikli bir destandır.
Miyazaki bu filmde, klasik “iyi-kötü” ayrımını tamamen yıkar. Tüm karakterler hem insani zaaflar hem de erdemler taşır. Bu da onu yalnızca çocuklara değil, yetişkinlere de hitap eden bir düşünsel yapıya dönüştürür.
Konusu
Film, antik Japonya’da, Emishi kabilesinden genç bir savaşçı olan Ashitaka’nın lanetlenmesiyle başlar. Ormanda bir iblise dönüşmüş domuz tanrısını öldürmek zorunda kalan Ashitaka, koluna bulaşan laneti temizlemek ve bu lanetin kaynağını öğrenmek üzere yola çıkar.
Yolculuğu onu Demir Kasaba (Irontown) ve orman ruhlarıyla dolu derin bir orman arasında süren çatışmanın tam ortasına sürükler. Ormanın koruyucularından biri, kurtlar tarafından büyütülmüş ve insanlar tarafından “Mononoke” (ruhlarla bir) olarak anılan San adlı vahşi bir kızdır. San, doğayı yok eden insanlara karşı savaşırken, Ashitaka hem doğanın hem de insanların geleceği için bir denge kurmaya çalışır.
Temaları ve Alt Katmanları
- İnsan vs Doğa: Film, doğayı kontrol altına almaya çalışan insanlarla, doğanın ruhani gücünü korumaya çalışan tanrılar ve yaratıklar arasındaki savaşı merkezine alır.
- Savaşın Anlamsızlığı: Taraflar çatışırken, neyin doğru neyin yanlış olduğu belirsizleşir. Herkesin haklı olduğu ama aynı zamanda hatalar yaptığı bir dünya gösterilir.
- Kadın Gücü ve Liderlik: Lady Eboshi, toplum dışına itilmiş kadınlara güç veren bir liderdir. Ancak aynı zamanda doğayı yok eden endüstriyel sistemin simgesidir.
- Denge Arayışı: Ashitaka’nın rolü, ne bir taraf seçmek ne de savaşmak. O, tüm taraflar arasında bir denge kurmanın peşindedir – ki bu, Miyazaki sinemasının en önemli felsefelerinden biridir.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Film, Ghibli’nin en epik ölçekli yapımlarından biridir. Detaylı arka plan çizimleri, geleneksel Japon doğası ve yaratıcı yaratık tasarımlarıyla sinematik olarak büyüleyicidir. Ormanın içindeki tanrılar, hayvan ruhları, iblisler ve gölge yaratıklar; hem mitolojik hem de sembolik anlamlarla yüklüdür.
Görüntü yönetimi, sahne geçişleri ve özellikle orman tanrısının gece ile gündüz formlarının anlatımı sinema tarihinde benzersiz sahneler arasında yer alır.
Kültürel Etki ve Başarıları
- Japonya’da gösterime girdiği ilk yıl ülkenin tüm zamanların en yüksek gişesine ulaşan filmi oldu (daha sonra Spirited Away bu rekoru kırdı).
- Amerika’da da başarı elde etti ve Ghibli’nin Batı dünyasındaki yükselişini başlatan önemli bir yapım oldu.
- Ekolojik bilinç, feminizm, savaş karşıtlığı ve liderlik gibi çağdaş temaları güçlü biçimde işler.
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes’ta %93 gibi yüksek bir onaya sahip olan Princess Mononoke, sinema eleştirmenleri tarafından “epik bir görsel anlatım”, “şairane bir savaş filmi” ve “animasyonun felsefeyle buluştuğu zirve” gibi ifadelerle övülmüştür.
Film, “çocuklar için uygun mu?” sorusunu tartışmaya açmıştır, çünkü karanlık temaları ve şiddet sahneleri içerse de, bu onun yetişkinleri de içine alan bir anlatım sunduğunun kanıtıdır.
WALL·E (2008)
Orijinal Adı: WALL·E
Yönetmen: Andrew Stanton
Yapım Şirketi: Pixar Animation Studios – Walt Disney Pictures
Süre: 98 dakika
IMDb Puanı: 8.4
Aldığı Ödüller: En İyi Animasyon Filmi (Oscar), En İyi Orijinal Senaryo Adaylığı, Altın Küre, BAFTA ve sayısız festival ödülü.
Film Hakkında
WALL·E, Pixar’ın yalnızca animasyon dünyasında değil, genel sinema tarihinde de çok özel bir yere sahip filmlerindendir. Film, 2008’de vizyona girdiğinde yalnızca çocuklara hitap eden bir “robot hikâyesi” olarak görülse de kısa sürede eleştirmenlerin ve izleyicilerin derin ilgisini çekti.
Sinemada çok az diyalogla bu kadar güçlü bir duygu aktarımı yapılabileceğini gösteren film; çevre kirliliği, tüketim kültürü, yalnızlık, sevgi ve insanlık gibi konuları sessiz bir robotun gözünden anlatır.
Konusu
Yıl 2805. Dünya, insanlık tarafından yaşanamaz hale getirilmiş ve terk edilmiştir. Tüm gezegen, çöp dağlarıyla kaplıdır. Geriye kalan tek “canlı”, bir çöp toplama robotu olan WALL·E’dir. Görevi, çöpleri sıkıştırmak ve yığınları düzenlemektir. Ancak yüzyıllar boyunca yalnız kalmak, onun içinde beklenmedik şekilde duyguların filizlenmesine neden olmuştur.
WALL·E’nin rutini, bir gün uzaydan gelen modern bir robot olan EVE ile tanışınca altüst olur. EVE’in Dünya’ya gelişi, gezegenin hâlâ yaşanabilir olup olmadığını araştırmak içindir. WALL·E, EVE’e âşık olur ve onunla birlikte uzayın derinliklerine, insanların yeni yaşam alanı olan Axiom uzay gemisine doğru unutulmaz bir yolculuğa çıkar.
Temaları ve Alt Katmanları
- Çevre Felaketi ve Tüketim Eleştirisi: Film, insanoğlunun Dünya’yı terk etmek zorunda kalmasına yol açan aşırı tüketimi, doğanın yok oluşunu ve sorumsuz endüstriyel gelişimi sert ama sade bir dille eleştirir.
- Yalnızlık ve Ait Olma: WALL·E’nin yalnızlığı, sadece bir robotun değil, modern bireyin ruhsal durumunu da simgeler. Onun basit hayalleri ve küçük merakları, seyirciyi derin bir empatiye sürükler.
- İnsanlığın Değeri: Film, insan olmanın teknolojiye rağmen duygularla ve bağlarla tanımlandığını savunur.
- Sessizlikteki Anlatım Gücü: Filmin ilk 30 dakikasında neredeyse hiç diyalog yoktur. Bu süre boyunca yalnızca mimikler, ses efektleri ve müzikle hikâye anlatılır. Bu da görüntüyle anlatımın en iyi örneklerinden biri olarak gösterilir.
Görsel ve Sanatsal Yönü
WALL·E, görsel anlatımıyla bilim kurguyu yeniden tanımlar. Pixar, özellikle toz, pas, terkedilmişlik ve yalnızlık duygusunu anlatan sahnelerde inanılmaz bir detaycılıkla çalışmıştır. Dünya ile Axiom uzay gemisi arasındaki kontrast; yani harabe ile steril bolluk arasındaki zıtlık görsel olarak olağanüstü yansıtılır.
WALL·E’nin küçük hareketleri, EVE’in güçlü ama zarif mimikleriyle tezat oluşturur. Müzik ve sessizlik, anlatımın merkezinde yer alır. Thomas Newman’ın besteleri, filmin duygusal yoğunluğunu büyük ölçüde artırır.
Kültürel Etki ve Başarıları
- WALL·E, yalnızca bir animasyon filmi değil, aynı zamanda çevre ve teknoloji temaları üzerine ciddi felsefi tartışmalar başlatan bir yapıttır.
- Time dergisi tarafından 2008’in en iyi filmi seçildi (sadece en iyi animasyon değil, tüm filmler arasında).
- Akademi Ödülleri’nde 6 dalda adaylık aldı ve En İyi Animasyon dalında Oscar kazandı.
- Film, NASA, çevreci kuruluşlar ve eğitim kurumları tarafından örnek olarak gösterildi.
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes’ta %95 gibi yüksek bir puan alan WALL·E, sinema eleştirmenleri tarafından “Pixar’ın sanatsal zirvesi” ve “sessiz sinemanın dijital çağda yeniden doğuşu” olarak tanımlandı.
Roger Ebert, filme 4 yıldız vererek şöyle yazdı:
“WALL·E sadece iyi bir film değil. O, muazzam derecede insanî bir deneyim.”
Inside Out (2015)
Orijinal Adı: Inside Out
Yönetmen: Pete Docter
Yapım Şirketi: Pixar Animation Studios – Walt Disney Pictures
Süre: 95 dakika
IMDb Puanı: 8.1
Aldığı Ödüller: En İyi Animasyon Filmi (Oscar), En İyi Orijinal Senaryo Adaylığı, Altın Küre, BAFTA ve sayısız festival ödülü.
Film Hakkında
Inside Out, Pixar’ın zekice kurgulanmış, duygusal derinliği yüksek ve psikolojiye dayalı anlatımıyla izleyicilere “duyguların da bir iç dünyası vardır” dedirten bir yapımdır.
Yönetmen Pete Docter, kızının büyürken geçirdiği duygusal değişimlerden ilham alarak, çocuk psikolojisini ve duygusal gelişimi, bir çocuğun beyninin içindeki karakterlerle anlatmak istemiştir. Ortaya çıkan hikâye, hem eğlenceli hem de şaşırtıcı derecede felsefîdir.
Konusu
11 yaşındaki Riley, ailesiyle birlikte doğup büyüdüğü Minnesota’dan San Francisco’ya taşınır. Yeni bir şehir, yeni bir ev ve yeni bir okul… Riley’nin zihninde bu değişikliklerin etkilerini yöneten beş temel duygu vardır:
- Neşe (Joy)
- Üzüntü (Sadness)
- Korku (Fear)
- Öfke (Anger)
- Tiksinti (Disgust)
Bu duygular, Riley’nin zihnindeki Kontrol Merkezinde yaşar ve onun kararlarını, anılarını ve davranışlarını yönlendirir.
Ancak yeni hayatla başa çıkmaya çalışırken Neşe ve Üzüntü yanlışlıkla Kontrol Merkezi’nden dışarı itilir. Bu da Riley’nin duygusal dengesinin bozulmasına neden olur.
Film boyunca Neşe ve Üzüntü, zihnin labirentlerinde kaybolmuşken, Riley’nin hayatı kararır. Bu macera boyunca Neşe, mutluluğun her zaman tek başına yeterli olmadığını, üzüntünün de yaşamın bir parçası olduğunu öğrenir.
