
Valve’ı batmaktan Korece bilen bir stajyer kurtarmış!
Valve‘ın gerek Half-Life markası ile FPS türüne, gerek Counter-Strike ile esporlara gerekse Steam ile dijital oyunlara olan katkıları tartışma konusu edilebilecek başlıklar değil bildiğiniz gibi. Bugünkü alışkanlıklarımızın ana hatlarını çizmek konusunda oyun dünyasındaki en büyük firmalardan olan, belki de en büyüğü olan Valve’ın, bugünlerde 20.yaşını kutlayan Half-Life 2’nin piyasaya çıkmaya hazırlandığı günlerde iflasın eşiğinden döndüğünü de yine aşağıda bulabileceğiniz Half-Life 2 belgeseli sayesinde öğrenmiş olduk.
Belgeselde ilgili kısmı izleyebilirsiniz ancak olayın hikayesini kısaca anlatmak gerekirse, Half-Life ve Counter-Strike ile zaten çılgın atan, öyle böyle bir ün yapmayan ve pratikte paraya para dememesi gereken Valve, 2004 yılı itibarıyla Half-Life 2’nin çıkışı için hazırlanmaktadır.
Oyunun dijital versiyonu o zamanlar çok az kişinin duyduğu, duyanların da fena halde şüpheyle yaklaştığı Steam üzerinden dağıtılacaktır ve tüm hakları Valve’a aittir. Oyunun kutulu versiyonunun dağıtım hakları ise firmanın önceki oyunlarında da birlikte çalıştığı, Vivendi‘nin alt firması olarak Sierra‘ya aittir.
Oyun piyasaya çıkar. Bu arada Valve’ın kulağına Vivendi’nin Güneydoğu Asya’daki internet cafelere oyunun lisanslarını ücretsiz olarak dağıttığı duyumu gelir ve Valve da firmadan izahat istemekle kalmayıp bir de dava açar.
Dava 2005’e sarkar ve belgeselden öğrendiğimiz kadarıyla en başlarda dava Valve’ın lehineyken Vivendi, San Francisco’dan dev, acımasız bir hukuk firmasıyla anlaşır ve firma 2001 yılında yapılan ilk anlaşmalardan tutun da, Valve’ın Steam’i yapıp işletme haklarına kadar her noktada açıklar arayarak Valve’ı karşı dava yağmuruna tutar.
Birbiri ardına gelen bu davalar, gerek sonuçları gerekse avukat masraflarıyla hem Valve’ın hem de firmanın sahibi Gabe Newell‘ın belini öylesine büker ki, kendi deyimiyle kasada bir kuruş para kalmaz, kişisel olarak israfın eşiğine gelir ve evini ipotek ettirmeyi bile düşünür. Zira Vivendi’nin karşı davaları sadece şirket düzeyinde kalmamış, Gabe Newell ve Scott Lynch‘in cebindeki son kuruşa kadar almak isteyen bir seviyeye ulaşmıştır.
Bu esnada bir şey olur ve dava tamamen tersine döner.
“Andrew”: Oyun dünyasını kurtaran stajyer
Valve dava devam ederken mahkemeden Vivendi’nin Kore’deki operasyonlarıyla ilgili detaylı bilgi talebinde bulunur ve Vivendi’nin hukuk firmasının buna cevabı da tam kendilerinden beklenen korkunçlukta olur; Tamamı Korece onbinlerce sayfa döküman. Vivendi kısaca Valve’ı pes ettirmeye ve kendi istediği şartlarda kıçlarındaki dona kadar almalarına “OK” dedirtmeye çalışmış bildiğiniz.
Derken, UCLA’de okuyan ve adının Andrew olması dışında hiçbir şey bilmediğimiz, iyi seviyede Korece bilen bir stajyer oturup günlerce bu dökümanlarda bir şeyler arama görevini alır. Çoğunluğu önemsiz gözüken dökümanlar arasında iki müdür yardımcısının arasındaki bir konuşmayı bulur ve Valve’daki ilgililere iletir. Önemlidir zira konuşma “Valve’a ait delilleri tam istediğiniz şekilde yok ettik” cümlesini içermektedir ve bu mahkeme için çok açık bir anlam taşımaktadır: Delil karartma.
Vivendi her ne kadar buna “yanlış çeviri” diye itiraz etse de gerek Andrew’un Koreceyi ana dili gibi konuşabilmesi gerekse UCLA’deki ihtisasının da buna uygun olması davayı Valve’ın yönüne çevirir.
Firmanın her şeyini almaya çalışan Vivendi, Half-Life serisinin tüm haklarını, kutulu oyunlar da dahil olmak üzere Valve’a bırakmak zorunda kalır ve tabii vaktiyle usulsüz olarak dağıttığı internet kafe lisans hakları da yine Valve firmasına geçer.
Sonrası tarih.
Steam bir çağı kapatıp bir çağı açar ve Half-Life 2 de bugün 20.yaşında hala genç. Vivendi Games ve Sierra’nın da 2008 yılında iflaslarını verdiğini hatırlatmış olalım.