
Uyguladığınız wellness rutini size gerçekten iyi geliyor mu?
Modern yaşamın akıl almaz hızında, hayatın her yerine işlemiş bir kavram var: Wellness. “Hasta olmamanız, sağlıklı olduğunuz anlamına gelmez.” mottosundan yola çıkarak binlerce kişiyi kötü yaşam rutinleri olduğuna inandıran bu kavram, şimdilerde dev bir endüstriye dönüşmüş durumda. İlk başlarda zihinsel ve fiziksel iyiliğe açılan kapı gibi görülen wellness, bu rutini düzenli hale getirenler için bir yerden sonra yerini stres, kaygı, yetersizlik gibi olumsuz duygulara bırakabiliyor. Çünkü her gün doğru alınması gereken nefesler, atılması gereken adımlar, aksatılmaması gereken egzersizler ve tüketilmesi gereken vitaminler hayattaki diğer sorumluluklarla birleşince hepimizi biraz robotlaştırabiliyor.
Hayatta spontane anlara neredeyse hiç alan tanımayan ve kimi zaman ters etki ederek çeşitli benlik veya beden algısı problemlerine yol açan “wellness” kavramı, sizin de içsel huzurunuzu zedelemiş olabilir. Peki, sağlıklı olmak adına çıktığımız bu yol, bize gerçekten iyi mi geliyor yoksa bizi daha fazla mı yoruyor?
Wellness kültürü mükemmeliyetçiliğe mi dönüştü?
Son birkaç yılda sağlıklı yaşam trendi olarak yükselen wellness, sosyal medyanın gücüyle hemen herkesin hayatına tesir etti ve dengeli beslenme ile düzenli egzersizi ideal haline getirdi. Aslında zinde ve uzun ömür yaşama hedefiyle gelişen bu kültür, milyonlarca kişinin yeme-içme alışkanlıkları hakkında farkındalık kazanmasına yardımcı oldu. Önergede, beslenme ve egzersiz yoluyla hem fiziksel sağlık sorunlarından kurtulmayı hem de stres, anksiyete, motivasyon eksikliği gibi problemleri önlemeyi hedefliyordu. Ancak günümüzde gelinen noktada, markalar ve fenomenler tarafından dayatılan wellness trendleri bir nevi ulaşılamayacak “kusursuz yaşam” hedeflerine dönüşmüş durumda.
Haliyle egzersiz rutinlerimize ne kadar bağlı kalsak ve dengeli beslenme alışkanlıklarımızı ne kadar sürdürsek de birçoğumuz için sosyal medyada gördüğü bedenlere veya yaşam stillerine sahip olmak hayalden öte değil. Üstelik belki de artık ideal sağlık ve yaşam tarzı hakkında önceden olduğumuzdan da kaygılı ve takıntılıyız. Çünkü ne tekrarladığımız egzersizlerin sonu geliyor ne de kazanılması gereken farkındalıkların. Her geçen gün takvimimize denenmesi gereken yeni bir smoothie tarifi, farkındalık ritüeli ve yağ yakma pratiği eklendikçe kendimizi daha fazla baskı altında hissediyor ve tükenmişlik sendromuyla karşılaşıyoruz. Ardı arkası kesilmeyen yenilikler, bizi beden ve zihin konusunda bilinçli hale getirmek şöyle dursun eskisinden çok daha fazla yoruyor. Özetle, kendimizi iyi hissettirsin diye çıktığımız wellness yolculuğu, şimdilerde tüm enerjimizi çalan ve motivasyonumuzu düşüren ücretsiz bir staj haline gelmiş gibi duruyor. İşin temelinde ise hep bir şeyleri eksiksiz yapma isteği, yani mükemmelliyetçilik problemi yatıyor.
İyi hissetmek için ne yapmalıyız?