Temaları ve Alt Katmanları
- Duygusal Olgunluk: Film, büyümenin sadece mutlu olmakla değil, karmaşık duygularla yüzleşmekle mümkün olduğunu anlatır.
- Üzüntünün Değeri: En çarpıcı mesajlardan biri, “üzüntü de iyileştiricidir.” Riley’nin içsel dönüşümünde üzüntü, empatiyi ve bağlantıyı yeniden kurar.
- Anıların Evrimi: Filmdeki “çekirdek anılar” kavramı, kişiliğin nasıl şekillendiğini etkileyici bir şekilde anlatır.
- Psikolojik Farkındalık: Film çocuklara basit ama etkili bir şekilde duygularını tanımayı öğretirken, yetişkinlere de bastırdıkları duyguların önemini hatırlatır.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Film, zihnin soyut bir mekanını somutlaştırma konusunda eşsiz bir başarı yakalar. Hafıza küreleri, düşünce treni, soyut düşünme bölgesi, hayal adası ve “bilinçaltı” gibi kavramlar zekice görselleştirilmiştir.
Renklerin sembolik kullanımı ve animasyon geçişleri son derece ustaca kurgulanmıştır. Her duygu farklı renkle temsil edilir ve Riley’nin ruh hâline göre tonlar değişir.
Özellikle Bing Bong karakteriyle anlatılan “çocuklukla vedalaşma” sahnesi, izleyicilerin büyük çoğunluğunun gözyaşlarını tutamadığı bir andır.
Kültürel Etki ve Başarıları
- Film, psikologlar ve eğitimciler tarafından çocuklarla duygular hakkında konuşmanın bir aracı olarak önerildi.
- Üniversitelerde psikoloji bölümlerinde “duygusal gelişim” dersi kapsamında örnek film olarak gösterildi.
- 2015’in en yüksek gişe yapan animasyon filmi oldu ve Pixar’a bir kez daha Oscar kazandırdı.
- Ebeveyn-çocuk ilişkilerini anlatan birçok terapi ve rehberlik çalışmasına ilham verdi.
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes’ta %98 onay alarak, Pixar’ın en yüksek puanlı filmlerinden biri oldu. Eleştirmenler, Inside Out’u “animasyonun yalnızca bir tür değil, insan zihninin keşfine açılan bir kapı olduğunu gösteren başyapıt” olarak tanımladı.
Peter Travers (Rolling Stone):
“Bu film yalnızca Riley’nin zihnine değil, hepimizin kalbine de yolculuk yapıyor.”
Coco (2017)
Orijinal Adı: Coco
Yönetmen: Lee Unkrich, Adrian Molina
Yapım Şirketi: Pixar Animation Studios – Walt Disney Pictures
Süre: 105 dakika
IMDb Puanı: 8.4
Aldığı Ödüller: En İyi Animasyon Filmi ve En İyi Şarkı (Oscar), Altın Küre, BAFTA, Annie Awards dahil olmak üzere 100’ün üzerinde ödül
Film Hakkında
Coco, Pixar’ın en duygusal, en renkli ve en kültürel açıdan zengin yapımlarından biridir. Film, Meksika’nın geleneksel Ölüler Günü (Día de los Muertos) kutlamasını merkeze alarak; ölüm, aile bağları, hafıza, sanat ve kimlik üzerine dokunaklı bir hikâye sunar.
Coco, hem Latin Amerika kültürünü sinemaya büyük bir saygıyla taşır, hem de müzikle bezeli anlatımıyla izleyen herkesi evrensel duygularla buluşturur. Film sadece bir animasyon değil, kültürel bir kutlama ve aileye dair derin bir farkındalık deneyimidir.
Konusu
12 yaşındaki Miguel, Meksika’da yaşayan müzikal bir ruha sahiptir. Ancak ailesi, geçmişte büyükanneleri Imelda’nın müzisyen bir eş tarafından terk edilmesi nedeniyle müziği kesinlikle yasaklamıştır.
Miguel’in tek hayali, efsanevi müzisyen Ernesto de la Cruz gibi bir gitarist olmaktır. Gizlice müzik çalışmaları yaparken, bir gün yanlışlıkla Ölüler Diyarı’na geçiş yapar. Burada, ölen aile üyeleriyle karşılaşır ve kendisinin büyük büyük dedesinin kim olduğunu öğrenmeye çalışırken, aynı zamanda gerçek sevginin ve hatırlanmanın ne anlama geldiğini keşfeder.
Temaları ve Alt Katmanları
- Aile ve Bağlılık: Miguel’in bireysel tutkusu ile ailesinin değerleri arasında yaşadığı çatışma, her çağda geçerli bir çatışmayı simgeler: gelenek ile özgürlük.
- Anılar ve Hafıza: Ölenlerin Ölüler Diyarı’nda varlıklarını sürdürebilmeleri için yaşayanların onları hatırlaması gerekir. Bu fikir, ölüm temasını duygusal bir şekilde işler.
- Müziğin Gücü: Filmde müzik, sadece bir sanat dalı değil, duyguların ifadesi ve kuşaklar arası köprü işlevi görür.
- Kimlik Arayışı: Miguel’in kendi benliğini bulma süreci, soyunu tanıması ve geçmişle yüzleşmesiyle mümkün olur.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Coco, Pixar’ın en renkli filmlerinden biridir. Ölüler Diyarı, rengârenk çiçeklerle süslenmiş köprüler, neon ışıklar, altın sarısı takvazlarla donatılmış sokaklar ve hayal gücünü zorlayan mimarisiyle görsel bir şölen sunar.
Karakter tasarımları, Meksika kültüründen alınan detaylarla şekillendirilmiştir. Özellikle alebrije adı verilen mitolojik hayvanlar, filme hem kültürel hem de fantezi öğesi katmıştır.
Müzikler ise filmin kalbinde yer alır. “Remember Me” adlı şarkı, yalnızca filmde değil, gerçek hayatta da hafızalara kazınmıştır. Müzikler, hem hikâyeye yön verir hem de duygusal katmanları derinleştirir.
Kültürel Etki ve Başarıları
- Film, Meksika’da animasyon türünde en çok izlenen film olmuştur.
- Día de los Muertos kültürünü dünya çapında milyonlara tanıtarak, bu geleneğin evrensel mesajlarını aktarmıştır.
- Latin Amerika kökenli sanatçılara ve seslendirme sanatçılarına yer verilerek etnik temsiliyet açısından önemli bir adım atılmıştır.
- Pixar, filmi hazırlarken Meksika’daki kültürel danışmanlarla çalışmış ve hikâyeyi yerel hassasiyetlere uygun biçimde anlatmıştır.
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes’ta %97 onay alan Coco, hem sinema eleştirmenlerinden hem de izleyicilerden tam not aldı. Film, duygusal yoğunluğu, sanatsal kalitesi ve kültürel saygısıyla övüldü.
A.O. Scott (New York Times):
“Coco yalnızca bir animasyon değil, bir gelenek, bir şiir ve bir kalp masalıdır.”
Richard Roeper (Chicago Sun-Times):
“Bu film, kalbi olan bir müzikal başyapıt.”
The Iron Giant (1999)
Orijinal Adı: The Iron Giant
Yönetmen: Brad Bird
Yapım Şirketi: Warner Bros. Animation
Süre: 86 dakika
IMDb Puanı: 8.0
Aldığı Ödüller: Annie Awards’ta 9 ödül, BAFTA Adaylığı, Saturn Ödülü ve birçok prestijli festival ödülü
Temel Tür: Bilim kurgu, dram, dostluk, soğuk savaş eleştirisi
Film Hakkında
The Iron Giant, 1950’lerin Soğuk Savaş döneminde geçen, bilim kurgu öğeleriyle dolu ama merkezinde sımsıcak bir dostluk hikâyesi barındıran bir başyapıttır. Yönetmenliğini, daha sonra The Incredibles ve Ratatouille gibi filmlerle tanıyacağımız Brad Bird üstlenmiştir.
Film, İngiliz yazar Ted Hughes’un 1968 tarihli çocuk kitabından uyarlandı. Ancak sinemaya uyarlanışı, sadece bir çocuk hikâyesi olmaktan çok öteye geçerek, nükleer korku, medyanın gücü, önyargılar ve insan doğasının karanlık yönleri üzerine derin bir anlatı sunar.
İlk gösterimi sırasında gişede beklenen başarıyı yakalayamasa da zamanla “kült film” statüsüne ulaşmış, eleştirmenlerin baş tacı ettiği animasyon filmleri arasında yerini almıştır.
Konusu
Yıl 1957. ABD ve Sovyetler Birliği arasında nükleer gerginliğin zirvede olduğu bir dönem. Maine eyaletinde küçük bir kasabada yaşayan 9 yaşındaki Hogarth Hughes, bir gün ormanda devasa bir metal robotla karşılaşır.
Başlangıçta korksa da zamanla bu dev robotun aslında son derece nazik ve sevecen olduğunu fark eder. İkili arasında derin bir dostluk gelişir. Ancak robotun varlığı, Amerikan hükümetinin radarına girer.
Ordu, bu dev yaratığı bir tehdit olarak algılar. Hogarth ise robotun kimseye zarar vermek istemediğini kanıtlamaya çalışır. Hikâye, robotun içindeki yıkım kapasitesi ile sevgi arasındaki seçim noktasında zirveye ulaşır.
Temaları ve Alt Katmanları
- Savaş Karşıtlığı: Film, 1950’lerin silahlanma yarışını ve nükleer paranoyasını eleştirir. Robotun “SEN NE OLMAK İSTERSEN O’SUN” sözü, bireysel iradeyi ve barışçıl yaşamı simgeler.
- Medya ve Korku: Kasabanın sakinlerinin robotu korkuyla karşılaması, toplumun medya tarafından nasıl yönlendirildiğini ve korku kültürünün nasıl yayıldığını gösterir.
- İnsanlık ve Merhamet: Dev metal bir yaratığın bile, dostluk ve vicdan gibi insani değerlere sahip olabileceği fikri, film boyunca güçlü bir şekilde işlenir.
- Çocuk Masumiyeti: Hogarth’ın açık fikirli, önyargısız yaklaşımı; çocukların dünyaya bakışının ne kadar içten ve umut dolu olduğunu temsil eder.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Film, dijital tekniklerin henüz yaygınlaşmadığı dönemde geleneksel animasyonla hazırlandı. Karakterler elde çizildi, robot ise dijital animasyonla sahneye dahil edildi. Bu teknik karışım, robotun hem gerçek dışı hem de doğal hissettirilmesini sağladı.
Renk paleti, 1950’lerin retro havasını yansıtan pastel tonlarda seçildi. Özellikle doğa sahneleri ve küçük kasabanın tasviri, sıcaklık ve samimiyet hissi yaratır. Robotun gözleri, duygularını gösterecek şekilde tasarlanmış; sade ama etkili bir estetik tercih edilmiştir.
