Gelisiyorum.com | Blog

WH40K: Space Marine 2 İnceleme

27.10.2024
14
WH40K: Space Marine 2 İnceleme

“Onlar benim en iyi savaşçılarım olacaklar, kendilerini bana adayan bu adamlar. Onları kil gibi şekillendireceğim ve savaş fırınında döveceğim. Demir gibi iradeli ve çelik gibi sağlam olacaklar. Onları büyük zırhlara büründüreceğim ve en güçlü silahlarla donatacağım. Veba ya da hastalık onlara dokunmayacak; hiçbir hastalık onları etkilemeyecek. Öyle taktiklere, stratejilere ve makinelere sahip olacaklar ki hiçbir düşman savaşta onlara üstün gelemeyecek. Onlar benim Teröre karşı siperimdir. Onlar İnsanlığın Savunucuları. Onlar benim Space Marine’lerim… ve korku nedir bilmeyecekler.”
– İnsanlığın İmparatoru

Warhammer 40.000: Space Marine II

Space Marine 2

“Evrenin gizemlerini kavrayamazsınız; sadece İmparator’un Emrinin doğruluğuna güvenmelisiniz.”

Warhammer bugün birçok insanın bildiği bir marka haline geldi. Özellikle dijital oyun dünyasında düzenli olarak Warhammer oyunu görmekteyiz. Hatta geçen senelerde LEVEL dergisini yayınlıyorken, bir ara ayda iki tane Warhammer oyunu incelediğim oldu. Özellikle 40K versiyonu ile dijital oyun severlerin de tanıdığı bir isim olan Warhammer, esasen 1975 yılında tavla ve go gibi oyunlar üreten Games Workshop’un yıllar sonra, 1987 yılında yarattığı bir minyatür hobi / savaş oyunudur. Kendi bünyesinde Warhammer Fantasy, Warhammer 40.000, Age of Sigmar ve Middle – Earth minyatür oyunları bulunur. Dünyanın en detaylı minyatürlerinden birisini üreten firma, oyunlarına belirli aralıklarla yeni kurallar getirir. Misal WH40K an itibariyle onuncu edisyon kural kitabına sahip.

Başta İngiltere olmak üzere tüm dünyada hatırı sayılır miktarda oyuncusu bulunan WH oyunları, en çok 40K versiyonu ile kendisinden bahsettirmektedir. Ülkemizde de 1998 yılından beri başta İstanbul Beşiktaş Sihir ve Saklıkent Cafeler olmak üzere, Ankara’da Oversoul’da da çok erden dönemlerde oynanmaya başlanmıştır. Bugün aktif olarak Warhammer başta olmak üzere minyatür savaş oyunları deneyim edilen yer İstanbul Pegasus Oyuncaktır. Nitekim dünya ile kıyaslandığı zaman ülkemizdeki aktif Warhammer oyuncu sayısının bir hayli düşük olduğunu belirtmek gerekiyor.

Diğer taraftan dijital oyunlar sayesinde birçok oyun sever artık bu dünyayı o ya da bu şekilde biliyor. Benim öğrencilerimse genelde lore’un büyüklüğü yüzünden girmeye baya korkuyor olsalar da sayemde bir yerinden başlıyorlar diyebilirim. Özellikle Dawn of War isimli strateji serisi ile kendisinden bir hayli bahsettiren bu muazzam dünya, bugün birçok farklı türde oyun ile karşımıza çıkıyor. İlki 2011 yılında üretilen Warhammer 40.000: Space Marine, piyasaya çıktığında birçok Warhammer severin Space Marine gazını almasını sağlamış, markayı hiç duymayanları da fena halde kendisine çekmeyi başarmıştı. Benim için en fazla on üstünden yedilik bir oyundu ama Space Marine olmanın ne demek olduğunu bir noktaya kadar çok iyi şekilde anlatabilmesinden dolayı, bir şekilde kendisini oynattırmıştı. Nitekim aradan geçen uzun bir sürenin ardından 9 Eylül itibariyle serinin ikinci oyunu bizlere merhaba dedi. Uzun saatler başına geçip etrafa ateş ettiğim bu muazzam oyuna, biraz da sizlerle ateş etmek için buradayım! Buyurun gelin hayata bolter sıkalım!