Wellness rutinlerinin neden bir soruna dönüştüğünü anladığımıza göre yapmamız gerekenleri belirleyebiliriz…
Genel olarak bize fiziksel, zihinsel ve psikolojik anlamda iyi hissettirmesi gereken sağlıklı yaşam uygulamalarının dengeli olması önem taşıyor. Kendimizi, içimizden gelmediği halde sabah 5’te kalkıp spor yapmaya ve hiçbir keyif almadığımız detoks sularını içmeye zorluyorsak, bir yerde yanlış yaptığımız kesin. Çünkü wellness kavramının en temelinde mutluluk yatıyor. Yani sağlıklı yaşam adına yaptığımız her ne varsa bunu daha mutlu olmak için yapmamız gerekiyor. İşler ne zaman aşırılığa ve mükemmeliyetçiliğe varıyorsa sorunlar da orada başlıyor. Neyse ki bizi hayattan soğutan bu kısır döngüden çıkmak ve sağlıklı hayatımızı desteklemek için deneyebileceğimiz birkaç yöntem var:
1. 3’te 2 kuralını deneyin
Ömür boyu sürdürülebilir sağlık uygulamaları edinmek istiyorsanız, haftada birkaç gün yapmadığınızda kendinizi suçlu hissetmeyeceğiniz pratikleri seçin. Her gün bedene veya zihne iyi gelen 2 uygulama seçtikten sonra gerisini planlamayın. Çünkü sürekli aynı rutinlerini tekrarlamak üzerinizdeki baskıyı artırarak sizi tüm hedeflerden soğutabilir. Aslında baktığınızda; o günü sadece kaliteli uyku uyuyarak, kısa bir yürüyüş yaparak veya arkadaşlarınızla birlikte gülerek geçirmeniz de gayet sağlıklıdır. Hatta kimi zaman, zoraki yapılan egzersizlerin yanında daha fazla zevk ve dinlenme sunduğu için çok daha rahatlatıcı olabilir.
2. Dengeli uygulamalar seçin
Tüm gelişmeleri takip edip denemenin üzerinizde yarattığı baskıdan kurtulmak için ilk önce iç sesinizi dinleyin. Yaşamınıza entegre edeceğiniz uygulamaları daha bilinçli seçin. Aşırı hareket edip her şeyi yapmaktansa daha az fakat farkında eylemlerde bulunun. Bunun yanı sıra bedeniniz yorgun olduğunda onu dinlendirmeyi ve sadece enerjik hissettiğinizde hareket etmeyi unutmayın. Çünkü herkesin spor rutini ağır antrenmanlardan veya ileri seviye yoga pozlarından oluşmak zorunda değil. Bazen kısa bir nefes pratiği bile size iyi gelebilir.
3. Kendinizi cezalandırmayın
Beslenmede sürdürülebilir alışkanlıklar kazanmak, uzun vadeli mutluluğun esas anahtarıdır. Bu nedenle yemek yerken kendinizi cezalandırmaktan kaçının. Bunun yerine size iyi gelen ve enerji veren yiyecekleri seçin. Zorlayıcı diyetler ve tatsız detoks suları size kendinizi kötü hissettiriyorsa hepsini bırakın gitsin. Sağlık bir kontrol listesi olmadığı için herkese uyan tek bir plan olmadığını unutmayın. Arada kendinizi ödüllendirmekten de en sevdiğiniz tatlıları yemekten de kaçınmayın, sadece dengeli ve orantılı olmaya özen gösterin.
4. Esnek olun
Kaçırılan bir spor gününün ya da bozulan bir diyetin ardından kendinizi suçlamaktan vazgeçin. Bırakın o gün de öyle oluversin. Sürdürülebilir bir wellness yolculuğu için kendinize esnek alanlar tanımaktan kaçınmayın. Eğer canınız istemiyorsa veya kendinizi enerjik hissetmiyorsanız, belki de biraz gevşemenin ya da arkadaşlarınızla buluşup felekten bir gece geçirmenin zamanı gelmiştir.
Kısaca; kusursuz olmadan da sağlıklı, mutlu ve huzurlu olabileceğinizi hatırlarsanız wellness rutinlerinizi tekrar keyifli hale getirebilir ve motive olabilirsiniz.
Kaynak: news.com.au
İlginizi çekebilir: Motivasyonunuzu geri getirecek 8 öneri