Kültürel Etki ve Başarıları
- İlk gösteriminde düşük gişe yapmış olsa da DVD ve televizyon gösterimleri sayesinde çok geniş bir hayran kitlesi kazandı.
- Time dergisi tarafından “tüm zamanların en iyi 25 animasyon filminden biri” olarak seçildi.
- Savaş karşıtı mesajları ve felsefi anlatımı nedeniyle eğitimciler, psikologlar ve sinema yazarları tarafından sıkça referans gösterildi.
- 2015 yılında “The Iron Giant: Signature Edition” adıyla restore edilmiş versiyonu yeniden sinemalarda gösterildi.
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes’ta %96 gibi etkileyici bir onay oranına sahiptir. Roger Ebert filmi şöyle değerlendirmiştir:
“Gerçekten harika filmler, türlerini aşan filmlerdir. The Iron Giant, yalnızca iyi bir animasyon değil, iyi bir film.”
The Guardian:
“Yalnızca robotla çocuğun dostluğu değil, aynı zamanda insanlığın vicdanla kurduğu bağ da anlatılıyor.”
The Mitchells vs. The Machines (2021)
Orijinal Adı: The Mitchells vs. The Machines
Yönetmen: Mike Rianda, Jeff Rowe
Yapım Şirketi: Sony Pictures Animation, Netflix
Süre: 113 dakika
IMDb Puanı: 7.6
Aldığı Ödüller: En İyi Animasyon Film (Annie Awards), En İyi Animasyon dalında Oscar Adaylığı, Eleştirmenlerin Seçimi Ödülü, birçok festivalden övgü
Film Hakkında
The Mitchells vs. The Machines, animasyon dünyasında son yıllarda yapılan en enerjik, özgün ve çağdaş filmlerden biridir.
Film, teknolojiye bağımlılığın geldiği noktayı sert ama eğlenceli bir dille eleştirirken, merkezine tipik bir Amerikan ailesini koyar. Ancak bu aile sıradan değildir. Her biri farklı dünyalara ait gibi görünen bireylerin, gezegeni kurtarırken aslında birbirlerini yeniden tanımaya başladığı bir hikâyedir.
Yapımcı koltuğunda Spider-Man: Into the Spider-Verse’den tanıdığımız Phil Lord ve Christopher Miller oturuyor. Bu da demek oluyor ki film; türün sınırlarını zorlayan, bol katmanlı, bol mizahlı ve görsel anlamda deneysel bir iş.
Konusu
Kahramanımız, film okuluna gitmek için evinden ayrılmak üzere olan yaratıcı ve teknoloji tutkunu genç kız Katie Mitchell. Ancak tam da yolculuk günü, ailesi onu üniversiteye birlikte götürmeye karar verir. Aralarındaki iletişimsizlik, özellikle baba-kız arasında, bu seyahati bir kriz turuna dönüştürür.
Tam da bu sırada dünyada beklenmedik bir şey olur: Gelişmiş bir yapay zekâ (PAL), insanlığa savaş açar ve robotlar dünyayı ele geçirir. Artık gezegeni kurtarma görevi, hiçbir konuda anlaşamayan bu “garip” aileye kalır.
Katie, babası Rick, annesi Linda, dinozor takıntılı küçük kardeşi Aaron ve garip köpekleri Monchi, birlikte hem robotlarla savaşacak hem de aile olmanın anlamını yeniden keşfedeceklerdir.
Temaları ve Alt Katmanları
- Aile Bağları ve Nesil Çatışması: Katie ile babası arasındaki iletişimsizlik, dijital çağda büyüyen çocuklarla teknolojiye mesafeli ebeveynler arasındaki evrensel çatışmayı simgeler.
- Teknoloji Eleştirisi: Film, akıllı cihazların yaşamlarımızı nasıl işgal ettiğini ve insan ilişkilerini nasıl yüzeyselleştirdiğini hicveder.
- Kendini Kabul ve Farklılıklar: Her karakterin “tuhaf” olması, filmin merkezinde yer alır. Bu farklılıklar zamanla aileyi güçlü kılan unsura dönüşür.
- İnsanlık ve Empati: Film, makinelerin bile insan duygularını öğrenebileceği ve sevginin dönüştürücü gücünü anlatır.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Film, animasyon tarzıyla adeta bir deney sahasıdır. 3D animasyonun içine çizgi roman stili geçişler, karalama efektleri, sosyal medya görselleri, filtreler, emojiler ve metin baloncukları entegre edilmiştir.
Bu görsel üslup, Katie’nin bakış açısını yansıtır. O, bir film yapımcısıdır ve dünyayı görsel bir hayal gücüyle algılar. Dolayısıyla izleyici de hikâyeyi onun zihninin içinden izliyor gibi hisseder.
Ayrıca tempolu montajı, dinamik geçişleri ve bol referans içeren sahneleriyle film, görsel olarak asla durağanlaşmaz. Her an bir sürpriz barındırır.
Kültürel Etki ve Başarıları
- Netflix’te yayınlandığı ilk haftada dünya çapında en çok izlenen yapım oldu.
- Aile içi ilişkileri samimi ve evrensel bir dille anlatması, izleyiciyle güçlü bir bağ kurmasını sağladı.
- LGBT+ temsili açısından da dikkat çekti: Katie Mitchell, açıkça kuir bir karakter olarak yansıtıldı ve bu, büyük animasyon stüdyoları için önemli bir ilklerden biriydi.
- Eğitimciler ve ebeveynler tarafından “çocuklarla teknoloji kullanımı üzerine sohbet başlatmak için mükemmel bir film” olarak önerildi.
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes puanı %97 olan film, hem görsel tarzı hem de mizah-dozaj dengesiyle büyük övgü topladı.
The Guardian:
“Animasyonun sinema diliyle ne kadar uyumlu hale gelebileceğini ve aile temasının nasıl çağdaşlaştırılabileceğini gösteren nefis bir örnek.”
New York Times:
“Kaotik ama sevgi dolu… Tıpkı çoğumuzun ailesi gibi.”
Klaus (2019)
Orijinal Adı: Klaus
Yönetmen: Sergio Pablos
Yapım Şirketi: SPA Studios – Netflix
Süre: 96 dakika
IMDb Puanı: 8.2
Aldığı Ödüller: En İyi Animasyon Film (BAFTA), En İyi Animasyon dalında Oscar Adaylığı, Annie Awards’ta 7 ödül
Film Hakkında
Klaus, animasyon tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Disney ve Pixar’ın 3D hâkimiyetindeki dünyasında, geleneksel 2D animasyonu modern ışıklandırma ve hacimlendirme teknikleriyle yeniden canlandıran bu yapım, hem teknik hem de sanatsal anlamda bir devrim niteliğindedir.
Ancak sadece görselliğiyle değil, anlatımıyla da çok güçlü bir film. Noel Baba efsanesine bambaşka bir kök hikâye kazandıran Klaus, “iyilik bulaşıcıdır” fikriyle örülmüş, mizahı, duygusallığı ve mesajı dengeli bir şekilde sunan sımsıcak bir yapım.
Konusu
Film, tembel, bencil ve şımarık bir posta akademisi öğrencisi olan Jesper Johansen’in sürgün edilmesiyle başlar. Babası onu, dünyanın en uzak ve en soğuk noktalarından biri olan Smeerensburg kasabasına gönderir. Burada, yıl sonuna kadar 6000 mektup gönderilmesini sağlamadığı takdirde tamamen mirastan men edilecektir.
Ancak Smeerensburg halkı, yıllardır süren düşmanlıklar nedeniyle mektup yazmayı bırakmış, konuşmayı bile unutmuştur. Kasaba adeta düşmanlıkla beslenmektedir. Tam da umudunu kaybetmişken Jesper, ormanda yalnız başına yaşayan, içine kapanık bir oyuncakçı olan Klaus ile tanışır.
Jesper’in çocuklara mektup yazdırması, Klaus’un da onlara oyuncaklar göndermesiyle birlikte kasabada yavaş yavaş bir şeyler değişmeye başlar. Küçük bir iyilik, büyük bir dönüşümün kıvılcımı olur.
Temaları ve Alt Katmanları
- İyilik Zinciri: Film, toplumsal dönüşümün kişisel değişimle başladığını anlatır. Bir kişinin attığı küçük bir adım, tüm bir kasabanın yeniden umutla dolmasına neden olabilir.
- Yalnızlık ve İyileşme: Klaus’un karakteri, yas tutmanın ve kabuğuna çekilmenin derin bir anlatımıdır. Onun içe kapanıklığı, Jesper’in enerji dolu tavırlarıyla yavaş yavaş çözülür.
- Sahte Motivasyondan Gerçek Özveriye: Jesper başta sadece mektupları gönderebilmek için iyilik yapar, ama zamanla gerçek bir dönüşüm geçirir. Bu da insan doğasının değişebilirliğini vurgular.
- Efsane Nasıl Doğar: Film, Noel Baba efsanesinin nasıl şekillenebileceğini yaratıcı ve akılcı detaylarla anlatır. Kırmızı kıyafet, bacadan hediye bırakma, köy efsaneleri, ren geyikleri ve daha fazlası adım adım, inanılır bir şekilde işlenir.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Klaus, geleneksel 2D animasyon tekniklerini modern ışıklandırma ve hacimlendirme algoritmalarıyla birleştirerek, adeta bir illüstrasyon kitabını canlı hale getirmiştir. Karakter çizimleri sade ama duyguludur. Özellikle mimikler ve jestler karakter gelişimini muazzam yansıtır.
Arka planlar ise resmen tablo gibidir. Kış sahnelerindeki soğuk tonlar ve ışıkla kontrast sağlanan sıcak iç mekânlar, izleyiciye atmosferi iliklerine kadar hissettirir.
Kamera açıları da alışılmış animasyonlardan farklıdır. Daha sinematik ve dramatik kadrajlarla, hikâye anlatımı güçlendirilmiştir.
Kültürel Etki ve Başarıları
- Netflix’in ilk orijinal uzun metraj animasyon filmi olarak, platformun animasyon alanında ciddi bir oyuncu olduğunu kanıtladı.
- 2D animasyonun hâlâ çok güçlü ve güncel bir anlatım aracı olabileceğini gösterdi.
- Dünya çapında büyük beğeni toplayarak izleyici ve eleştirmenlerin yılın en iyileri arasında saydığı bir film oldu.
- Noel döneminde klasikleşen filmler arasında hızla yerini aldı.
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes’ta %95 onay alan Klaus, “sürprizlerle dolu, duygu yüklü ve estetik açıdan olağanüstü” olarak tanımlandı.
The Hollywood Reporter:
“Klaus yalnızca harika bir animasyon değil, aynı zamanda izleyiciye nezaketin dünyayı nasıl değiştirebileceğini tekrar hatırlatan bir manifesto.”
Empire:
“Işıkla çizilmiş bir mucize. Görsel olarak büyüleyici, ruh olarak iyileştirici.”