Space Marine 2

Reklam

Ultra Marines

Bu kadar Space Marine diyoruz ama bu arkadaşlar neden özel? Neden bu kadar güçlüler? “The Space Marines” ya da bir diğer isimleriyle “Adeptus Astartes”, insanlığın en büyük koruyucularıdırlar. Bu arkadaşlar her ne kadar insan olsalar da aslında bir o kadar da insan değillerdir. Basitçe Süper İnsan diyebileceğimiz Space Marine’lerimiz, genetik olarak değiştirilmiş, bir insanın katlanabileceğinden çok daha zor psikolojik sınavlara tabii tutulmuş yaratımlardır. Space Marine olacak kişiler, kimi Chapter’lar tarafından arayıp bulur, kimileri belli bölgelerdeki insanları düzenli olarak takip ederek saflarına katar, bazıları da direkt olarak kaçırılırlar. Bir defa bu yola girilip transhuman Astertes olduktan sonra, kişi daha önceki hayatını tamamen yok sayar. Ne aile ne de akrabaları ile bir iletişimi olmaz. O artık kendisini İmparatora adamış bir Space Marine’e dönüşmüştür… Efendim Space Marine’lerin insanlığı başta Chaos olmak üzere tüm düşmanlardan koruma fikri ezelden beri sürmektedir. Fakat geçen yüzyıllar arasında ortaya çıkan farklı düşmanlar, galaksideki birçok insan gezegenini ele geçirmiş ve bu yayılma giderek hız kazanmıştır. Bu ilerleyişe bir dur demek isteyen İmparator ise “The Indomitus Crusade” adı verilen, tarihin şu ana kadar gördüğü en büyük seferini başlatmıştır. Bu sefer Space Marine’lerin en büyük komutanı ve Primarch olan Roboute Guilliman tarafından yönetilmektedir. Amacı, Chaos, Ork, T’au, Drukhari ve Tyranid gibi güçlere yenik düşen bölgeleri yeniden ele geçirmek ve bu arkadaşları durdurmaktadır. Great Rift açılığından beri aktif olan bu sefer, bugün halen devam etmektedir. (Hatta öyle görünüyor ki bir süre daha da devam edecek.) Space Marine II’deki olaylar da tam olarak bu seferin yeniden heyecanlandığı döneme denk gelmektedir.

“Era Indomitus” olarak bilinen dönem, Great Rift’in doğup galaksiyi ikiye bölmesinden hemen sonrasını konu almaktadır. Özellikle uzun süre gözlerden ırak olan Roboute Guilliman’nın yeniden kendisi göstermesi ile başlayan bu sefer, tam her şey yolunda gidip Space Marine’lerin avantajına doğru ilerleyen olayların bir anda zora girmesi esnasını konu alıyor. Daha sonraları “Dördüncü Tyrannic War” olarak isimlendirilecek olan savaşta, bir anda açılan yeni bir cephede olan olayları deneyim ediyoruz. Ana karakterimiz ilk oyundan da tanıdığımız Demetrian Titus. İlk oyunu hatırlayanlar, kendisinin en son Graia’da Ork’lara karşı verdiği amansız mücadeleyi hatırlayacaklardır. Her ne kadar bu savaş esnasından muazzam bir başarı göstermiş ve tüm Graia’yı kurtarmış olsa da savaş esnasında Chaos’un yarattığı “Warp” güçlerini kullandığı gerekçesi ile yargılanmıştı. Bildiğiniz üzere Chaos ile ilgili en ufak temas bile Space Marine’ler tarafından “heresy” yani “sapkınlık” olarak görülmektedir. Hal böyle olunca kısa sürede bileti kesilen Titus, Inquisitor Thrax’ın suçlamaları üzerine hapis yatmıştır. Thrax ise başka bir görev esnasında, bir Daemon tarafından “possessed” edilir ve Grey Knight’lar tarafından öldürülür. Ölümünün ardından Inquisition’un diğer üyeleri Titus’u serbest bırakır ve Chapter’ına geri döner. Dönüşünden sonra Chapter’ının adına layık olmadığını düşünen Titus, Deathwatch hizmetine girer. Rütbesi de düşürülen Titus, yeni hayatında başta Tyranid yok etmekle başladığı yolculuğuna, işlere Thousand Sons’un karştığı bambaşka bir hikaye ile devam eder… Daha da anlatırsam artık spoiler’dan spoil’era koşarız en sevdiğim okur; o yüzden size bu kadar lore ve genel bilgi sanıyorum yeter. Şimdi gelin şu oyuna bir dalalım!

Karanlık!

Öncelikle konu WH40K olduğu vakit, ilk olarak karanlık temasının çok iyi kullanılması gelmektedir. Gotik fütüristik mimarinin hakim olduğu bu dünyada, bitmeyen bir savaş olduğu gibi, bir şekilde galip gelsen bile asla tam olarak umudun olmadığı, karamsar ve karanlık bir hava hakimdir. Dünyadaki hemen her şey devasa ve insanı ufak hissettirme üzerine kurulu bir mimari anlayışa sahiptir. Gotik mimari ve öğeler hemen her yerde sizi boğmak için devamlılık sağlamaktadır.

Space Marine II’ye bu açıdan baktığımızda, dünya tasarımı ve WH40K evreni mimarisi konusunda gerçekten de harika bir iş çıkartılmış diyebilirim. Benim gibi uzun yıllardır oyunu deneyim edenler de dahil olmak üzere, hemen herkesi kendisine çekmeyi başaracak bir tasarım söz konusu. Zaten 40K’ya hakimseniz, yüzünüzü güldürecek çok fazla ince detayı görmeniz işten bile değil.

Ben oyunu en üst grafik seviyeside, PC platformunda deneyim ettim. Işıklandırmadan, efektlere kadar birçok detay harika şekilde oyuna yedirilmiş. Tabii burada dikkat edilmesi gereken, sonu gelmeyen Tyranid Swarm’larına karşı gelmek. Bu işi de daha önce World War Z’de kullanılan Swarm Engine’nin çok daha geliştirilmiş bir versiyonu ile sağlamışlar. Hatta aynı grafik motoru daha sonraları Snow Runner oyununda da benzeri işlemler için kullanılmıştı. Özellikle uzak mesafe ve yakın mesafedeki kalabalık render’larını iyi bir bilgisayar sistemi ile rahatlıkla alınabildiği için, savaş alanının kaosu da muhteşem bir şekilde son kullanıcıya iletilmiş.

Space Marine II’de Campaign, Operations ve Eternal War olmak üzere toplamda üç farklı oyun modu bulunuyor. Campaign modu Kadaku, Avarax ve Demerium isimli üç farklı gezegende geçiyor ve toplam beş adet operasyona ayrılıyor. Bu operasyonlarda ana karakterimiz Titus’u kontrol ediyoruz. İlerleyiş esnasında yanımızda bulunan iki yoldaşımızı, iki arkadaşımızı oyunumuza çağırarak co-op şekilde deneyim edebiliyoruz. Eğer mümkünse bu şekilde ilerlemek çok daha eğlenceli ama yapay zeka da bir noktaya kadar “fena değil” diyebilirim. Campaign çok normal bir WH40K olaylar zinciri ile başlayarak, önce epik bir anlatıma ve oradan da giderek DAHA DA EPİK bir anlatıma dönüşüyor. Oyunun sonuna doğru geldiğinizde karşınıza çıkanlar, bir anlamda sizi de Space Marine’e dönüştürecek kadar enerjiye sahip diyebilirim. İkinci oyun modumuz ise Operations. Bu mod Co – Op PvE deneyim yaşamak isteyenler için tasarlanmış.

Açıkçası oyunu deliler gibi oynamama sebep olan Operations Modu, içerisinde Minimal, Average, Substantial ve Ruthless olmak üzere dört farklı zorluk seviyesi barındırıyor. Tahmin edebileceğiniz üzere bu zorluklar büyük ölçüde fark ediyor. Tamamlanan operasyonun sonunda oyuncular silah yeteneği, sınıf yeteneği ve Requisition puanı kazanıyor. Bu üçü arasından en kritik olanı Requisition puanı diyebilirim. Hem operasyon hem de Eternal War modlarından kazanılabilen puandan, Minimal deneyimde 35, Average’den 55, Substantial’dan 95 ve Ruthless’dan 165 puan elde edebiliyoruz. Bu puanlar sayesinde de yeni silah versiyonları, silah perk’leri, sınıf perkler’i ve Heraldry zırh düzenlemeleri açmak mümkün oluyor. Anlayacağınız oyun deneyiminin büyük bir kısmı bu puanı farmlamak üzerine yoğunlaşıyor.