Turning Red (2022)
Orijinal Adı: Turning Red
Yönetmen: Domee Shi
Yapım Şirketi: Pixar Animation Studios – Walt Disney Pictures
Süre: 100 dakika
IMDb Puanı: 7.0
Aldığı Ödüller: Annie Awards’ta birçok adaylık, En İyi Uzun Animasyon dalında Oscar Adaylığı, çeşitli uluslararası animasyon ve çocuk film festivallerinden övgüler
Film Hakkında
Turning Red, Pixar tarihinde birçok açıdan bir ilkleri barındıran özel bir filmdir. Yönetmen Domee Shi, Pixar’da tek başına uzun metraj yöneten ilk kadın yönetmen olmasının yanı sıra, filmi büyük ölçüde Asyalı bir genç kızın büyüme süreci üzerinden inşa ederek stüdyonun kültürel çeşitliliğini yeni bir boyuta taşır.
Film, ergenliğe geçişin getirdiği duygusal dalgalanmaları, fiziksel değişimleri ve kimlik karmaşasını, metaforik bir dönüşüm aracılığıyla işler: Bir genç kızın dev, kırmızı bir pandaya dönüşmesi.
Konusu
Film, 13 yaşındaki Çin kökenli Kanadalı bir kız olan Meilin “Mei” Lee’nin etrafında şekillenir. Mei, okulda başarılı, ailesine bağlı ve kurallara uyan “ideal çocuk” tipindedir. Ancak bir yandan da arkadaşlarıyla pop müzik hayranlığı yaşayan, ergenliğe yeni adım atan bir gençtir.
Bir sabah uyandığında, artık eski Mei değildir: Heyecanlandığında ya da duygusal bir dalgalanma yaşadığında dev bir kırmızı pandaya dönüşmektedir. Bu olay, ailesinden gelen bir mirasın parçasıdır. Ancak asıl mesele, bu dönüşümün sembolize ettiği şeydir: bastırılmış duygular, bedensel değişim, özgürlük arzusu ve bireysel kimlik.
Mei, bu yeni kimliğiyle baş etmeye çalışırken hem annesiyle olan karmaşık ilişkisini sorgular, hem de kendi isteklerini keşfetmeye başlar.
Temaları ve Alt Katmanları
- Ergenlik ve Beden Algısı: Mei’nin kırmızı pandaya dönüşmesi, ergenlik dönemindeki fiziksel ve hormonal değişimlerin mecazi bir anlatımıdır.
- Kültürel Kimlik: Çinli bir ailenin geleneksel değerleriyle Batılı bir ülkede büyüyen bir genç kızın kimlik çatışması başarılı bir şekilde yansıtılır.
- Anne-Kız İlişkisi: Filmde anne figürü (Ming), korumacı ve baskıcı yönleriyle dikkat çeker. Ancak bu baskı, sevgi ve geçmiş travmalarla iç içe geçmiştir.
- Duyguların Bastırılması vs. Kabulü: Film, “duygular bastırılmalı mı, yoksa kabul mü edilmeli?” sorusunu merkezine alır. Mei’nin dönüşümünü kontrol altına alma süreci, aslında kendini tanıma ve kabullenme yolculuğudur.
- Kadın Bedeninin Temsili: Film, adet döngüsü ve büyüme gibi konuları doğrudan ve cesurca işler. Bu yönüyle hem övgü almış hem de bazı çevrelerde tartışmalara yol açmıştır.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Turning Red, klasik Pixar stilinin dışına çıkarak anime estetiği ile Batı animasyonu arasında bir köprü kurar. Karakterlerin göz büyütme tepkileri, parıltılar, abartılı mimikler gibi unsurlar, Japon animasyonundan alınmış ögelerle zenginleştirilmiştir.
Renk paleti yumuşak pastel tonlardan patlayan kırmızılara uzanır. Özellikle pandaya dönüşme sahneleri, hem komik hem etkileyici görsel efektlerle sunulur.
Toronto’nun Çin Mahallesi’nden okul koridorlarına, 2000’ler başı estetiğine kadar her ayrıntı özenle tasarlanmıştır. Detaylarda gizli bir dönem nostaljisi de barındırır.
Kültürel Etki ve Başarıları
- Domee Shi’nin yazıp yönettiği ilk uzun metraj film olması nedeniyle Pixar’da kadın anlatılarına yer açan önemli bir adım olarak görülmüştür.
- Ergenlik, adet, vücut değişimi gibi genellikle çocuk animasyonlarında yer bulmayan konulara yer verdiği için ebeveynler ve eğitimciler arasında gündem yaratmıştır.
- Mei’nin arkadaş çevresi, etnik çeşitlilik ve karakter derinliği açısından örnek teşkil eder niteliktedir.
- Film, Disney+ üzerinden yayınlandıktan sonra kısa sürede en çok izlenen yapımlardan biri oldu.
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes’ta %95 gibi güçlü bir onaya sahiptir. Film, “içerdiği mesajlar, evrensel duygular ve yaratıcı anlatımıyla Pixar’ın en özgün işlerinden biri” olarak değerlendirildi.
The Guardian:
“Turning Red, büyümeyi bir kaosa çevirmiyor. Kaosun içindeki güzelliği gösteriyor.”
IndieWire:
“Bu film, genç kızların iç dünyasına cesurca eğilen, empati dolu, gülümseten bir başkaldırıdır.”
The Incredibles (2004)
Orijinal Adı: The Incredibles
Yönetmen: Brad Bird
Yapım Şirketi: Pixar Animation Studios – Walt Disney Pictures
Süre: 115 dakika
IMDb Puanı: 8.0
Aldığı Ödüller: En İyi Animasyon Filmi ve En İyi Ses Kurgusu (Oscar), En İyi Film Müziği ve Yönetmen dahil 10’dan fazla Annie Ödülü, BAFTA ve Altın Küre adaylıkları
Film Hakkında
The Incredibles, klasik süper kahraman hikâyelerine yeni bir soluk getiren, hem toplumsal hem bireysel temalarla dolu, akıcı ve zekice kurgulanmış bir animasyon filmidir. Yönetmen Brad Bird, bu filmle hem Pixar’a yeni bir soluk kazandırmış hem de “animasyon sadece çocuklara yönelik değildir” algısını daha da derinleştirmiştir.
Süper kahramanların yasa dışı ilan edildiği bir dünyada, sıradanlaşmaya mahkûm edilmiş bir ailenin hikâyesi anlatılır. Ancak asıl mesele “kahramanlık” değil, aidiyet, bireysel kimlik, toplumla çatışma ve aile içi dinamiklerdir.
Konusu
Bir zamanlar en ünlü süper kahramanlardan biri olan Bob Parr (Bay İnanılmaz), artık emekli edilmiş, sıradan bir sigorta şirketinde masa başı işi yapan, hayal kırıklıklarıyla boğuşan bir aile babasıdır.
Eşi Helen (Elastik Kadın) ise ev hanımı olmuş, üç çocuklarıyla birlikte sessiz bir hayat sürmektedir. Çocuklar –hızlı koşucu Dash, görünmezlik yeteneğine sahip Violet ve bebek Jack-Jack– süper güçlerini gizlemek zorundadır.
Ancak Bob’un macera arayışı onu gizemli bir teklifin peşinden, yeniden süper kahraman kimliğine sürükler. Bu sırada yeni bir tehdit ortaya çıkar: Bir zamanlar hayranı olan, şimdi intikamla dolu bir düşman: Syndrome.
Aile yeniden birleşmek, güçlerini kabul etmek ve birlikte hareket etmek zorundadır.
Temaları ve Alt Katmanları
- Toplumsal Baskı ve Orta Yaş Krizi: Bay İnanılmaz’ın “güçlü olmayı” özlemesi, aslında bastırılmış potansiyelin ve kimliğin temsilidir.
- Bireycilik vs Eşitlikçilik: Film, “herkes özelse hiç kimse özel değildir” cümlesiyle toplumsal düzene keskin bir eleştiri sunar. Bu yönüyle Ayn Rand etkisi tartışmalara neden olmuştur.
- Aile İlişkileri: Aile üyelerinin birer süper kahraman olması, onların da sıradan insanlar gibi çatışma yaşadığı gerçeğini değiştirmez. Ancak sorunları birlikte çözmeye başladıklarında güçlerini olumlu kullanmayı öğrenirler.
- Çocukların Kimlik Arayışı: Violet’in utangaçlığını yenmesi ve Dash’in enerjisini bastırmak yerine doğru şekilde yönlendirmesi, büyüme sürecinin önemli bir parçası olarak anlatılır.
- Maske Takmak: Fiziksel olarak değil, metaforik anlamda da maskeler vardır filmde. Karakterler toplumun onlara biçtiği rolleri sorgular ve kendi içlerinde başka yüzlerle yüzleşirler.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Film, Pixar’ın ilk insan odaklı animasyonudur. Bu nedenle karakter tasarımları, mimikler ve hareket fiziği açısından oldukça titizlikle hazırlanmıştır.
Retro-fütüristik bir estetik tercih edilmiştir: arabalar 60’lardan, teknoloji ise modern ötesidir. Bu, filmin hem nostaljik hem çağdaş görünmesini sağlar.
Aksiyon sahneleri, canlı kamerayla çekilmiş gibi tasarlanmış ve özellikle su altı, orman ve şehir sekanslarında detay seviyesi çok yüksektir.
Müzikler ise Michael Giacchino imzalıdır ve klasik Bond filmleri havası taşıyan caz ezgileriyle unutulmaz bir atmosfer yaratır.
Kültürel Etki ve Başarıları
- The Incredibles, hem yetişkinlerin hem çocukların keyifle izlediği “çift katmanlı” animasyonlara örnek teşkil etti.
- Süper kahraman filmlerinin art arda üretildiği bir dönemin öncüsüdür; birçok eleştirmen, bu filmin Marvel ve DC yapımlarına bile ilham verdiğini savunur.
- Karakterler kısa sürede ikonikleşti; devam filmi talebi yıllar boyunca sürdü ve sonunda 2018’de The Incredibles 2 geldi.
- Felsefi altyapısı ve politik alegorileriyle akademik makalelere konu oldu.
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes’ta %97 onay alan film, Pixar’ın o zamana kadarki en “yetişkin” işi olarak tanımlanmıştır.
Roger Ebert:
“The Incredibles sadece iyi bir animasyon değil, iyi bir film. Süper kahramanlar üzerinden modern aileyi anlatan çok katmanlı bir yapı.”
The Atlantic:
“Kimlik, toplum ve aile üzerine bir süper kahraman manifestosu.”
Soul (2020)
Orijinal Adı: Soul
Yönetmen: Pete Docter, Kemp Powers
Yapım Şirketi: Pixar Animation Studios – Walt Disney Pictures
Süre: 100 dakika
IMDb Puanı: 8.0
Aldığı Ödüller: En İyi Animasyon Filmi ve En İyi Film Müziği (Oscar), Altın Küre, BAFTA, Annie Awards ve daha onlarca uluslararası ödül
Film Hakkında
Soul, Pixar’ın 25. uzun metrajlı filmi olmasının ötesinde, stüdyonun en cesur, en derinlikli ve en yetişkin işi olarak kabul edilir. Yönetmenliğini daha önce Inside Out ile duyguların iç dünyasını anlatan Pete Docter ve Broadway yazarı Kemp Powers üstlenmiştir.
Bu film, ölümden sonrasını değil, doğmadan önceki ruhlar dünyasını merkeze alarak, hayatın amacı, tutkular, aidiyet ve varoluş felsefesi gibi derin konuları sade ama çarpıcı bir şekilde işler.
Konusu
Ana karakterimiz Joe Gardner, New York’ta yaşayan orta yaşlı bir müzik öğretmenidir. Hayatı boyunca en büyük arzusu profesyonel caz müzisyeni olmaktır. Ancak yıllar geçtikçe hayalleri hayatın gerçekleriyle gölgelenmiş, tutkusunu bir türlü gerçekleştirememiştir.
Tam nihayet büyük bir fırsat yakalamışken, talihsiz bir kaza geçirir. Bedeni koma halindeyken ruhu, Büyük Sonra (The Great Beyond) denilen ölüm sonrası dünyaya doğru ilerler. Ancak Joe buna hazır değildir. Hayatını daha yaşayamamış olduğunu düşünerek kaçmayı başarır ve kendisini Büyük Önce (The Great Before) adlı, ruhların dünyaya gelmeden önce hazırlandığı metafiziksel bir bölgede bulur.
Burada tanıştığı asi ruh 22, yeryüzünde yaşamaya hiçbir ilgisi olmayan bir ruhtur. Joe, 22’ye “yaşamanın” değerini anlatmaya çalışırken, aslında kendi yaşamını da ilk kez doğru değerlendirme fırsatı bulur.
Temaları ve Alt Katmanları
- Hayatın Anlamı: Film, “hayatın amacı bir tutkuyu kovalamak mıdır, yoksa yaşamanın kendisi mi bir armağandır?” sorusunu derinlemesine işler.
- Tutku ve Takıntı Arasındaki İnce Çizgi: Joe’nun müziğe olan tutkusu, hayatını yaşayamamasına sebep olacak kadar yoğunlaşmıştır. Film, tutkuların insanı körleştirebileceğine dair güçlü bir mesaj verir.
- Küçük Anların Gücü: Dondurma yemek, gökyüzüne bakmak, bir yaprağın düşüşünü izlemek gibi küçük anların bile bir yaşamın temel taşları olabileceğini hatırlatır.
- Kendini Tanıma: Joe ve 22’nin karşılıklı yolculuğu, kimliğin dıştan değil, içten keşfedilmesi gerektiğini gösterir.
- Hayat ve Ölüm: Film, ölüm korkusunu yüceltmeden, yaşamın ne kadar değerli olduğunu vurgular.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Soul, Pixar’ın estetik açıdan en yenilikçi işlerinden biridir. Film iki farklı dünya arasında geçer:
- Dünya (New York): Gerçekçi detaylarla bezenmiş, cazın ritmiyle uyumlu, sıcak ve canlı bir şehir atmosferi.
- Büyük Önce ve Büyük Sonra: Stilize edilmiş, soyut, pastel renklerin hâkim olduğu, felsefi kavramların şekle büründüğü bir metafizik düzlem.
Ruhların görselleştirilmesi sade ama zekicedir: Hatlara sahip ama sınırları belirsiz varlıklar. Jerry ve Terry gibi varlıklar ise düzlem, zaman ve boyut kavramlarını aşan çizgisel formda tasarlanmıştır.
Müzikler de görselliğe paralel olarak ikiye ayrılır:
- Trent Reznor & Atticus Ross tarafından bestelenen, ruhlar dünyasına ait ambiyans ve elektronik altyapılar
- Jon Batiste tarafından icra edilen canlı caz melodileri
Bu ikili yapı, izleyicinin zihinsel ve duygusal geçişlerini pekiştirir.
Kültürel Etki ve Başarıları
- Pixar tarihinde ilk siyahi baş karakter olan Joe Gardner, temsil anlamında büyük bir adım olarak görülür.
- Film, pandemi nedeniyle sinemalarda gösterilememesine rağmen Disney+’ta yayınlandığı ilk haftada rekor kırdı.
- Eğitimciler ve psikologlar tarafından özellikle ergenlik dönemindeki gençlerle “hayat amacı” üzerine konuşmak için önerilen bir yapım hâline geldi.
- 2021’in en çok ödül alan animasyon filmi oldu.
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes’ta %95 onay alan Soul, “herkesin kendinden bir parça bulabileceği bir iç yolculuk” olarak tanımlandı.
The New Yorker:
“Soul, Pixar’ın en cesur sorusunu soruyor: Hayat neden yaşanmaya değer?”
Variety:
“Bu film bir cevap sunmaktan çok, insanın kendine sormayı unuttuğu sorularla karşılaşmasına aracılık ediyor.”
Ratatouille (2007)
Orijinal Adı: Ratatouille
Yönetmen: Brad Bird
Yapım Şirketi: Pixar Animation Studios – Walt Disney Pictures
Süre: 111 dakika
IMDb Puanı: 8.1
Aldığı Ödüller: En İyi Animasyon Filmi (Oscar), En İyi Senaryo ve Müzik adaylıkları, BAFTA ve Annie Awards dahil olmak üzere onlarca uluslararası ödül
Film Hakkında
Ratatouille, 2007 yılında vizyona girdiğinde yalnızca bir “fare ve yemek” hikâyesi gibi görünse de aslında çok daha derin bir anlatıya sahipti. Pixar’ın özgün senaryo anlayışını bir kez daha kanıtladığı bu film, hayallerin önündeki engelleri, yeteneğin sınıfsal ve biyolojik sınırlamalardan bağımsızlığını ve insanların önyargılarını sorgulayan modern bir masal niteliğindedir.
Fransa’nın gastronomi başkenti Paris’in kalbinde geçen bu hikâye, seyircisini mutfağın görünmeyen dünyasına ve hayallerin hiç beklenmedik yerlerden çıkabileceğine inandıran etkileyici bir yolculuğa çıkarır.
Konusu
Baş kahramanımız Remy, sıradan bir kanalizasyon faresi değildir. O, yemekleri yalnızca hayatta kalmak için değil, zevk almak ve yaratmak için tüketen, damak tadına son derece düşkün bir gurme fare.
Remy, hayranı olduğu meşhur şef Auguste Gusteau’nun “Herkes yemek yapabilir” sözünü rehber edinerek, bir gün gerçek bir aşçı olmanın hayalini kurar. Şans eseri Paris’te, Gusteau’nun eskiden çok ünlü olan ancak şimdi zor durumda olan restoranına ulaşır. Burada, acemi bir bulaşıkçı olan Linguini ile yolları kesişir.
Remy, Linguini’nin saçlarını çekerek onu uzaktan yönlendirmeye başlar ve böylece restoranda büyük bir başarı yakalanır. Ancak Remy’nin kimliği ortaya çıkarsa her şey tepetaklak olabilir. Çünkü kimse, mutfağı yönetenin bir fare olduğunu bilmemelidir.
Temaları ve Alt Katmanları
- Hayal Etmenin Gücü: Remy’nin yaşadığı dünya ona “sen yalnızca bir faresin” dese de, onun tutkusu bunu aşacak kadar güçlüdür. Bu, bireyin içindeki potansiyeli fark etme yolculuğudur.
- Toplumsal Önyargılar: Remy yalnızca bir fare olduğu için yeteneğinin ciddiye alınmaması, toplumun dış görünüşe ve kimliğe göre hüküm verme eğilimini yansıtır.
- Yaratıcılık ve Sanat: Yemek yapmak, filmde sadece bir meslek değil; bir sanat formudur. Film, mutfağı bir tuval gibi kullanır.
- İkili İşbirliği: Remy ve Linguini’nin iş birliği, birbirini tamamlayan iki zıt karakterin nasıl birlikte başarılı olabileceğini gösterir.
- Eleştiri ve Güç: Filmin sonunda karşımıza çıkan Anton Ego karakteri, eleştirmenliğin ve otoritenin yarattığı yıkıcı etkiler kadar, öz-eleştiri yapabilmenin de önemini anlatır.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Ratatouille, Pixar’ın görsel açıdan da çıtayı yükselttiği işlerden biridir. Paris’in sıcak ve romantik görüntüleri, yağmurlu çatı katları, eski mutfaklar ve ışık oyunları; hepsi büyüleyici bir detaycılıkla işlenmiştir.
Yemek sahneleri, neredeyse duyuları harekete geçirecek şekilde çizilmiştir. Bu, animasyonda lezzet duygusunu geçirebilmenin ne kadar zor ama etkileyici şekilde başarılabileceğini gösterir.
Karakter animasyonları da olağanüstüdür: Remy’nin koku alışı, yiyecekleri karıştırırkenki heyecanı, Linguini’nin sakarlığı ya da Anton Ego’nun ilk lokmadaki göz bebeği büyümesi gibi sahneler, gerçek sinema estetiğiyle hazırlanmıştır.
Müzikler ise Michael Giacchino imzası taşır. Fransız akor yapıları, akordeonlar, yumuşak melodiler… Hepsi filme Fransız mutfağının ruhunu da ekler.
Kültürel Etki ve Başarıları
- Film, yemek kültürünü bir animasyon içinde ele alan nadir ve özgün örneklerden biri oldu.
- “Her insan sanatçı olabilir” temasını basit ama evrensel bir biçimde işleyerek geniş kitlelere ulaştı.
- Gerek restoran eleştirmenleri gerekse şefler arasında da övgü topladı. Hatta bazı mutfak okullarında ilham verici bir örnek olarak derslerde gösterilmeye başlandı.
- Film, çocukların ötesinde yetişkinleri de hedef alan Pixar anlatı geleneğinin güçlü örneklerinden biri olarak değerlendirildi.
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes’ta %96 onay almıştır. Film, anlatım gücü, mizahı ve duygusal derinliğiyle övgü topladı.
New York Times:
“Bir fareyle yapılan bu yemek, kalbinizle pişirilmiş bir sanat eseri.”
Roger Ebert:
“Ratatouille, ne hakkında olduğunu anlatmakta zorlandığınız ama etkisinden uzun süre kurtulamadığınız türden bir film.”
Encanto (2021)
Orijinal Adı: Encanto
Yönetmen: Byron Howard, Jared Bush, Charise Castro Smith
Yapım Şirketi: Walt Disney Animation Studios
Süre: 102 dakika
IMDb Puanı: 7.2
Aldığı Ödüller: En İyi Animasyon Filmi (Oscar), En İyi Orijinal Şarkı Adaylığı (“Dos Oruguitas”), Altın Küre, Annie Awards ve Latin Grammy gibi sayısız ödül ve adaylık
Film Hakkında
Encanto, Disney’in hem Latin Amerika kültürüne yaptığı büyük bir selam hem de aile içinde bastırılmış duyguların, görünmez baskıların ve kırılganlıkların animasyon diliyle nasıl etkili biçimde anlatılabileceğinin bir örneği.
Film, geleneksel “kötü karakter” yapısına sahip olmayan ender Disney filmlerinden biridir. Bu kez düşman dışarıda değil, içimizdedir: beklentilerde, suskunluklarda, bastırılmış duygularda…
Aile, büyü ve kimlik konularını Kolombiya’nın büyülü gerçekçiliği ile harmanlayan film, müziğiyle de uluslararası bir başarı kazanmıştır. Şarkı sözleri ve besteleri ünlü müzikal sanatçısı Lin-Manuel Miranda imzası taşır.
Konusu
Kolombiya’nın dağ köylerinden birinde yaşayan Madrigal Ailesi, savaş ve acı dolu bir geçmişin ardından büyülü bir evde yaşamaya başlar. Her aile üyesi, belirli bir yaşa geldiğinde sihirli bir yetenek kazanır: süper güç, bitkilerle iletişim, hava kontrolü, hayvanlarla konuşma, şekil değiştirme gibi…
Ancak genç kız Mirabel, yetenek alma töreninde hiçbir güç kazanamaz. Bu da onu ailenin “sıradan” ve dışlanmış bireyi hâline getirir.
Fakat bir gün ailenin büyülü evinde çatlaklar oluşmaya başlar, sihir zayıflar. Mirabel, büyünün kaynağını, ailenin geçmişini ve gerçekleri araştırmaya başlar. Bu yolculuk, onu hem ailenin gizli sırlarına hem de kendi içsel gücüne götürecektir.
Temaları ve Alt Katmanları
- Aile İçi Roller ve Beklentiler: Her bireyin taşıdığı yük, ailenin ona biçtiği rolden kaynaklanır. Film, bu rollerin kişinin gerçek benliğiyle çatışabileceğini cesurca işler.
- Yetersizlik Duygusu: Mirabel’in “özel olmaması”, izleyiciye şunu sorar: “Kendimizi değerli hissetmek için özel yeteneklere mi ihtiyaç duyarız?”
- Kusursuzluk Takıntısı: Karakterler, dışarıdan kusursuz görünürken iç dünyalarında kırılgandırlar. Luisa fiziksel gücüyle, Isabela kusursuzluğu ile, Bruno ise dışlanmışlığı ile yüzleşir.
- Birey ve Aile Dengesi: Ailenin devamı için bireylerin kendinden vazgeçmesi gerekmez. Film, kolektif kimlik ile bireysel kimliğin bir arada var olabileceğini savunur.
- Görünmeyen Kahramanlar: Mirabel, büyüye sahip olmasa da değişimin ve iyileşmenin asıl öncüsüdür.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Encanto, görsel anlamda Disney’in en detaylı filmlerinden biridir.
Casita (yaşayan ev), sadece bir ev değil; ailenin ruhunu yansıtan, duygulara tepki veren bir karakter gibidir. Her oda, karakterin iç dünyasına göre tasarlanmıştır. Isabela’nın botanik bahçesi, Luisa’nın taş duvarlarla dolu alanı gibi…
Kostüm tasarımları da etnik dokular, desenler ve Kolombiya’nın yerel el işi motifleriyle bezenmiştir.
Filmin ışık kullanımı, sıcak altın tonları ve sihirli parıltılarla büyülü gerçekçiliği görsel olarak destekler.
Müzik
- Lin-Manuel Miranda’nın bestelediği müzikler, karakterlerin içsel çatışmalarını ve kimliklerini yansıtır.
- Özellikle:
- “Surface Pressure” (Luisa’nın güç yüküyle mücadelesi),
- “We Don’t Talk About Bruno” (toplumsal dışlanma ve gizlenen gerçekler),
- “Dos Oruguitas” (büyü bozulduğunda geçmişle yüzleşme)
gibi parçalar hem öykü anlatımına doğrudan katkı sağlar hem de uluslararası listelerde büyük başarı yakalamıştır.
Kültürel Etki ve Başarıları
- Kolombiya kültürüne duyarlı yaklaşımı, yerel uzmanlarla çalışılması ve müziğin otantikliği sayesinde Latin Amerika halkları arasında büyük beğeni kazandı.
- “We Don’t Talk About Bruno”, Billboard listelerinde ilk sıraya yükselen ilk Disney şarkısı oldu.
- Film, genç kuşaklar arasında aile baskısı, beklenti yükü ve farklı olmak gibi konulara dair konuşmaları tetikledi.
- Aile dizilimi terapilerine ve psikolojik çözümleme yazılarına bile konu oldu.
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes’ta %91 onay alan film, “sihirli ama bir o kadar da gerçek” temasıyla öne çıktı.
The Atlantic:
“Encanto, sihirli güçleri olan ama duygusal yükleri daha da ağır olan bir aile üzerinden modern çağın en sessiz krizlerine ışık tutuyor.”
IndieWire:
“Mirabel, Disney tarihinin en karmaşık ve en insani karakterlerinden biri.”
Puss in Boots: The Last Wish (2022)
Orijinal Adı: Puss in Boots: The Last Wish
Yönetmen: Joel Crawford
Yapım Şirketi: DreamWorks Animation
Süre: 102 dakika
IMDb Puanı: 7.9
Aldığı Ödüller: En İyi Animasyon dalında Oscar adaylığı, Annie Awards’tan birçok ödül, eleştirmenlerden yılın en iyi animasyonlarından biri olarak övgüler
Film Hakkında
İlk Puss in Boots (2011) filmi, Shrek evreninin bir yan karakterine odaklanan eğlenceli bir spinoff’tu. Ancak bu ikinci film olan The Last Wish, beklentilerin çok üzerinde bir yapım olarak çıktı.
DreamWorks bu kez daha olgun bir hikâye, derin psikolojik temalar ve visüel olarak devrimsel bir stil değişikliği ile karşımıza çıktı. Film, süper hızlı animasyon geçişleri, grafik roman estetiği ve su gibi akan aksiyon sahneleriyle bir stil patlaması sunarken, içerik olarak da şaşırtıcı derecede karanlık ve düşündürücüydi.
En önemlisi: Ölümle yüzleşen bir kahramanı izliyoruz. Evet, animasyon dünyasında nadir görülen bir anlatı…
Konusu
Kahramanımız Çizmeli Kedi (Puss in Boots), efsanevi maceraları ve kibriyle tanınır. Neşeli, korkusuz, gösterişli… Ancak bir gün fark eder ki, dokuz canından sekizini çoktan kaybetmiştir. Geriye yalnızca bir canı kalmıştır.
Bu gerçekle yüzleştiği anda, ölümle ilk kez gerçek anlamda karşılaşır. Ölüm, bu filmde fiziksel bir varlık olarak karşımıza çıkar: siyah pelerinli, kırmızı gözlü bir kurt. Puss’un peşine düşen bu varlık, ölüm korkusunu hem metaforik hem somut bir tehdit olarak simgeler.
Kedi, ölümsüzlüğünü geri kazanabilmek için “Son Dilek Yıldızı”nı bulmaya karar verir. Ancak bu yolculukta yalnız değildir. Eski sevgilisi Kitty Softpaws, sevimli ama travma geçmişi olan Perrito, ve kötücül karakterler de aynı yıldızın peşindedir: Goldilocks ve Üç Ayı Ailesi, Jack Horner gibi masal figürleri.
Puss, sadece dileğin değil, kendisinin ne istediğini de sorgulamak zorunda kalır.
Temaları ve Alt Katmanları
- Ölümle Yüzleşme: Çizmeli Kedi ilk kez kendi ölümlülüğünü fark eder. Bu farkındalık, onu bambaşka bir karaktere dönüştürür.
- Kibir vs Kırılganlık: Kahramanlığın sadece gösteriş değil, duygusal cesaretle mümkün olabileceği vurgulanır.
- Travma ve İyileşme: Perrito karakteri, kötü geçmişine rağmen pozitif kalabilen bir figürdür. Travmayla başa çıkmak teması filme gerçek bir duygusal derinlik katar.
- Dilek ve Arzu: Karakterlerin her biri yıldızdan bir şey dilemek ister. Ama dilekler, bazen ihtiyaç duyduğumuz şeyin yerine sadece arzularımızı yansıtır. Gerçek mutluluğun dışarıda değil, içeride olduğu mesajı işlenir.
- Sevgi ve Bağ: Kedi’nin yalnızlığı, onun gerçek dönüşümünü başlatan duygudur. Eski sevgilisi Kitty ile olan ilişkisinin çözülmesi, karakterin içsel olgunluğunu ortaya koyar.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Film, Spider-Man: Into the Spider-Verse etkisindeki animasyon stiline geçiş yapar. Bu, DreamWorks için büyük bir kırılma anıdır.
- Klasik 3D Pixar/DreamWorks stilinin ötesine geçilerek, 2D çizgi roman efektleri, fırça darbeleri, yavaşlatılmış (slow-mo) aksiyon sekansları gibi estetik seçimler yapılmıştır.
- Renk paleti, aksiyon ve duygusal geçişlerle birlikte değişir. Özellikle Puss’un panik atak yaşadığı sahnelerde kamera daralır, rengini kaybeder, nefes sesi artar — bu, psikolojik durumun görsel anlatımıdır.
Müziklerde de yenilik vardır: İspanyol ezgilerle başlayan klasik “Puss” tarzı, sonlara doğru dramatik orkestra ile birleşerek hikâyenin tonuna ayak uydurur.
Kültürel Etki ve Başarıları
- Film, hem çocuklara hem yetişkinlere hitap etmesiyle 2022’nin en başarılı animasyonlarından biri oldu.
- TikTok ve sosyal medyada Perrito karakteri fenomen hâline geldi.
- Çocuk filmlerinde nadiren işlenen ölüm korkusu ve benlik sorgulaması gibi temaları doğrudan ve etkileyici biçimde işlemesi, psikologlar ve medya eleştirmenleri tarafından övgüyle karşılandı.
- 2023 Oscar Ödülleri’nde Guillermo del Toro’s Pinocchio’ya karşı yarıştı ve aday gösterildi.
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes’ta %95 onay alan film, eleştirmenler tarafından “DreamWorks’ün ikinci altın çağı” olarak tanımlandı.
The Guardian:
“Bir animasyonun bu kadar karanlık, bu kadar komik ve bu kadar duygusal olması nadirdir.”
New York Times:
“Çizmeli Kedi, belki de animasyon tarihinin en büyük karakter gelişimlerinden birine sahne oldu.”
Kubo and the Two Strings (2016)
Orijinal Adı: Kubo and the Two Strings
Yönetmen: Travis Knight
Yapım Şirketi: LAIKA Studios
Süre: 101 dakika
IMDb Puanı: 7.7
Aldığı Ödüller: En İyi Animasyon ve En İyi Görsel Efekt (Oscar adaylıkları), BAFTA En İyi Animasyon, Annie Awards’ta birçok adaylık ve ödül
Film Hakkında
Kubo and the Two Strings, her yönüyle benzersiz bir animasyon deneyimidir. Japon mitolojisinden ilham alarak kurgulanmış bu hikâye, travmanın, hafızanın ve aile mirasının fantastik ama bir o kadar da insani bir dille işlendiği bir epiktir.
Filmin yapımcısı olan LAIKA Studios, Coraline ve ParaNorman gibi stop-motion başyapıtlarla tanınsa da Kubo, hem görsel hem de anlatı açısından bu stüdyonun en olgun eserlerinden biridir.
Konusu
Kubo, annesiyle birlikte sakin bir sahil kasabasında yaşayan bir gençtir. Günlerini kasaba meydanında büyülü shamisen’iyle (üç telli Japon çalgısı) kağıttan figürleri canlandırarak geçiren Kubo, bir gün geçmişin karanlık güçleriyle yüzleşmek zorunda kalır.
Annesinin uyarılarına rağmen gün batımından sonra dışarıda kalan Kubo, ailesini yok eden Ay Kralı ve gizemli Maskeli Teyzeleri tarafından tehdit edilir. Kaçmak zorunda kalan Kubo, yanında Maymun ve Böcek adlı iki sıradışı koruyucuyla birlikte; efsanevi babasının (Hanzo) zırhını bulmak üzere büyülü bir yolculuğa çıkar.
Bu yolculuk boyunca hem fiziksel hem ruhsal anlamda bir “tamamlanma” yaşanır.
Temaları ve Alt Katmanları
Hafıza ve Kimlik: Kubo’nun shamisen’iyle anlattığı hikâyeler, onun hafızasının, ailesinin ve kimliğinin parçalarını bir araya getirmenin yoludur.
Yas ve Kayıp: Annesini, babasını ve gözünü kaybeden Kubo’nun içsel yolculuğu, kaybın ardından anlam inşa etmeye çalışan bir çocuğun simgesidir.
Hikâye Anlatıcılığı: Film, hikâyelerin sadece eğlence değil; travmalarla başa çıkma, kültürü aktarma ve dünyayı anlamlandırma biçimi olduğunu savunur.
Aile ve Miras: Kubo’nun annesi, babası ve dedesi arasındaki ilişki; sevgi, inanç ve bağışlama kavramlarıyla iç içe geçer.
Bireysel Güç ve Empati: Finalde Kubo, gücü şiddetle değil, anlamla, anı ve duygu ile kazanır. Bu, animasyon sinemasında nadiren rastlanan bir zafer biçimidir.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Kubo, sinema tarihindeki en kapsamlı stop-motion prodüksiyonlarından biridir. Her karakter, sahne ve obje, elle yapılmış ve kare kare çekilmiştir. Filmin görsel estetiği, Japon sanatından etkilenmiş zarif, origami dokusuyla bezenmiş bir dünyanın içinde geçer.
Öne çıkan sanatsal yönleri:
- Origami animasyonları: Kubo’nun hikâye anlatımında canlanan kağıt figürler, tamamen elle yapılmış stop-motion teknikleriyle yaratılmıştır.
- Gölge oyunları ve ışık kullanımı: Film, gölge ve ışığı atmosfer yaratımında olağanüstü şekilde kullanır. Özellikle ay ışığı, karakterlerin ruhsal durumlarıyla paralel şekilde işlenir.
- Dev iskelet savaş sahnesi: Animasyon tarihindeki en büyük fiziksel kuklalardan biri kullanılarak çekilmiştir (yaklaşık 5 metre boyunda gerçek bir iskelet figürü).
Müzik
Filmin müziklerini Dario Marianelli bestelemiştir. Geleneksel Japon tınılarıyla modern orkestral altyapıyı birleştiren müzikler, hikâyenin duygusal ritmini belirler. Özellikle final sahnesindeki “While My Guitar Gently Weeps” yorumuyla film, kalıcı bir etki bırakır.
Kültürel Etki ve Başarıları
Stop-motion türünü teknik ve estetik açıdan ileri taşıyan bu film, birçok yönetmen ve animatör için ilham kaynağı oldu.
Japon kültürüne duyduğu saygı, kostüm tasarımları, müzik seçimleri ve mitolojik yapı ile takdir edildi.
“Çocuklar için fazla ağır” olduğu iddialarına rağmen, birçok eğitimci ve psikolog tarafından “çocuklarla kayıp, ölüm ve aile üzerine konuşmak için değerli bir anlatı” olarak önerildi.
2017 Oscar Ödülleri’nde Zootopia ile yarışarak en iyi animasyon ve görsel efekt dallarında adaylık aldı (bu sonuncusu, stop-motion filmler için nadir bir başarıdır).
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes’ta %97 onay alarak eleştirmenlerin beğenisini topladı.
The New Yorker:
“Kubo, hem el yapımı bir efsane hem de sinemanın gerçek anlamda yaşayan sanat olduğunun kanıtıdır.”
Variety:
“Bu film yalnızca gözlerinize değil, ruhunuza da hitap ediyor. Epik ama son derece insani.”
Persepolis (2007)
Orijinal Adı: Persepolis
Yönetmen: Marjane Satrapi, Vincent Paronnaud
Yapım Şirketi: 2.4.7. Films, The Kennedy/Marshall Company
Süre: 96 dakika
IMDb Puanı: 8.0
Aldığı Ödüller: Cannes Jüri Özel Ödülü, En İyi Animasyon Oscar Adaylığı, César En İyi İlk Film, BAFTA adaylığı
Film Hakkında
Persepolis, İranlı yazar ve sanatçı Marjane Satrapi’nin aynı adlı grafik romanından uyarlanmıştır. Film, onun çocukluğundan yetişkinliğe uzanan hayat hikâyesini, İran İslam Devrimi’nin gölgesinde anlatır.
Bu bir animasyon filmidir, evet — ama renkli, eğlenceli ve hayalperest bir dünya anlatmaz. Aksine; devrim, baskı, kimlik, özgürlük, aile ve sürgün üzerine kurulu siyah-beyaz, sade ama etkileyici bir anlatıdır.
Marjane Satrapi filmi kendisi yazar, çizer, anlatır ve yönetir. Bu yönüyle Persepolis, bir bireyin hem sanatıyla hem sesiyle hem de hayatıyla ördüğü otobiyografik sinema örneğidir.
Konusu
Marjane, İran’da seküler ve özgürlükçü bir ailede dünyaya gelir. Çocukluğunu Şah rejiminin son döneminde geçirir. Ardından İslam Devrimi gerçekleşir ve İran, hızla baskıcı bir rejime evrilir.
Film boyunca Marjane’in yaşadıkları üzerinden İran’ın değişimini izleriz:
- Özgürlüklerin kısıtlanması,
- Kadınların zorla başörtüsü takmaya başlaması,
- Farklı düşüncelerin cezalandırılması,
- Aydınların, sanatçıların, kadınların bastırılması…
Ailesi onu yurtdışına gönderir. Marjane, önce Avusturya’ya gider, orada kültürel yabancılaşma yaşar, kimliğini sorgular. Sonra ülkesine döner ama artık hiçbir yere tam anlamıyla ait değildir.
Film bu eksende; bir bireyin kendi ülkesine, bedenine, kimliğine ve geçmişine dair verdiği mücadelenin hikâyesidir.
Temaları ve Alt Katmanları
- Kadınlık ve Baskı: Marjane’in kadın kimliği, hem İran’daki hem de Batı’daki toplumlarda sorgulanır. Film, kadın olmanın her yerde başka biçimlerde kısıtlandığını cesurca işler.
- Özgürlük Arayışı: Film, siyasi ve bireysel özgürlüğün ne denli iç içe olduğunu gösterir. Marjane’in başını açmak ya da punk müzik dinlemek istemesi, bir devrimin karşısında bireysel bir direniş eylemidir.
- Kimlik ve Aidiyet: İranlı bir kadın olarak Batı’da dışlanmak, İran’da ise boğulmak… Film, “ev” kavramının sadece bir yer değil, bir ruh hâli olduğunu hissettirir.
- Politika ile Büyümek: Marjane’in çocukken dahi sistemin baskılarını anlaması, politik bilincin küçük yaşlarda nasıl şekillendiğini dramatik bir dille anlatır.
- Aile ve Hafıza: Marjane’in anneannesi, ailesi ve onların hikâyeleri; kültürel hafızanın ve direnmenin taşıyıcısıdır.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Film tamamıyla siyah-beyaz 2D animasyon tekniğiyle hazırlanmıştır. Bu sade görsel üslup, anlatının tarihsel yükünü daha da güçlü kılar.
- Çizimler Marjane Satrapi’nin özgün stilinden ödün vermez.
- Gölge oyunları, rüya sekansları, savaş sahneleri, duygusal çöküşler gibi anlar sade ama çok güçlü görsel metaforlarla işlenir.
- Renk yalnızca günümüzdeki sahnelerde çok kısa süreliğine kullanılır; bu da nostaljinin ve geçmişin ağırlığını sembolize eder.
Kültürel Etki ve Başarıları
- İran’da yasaklanmasına rağmen dünya çapında çok sayıda sinema salonunda gösterilmiş, festival filmi olmaktan çıkıp geniş kitlelere ulaşmıştır.
- Feminist sinema, göçmen temsili, politik animasyon ve otobiyografik film alanlarında referans bir yapım hâline gelmiştir.
- Film, İranlı diasporada büyüyen gençler için bir kült esere dönüşmüştür.
- Fransa başta olmak üzere Avrupa’da lise ve üniversite müfredatlarında gösterilmektedir.
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes’ta %96 gibi çok yüksek bir onay puanına sahiptir. Eleştirmenler filmi yalnızca bir animasyon değil, siyasi bir sanat manifestosu olarak değerlendirmiştir.
The Guardian:
“Persepolis, yalnızca bir kadının hikâyesi değil; görsel bir edebiyat, sessiz bir çığlık.”
Roger Ebert:
“Siyaseti, kalbi ve mizahı birleştiren çok nadir bir film. Her yetişkinin izlemesi gereken bir animasyon.”
Song of the Sea (2014)
Orijinal Adı: Song of the Sea
Yönetmen: Tomm Moore
Yapım Şirketi: Cartoon Saloon
Süre: 93 dakika
IMDb Puanı: 8.0
Aldığı Ödüller: En İyi Animasyon Oscar adaylığı, Avrupa Film Ödülleri, Annie Awards, Irish Film & Television Awards ve birçok festival ödülü
Film Hakkında
Song of the Sea, İrlanda merkezli Cartoon Saloon stüdyosunun ikinci uzun metraj animasyon filmidir. Yönetmenliğini Tomm Moore üstlenmiştir.
Bu film, yalnızca görselliğiyle değil; anlatım gücü, kültürel kökleri ve duygusal derinliğiyle de “modern masal” türünün en zarif örneklerinden biridir.
Film, İrlanda mitolojisinin kadim varlıklarından biri olan selkie (deniz foklarıyla ilişkilendirilen deniz yaratığı) efsanesini, bir kardeşlik ve kayıp hikâyesine dönüştürür.
Konusu
Başkarakterimiz Ben, annesini doğum sırasında kaybetmiş, küçük kız kardeşi Saoirse ile birlikte babalarıyla deniz kıyısındaki bir deniz fenerinde yaşamaktadır. Sessiz, konuşmayan ve içine kapanık bir çocuk olan Saoirse, aslında bir selkie’dir. Yani hem insan hem fok formuna dönüşebilen, denizle bağı olan büyülü bir varlık.
Saoirse, annesinden kalan büyülü bir tuniği giydiğinde gerçek kimliğini keşfeder. Ancak bu güç, aynı zamanda onun insan dünyasından uzaklaşmasına da neden olur. Ben ve Saoirse, gizemli yaratıklar, cadılar ve masal diyarları arasında bir yolculuğa çıkarlar.
Bu yolculuk, sadece annelerini anlama çabası değil, aynı zamanda kardeşliğin, kabullenmenin ve duygusal iyileşmenin bir anlatımıdır.
Temaları ve Alt Katmanları
- Yas ve Kabul: Film, annesini kaybeden çocukların yaşadığı sessiz travmayı büyülü bir hikâye üzerinden işler. Her karakter, bir tür yas hâlindedir.
- Kardeşlik: Ben, kız kardeşi Saoirse’ye başlangıçta uzak ve kızgındır. Ancak hikâye boyunca birbirlerine karşı hem koruyucu hem de bağ kurucu olurlar.
- Mitolojik Bağlar: İrlanda’nın kadim halk hikâyeleri, doğa ile insan arasında kaybolan dengeyi, şarkılar ve yaratıklar aracılığıyla anlatır.
- Duyguların Bastırılması: Filmdeki cadı Macha, insanların duygularını dondurarak acılardan koruduğunu düşünür. Ancak duygularla yüzleşmek, bastırmaktan daha iyileştiricidir.
- Dil ve Sessizlik: Saoirse’nin sessizliği, travma ve kimliğin metaforudur. Film boyunca konuşmak kadar susmak da güçlü bir anlatım aracıdır.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Song of the Sea, tamamen elle çizilmiş 2D animasyon tekniğiyle yapılmıştır. Her sahne, adeta bir resim tablosu gibidir.
İrlanda doğası, taşlı sahiller, yosunlu kayalıklar, sisli fenerler, mitolojik ormanlar, daireler ve spiral motiflerle stilize edilmiştir.
Tomm Moore’un sanatsal yönetimi şu yönlerden öne çıkar:
- Kompozisyonlar dairesel ve yumuşaktır. Bu, hikâyedeki duygusal akışkanlığı ve doğayla kurulan bağı simgeler.
- Renk kullanımı duygularla paraleldir. Koyu mavi ve gri tonlar hüzünlü anları, altın sarısı ve turuncu ise umut ve sevgi anlarını temsil eder.
- Simetri ve asimetri sürekli karşı karşıyadır. Karakterler doğayla uyumlu oldukça çizgiler yumuşar, bastırıldıkça çizgiler sertleşir.
Müzik
Müzikler, İrlandalı besteci Bruno Coulais ve geleneksel İrlanda müzik grubu Kíla tarafından bestelenmiştir.
Filmdeki müzikler yalnızca arka plan değil, anlatının canlı bir parçasıdır. Özellikle Saoirse’nin şarkısı (Song of the Sea), sadece bir ezgi değil, hikâyenin kalbidir.
- Filmdeki melodiler hem ruhsal hem de mitolojik bir atmosfer yaratır.
- Şarkılar, kayıp, aidiyet ve dönüşüm temasını duyusal olarak pekiştirir.
Kültürel Etki ve Başarıları
- Film, İrlanda kültürünü ve mitolojisini küresel izleyiciyle buluşturarak büyük bir kültürel aktarım sağladı.
- Oscar adaylığı, Avrupa Film Ödülü ve Japonya’daki festivallerdeki başarısıyla dünya çapında saygı gördü.
- Terapi ve eğitim alanında, çocuklarla yas ve kardeşlik konularında konuşmak için kullanılan animasyon örneklerinden biri hâline geldi.
- Tomm Moore’un “İrlanda Mitoloji Üçlemesi”nin ikinci halkası olarak kabul edilir (The Secret of Kells – Song of the Sea – Wolfwalkers).
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes’ta %99 onay alarak neredeyse kusursuz bir kabul görmüştür.
Film, “görsel olarak benzersiz, anlatım olarak evrensel, duygusal olarak derin” olarak nitelendirilmiştir.
IndieWire:
“Song of the Sea, yalnızca izlenmez, hissedilir. Kalp atışlarınıza karışan bir şarkı gibidir.”
The Guardian:
“Çocuklara dair, çocuklar için ama yetişkinlerin de unutamayacağı bir masal.”
Wolfwalkers (2020)
Orijinal Adı: Wolfwalkers
Yönetmen: Tomm Moore, Ross Stewart
Yapım Şirketi: Cartoon Saloon – Apple TV+ – Melusine Productions
Süre: 103 dakika
IMDb Puanı: 8.0
Aldığı Ödüller: En İyi Animasyon Oscar Adaylığı, Annie Awards’ta 10 ödül, Avrupa Film Ödülü, Los Angeles Critics Choice En İyi Animasyon
Film Hakkında
Wolfwalkers, İrlanda menşeli Cartoon Saloon stüdyosunun “İrlanda Mitoloji Üçlemesi”nin üçüncü ve son halkasıdır (The Secret of Kells, Song of the Sea ve bu film). Tomm Moore’un yönetmenliğini Ross Stewart ile paylaştığı bu yapım, doğa ile medeniyet, özgürlük ile baskı, inanç ile içgüdü gibi temaları muazzam bir anlatımla işler.
Film, yalnızca görselliğiyle değil, karakter derinliği, politik arka planı ve duygusal yoğunluğuyla da büyük övgü almıştır. Ayrıca, Apple TV+ iş birliğiyle dijital platformda yayımlanan ilk büyük bağımsız animasyonlardan biri olmuştur.
Konusu
Yıl 1650. Yer: İrlanda’nın Kilkenny kasabası.
İngiliz Lord Protector’un baskıcı yönetimi altında, ormanlar “düşman”, kurtlar ise yok edilmesi gereken “tehdit” olarak görülmektedir.
Robyn Goodfellowe, İngiltere’den gelen bir avcı babanın kızıdır. Cesur, özgür ruhlu ve erkek egemen toplumun kurallarına başkaldıran bir çocuktur. Babası gibi avcı olmak ister. Ancak Robyn, yasaklı ormana girdiğinde Mebh adlı gizemli, vahşi ve yabanıl bir kızla tanışır.
Mebh bir Wolfwalker’dır — yani uykudayken ruhu kurt formuna bürünür. Robyn, onunla arkadaş oldukça doğayla ve içsel benliğiyle yeniden bağ kurar. Ancak bu dostluk, onu kendi ailesi ve şehir düzeniyle yüzleşmeye zorlar.
Temaları ve Alt Katmanları
- Doğa ile Uygarlık Çatışması: Film, insan merkezli, otoriter şehir düzeni ile doğanın özgür ve döngüsel yapısı arasındaki çatışmayı güçlü bir şekilde işler.
- Kadınlık ve Özgürlük: Robyn ve Mebh’in hikâyesi, iki genç kızın erkek egemen dünyaya ve toplum baskılarına karşı öz benliklerini savunma mücadelesidir.
- Bireysel Uyanış: Robyn’in avcı kimliğinden “koruyucuya” evrilişi, kahramanlık anlatılarında nadir görülen içsel bir dönüşümdür.
- Yabancılaşma ve Empati: Korkulan şeyin aslında “anlaşılmayan” olduğu fikri, hem kurtlar hem de Wolfwalkerlar üzerinden verilir.
Görsel ve Sanatsal Yönü
Film, el çizimi 2D animasyon tekniğiyle yaratılmıştır. Ancak bu kez daha cesur bir estetik tercih vardır:
- Şehir sahneleri keskin, düz çizgilerle; soğuk renklerle ve geometrik yapılarla anlatılır.
- Orman ve kurt sahneleri kıvrımlı çizgiler, sıcak tonlar ve özgür fırça darbeleriyle sunulur.
Kamera hareketi taklidi, dinamik kadrajlar, dairelerle dolu rüya sahneleri, “çift katmanlı animasyon geçişleri” ile zenginleştirilmiştir.
Özellikle Robyn’in ilk kez kurt formuna geçtiği sahne, animasyon tarihinin en çarpıcı anlarından biri kabul edilir.
Müzik
Müziklerde Bruno Coulais ve Aurora gibi İskandinav ve Kelt ezgileriyle harmanlanmış besteciler yer alır.
Aurora’nın seslendirdiği “Running with the Wolves”, filmle öylesine bütünleşmiştir ki, adeta bir içsel marş hâline gelmiştir.
Müzikler hikayeyi yalnızca desteklemez; anlatının duygusal zirvelerini taşır.
Kültürel Etki ve Başarıları
- Wolfwalkers, bağımsız animasyonun Pixar ve Disney’e karşı da yarışabileceğini ispatlayan bir film oldu.
- Doğa ve yerli halk inançlarına saygılı yaklaşımıyla çevreci, yerel, anti-kolonyal bir perspektife sahip.
- Feminist sinema çevrelerinde ve alternatif kahraman anlatıları arayan genç izleyiciler arasında bir simge hâline geldi.
- 2020’nin pandemi döneminde dijital platformda yayımlanmasına rağmen, yılın en çok konuşulan animasyonları arasında yer aldı.
Eleştirmen Görüşleri
Rotten Tomatoes’ta %99 onay alarak eleştirmenlerden tam puan aldı.
Birçok eleştirmen filmi “modern bir klasik”, “çocuklar için değil, insan olmak için yapılmış bir film” olarak tanımladı.
The Guardian:
“İzlemek değil, hissetmek isteyeceğiniz bir film. Her sahnesi bir sanat eseri.”
IndieWire:
“Wolfwalkers, animasyonun geleceğini geçmişin fırçasıyla çizen bir başyapıt.”
İlginizi çekebilir: En iyi animasyon filmleri: Yeniler, en çok izlenenler ve yüksek puanlılar