An itibariyle Inferno, Decapitation, Vox Liberatis, Reliquary, Fall of Arteus ve Ballistic Engine olmak üzere altı adet bölüm mevcut. Bazılarında Tyranid ana düşmanken bazılarında da Chaos esas çocuk rolünde. Haritaları tamamlamak için de farklı görevleri yerine getirmek gerekiyor. Birazcık Vermintide ya da Darktide oynadıysanız, zaten bu oyun moduna hazırsınız demektir. Eternal War tarafındaysa 6’ya 6 bir PvP modu bizlere el sallıyor. Farklı haritalardan birbirimize girdiğimiz bu oyun modunda, özellikle seçeceğiniz sınıf büyük fark yaratıyor. Tactical, Assault, Vanguard, Bulwark, Sniper ve Heavy olmak üzere altı adet farklı sınıf bulunuyor. Operation’larda aynı takımda her bir sınıftan sadece tek adet oyunda bulunabiliyorken, PvP modunda her sınıftan iki adet bulunabiliyor. Her sınıfın Core, Team ve Gear olmak üzere kendi içerisinde de üç seviyeye ayrılan başlıklarda Perk’leri bulunuyor. Sınıflar arasındaki temel oyun deneyimi ve takıma katkılarının farklılığı dışında, bir de ne gibi Perk’leri kullandıkları da büyük fark yaratıyor. Özellikle Operation modunda takımda kimin ne yaptığını bilmek çok ama çok önemli.

For the Emperor!

Savaş mekaniğinin temelinde perfect timing yer alıyor. Campaign’de düşmanları kısa sürede ortadan kaldırmamıza imkan sunan bu özellik, multiplayer deneyimde sınıflarımıza özel yeteneklerin güçlenmesine ya da hızlanmasına imkan sunuyor. E hal böyle olunca ne gibi silahlar kullanacağımızı da bilmek lazım… Öncelikle Campaign’de sadece Melta Rifle kullarak oyunu bitirebilirsiniz. Yine de son bölümlerde Plasma Incinerator’e geçmekte fayda var. Tek tek saymayacağım ama oyunda toplam 14 adet ana silah, üç adet ikinci silah ve beş adet de yakın dövüş silahı bulunuyor. Benim genel kombom erken oyunda Melta + Heavy Bolt Pistol + Chainsword; son iki bölümdeyse Plasma Incinerator + Plasma Pistol + Power Sword oldu. Ayrıca kullanabileceğiniz dört farklı bomba modelini de unutmadan söyleyeyim. Bu arada bombaları buldukça atın, bir şekilde yenisini buluyorsunuz. Ayrıca genel harita tasarımına da ufaktan değinmekte fayda var. Mekanik şu şekilde ilerliyor; “Bölüme başla, düşmanla kapış, ileri de malzeme bul. Eğer etrafa iyice bakarsan daha fazla malzeme bul. Daha da iyice bakarsan, bölüm ile alakalı bilgiler içeren kayıt cihazlarını bul.” Döngü tam olarak bundan ibaret arkadaşlar. Ayrıca siz ne yaparsanız yapın, düşman birimleri belirli bir noktaya gelmediğiniz sürece tetiklenmiyor. Yani bir dalga bittiği zaman bitmiş oluyor. Bu sebepten etrafta rahatlıkla dolaşabilirsiniz. Peki bu düşmanlar kimler? Biraz da onlardan bahsedeyim.

Öncelikle Tyranid dostlarımızdan başlayalım. Bu arkadaşlardan Termagant, üzerinize sonsuz saldıran ufak arkadaşlara verilen isim. Kendilerini mümkün mertebe yakın dövüş silahları ya da topluluğa vuran silahlarla etkisiz hale getirmek en kolayı. Bir sonraki seviyede gelen düşman birimiz ise Tyranid Warrior. Bu arkadaşlar uzaktan gelen saldırıları bloklayabildikleri gibi, yakın dövüşte de can sıkıcı düşman birimleri. Bir anda karşımıza çıkan Spore Mine’lar aşırı derecede zarar verebilen, ufak birimler. Zoanthrope ise uçtuğu, kendine kalkan yarattığı ve etraftaki diğer Tyranid’lere buff sağladığı için en rahatsız edici düşmanlardan birisi. Mümkün mertebe en hızlı şekilde yok etmekte fayda var. Neurothrope ise yer altında girip kaybolabildiği ve bizi tutup resmen silkelediği için bir diğer zorlu düşman birimi. Özellikle geldiğini gördüğünüz anda saldırılarınızı kendisine odaklamakta fayda var. Ve gizlenmenin ve gizli saldırıların üstadı olan Lictor! Tamamen ortadan kabolup, bir anda üzerimize atlayabilen bu arkadaş, ortaya çıktığ anda seriden yok edilmesi gereken bir canavar. Son olarak Tyranid’lerin en kocamanlarından Carnifex! Bu devasa arkadaş aynı zamanda bölüm sonu canavarı formunda da karşımıza çıktığı için önce saldırı sekanslarını iyice anlayıp sonrasında saldırıya geçilmesi gereken düşmanlardan. Bir anda herkesi öldürebilecek güce sahip tek Tyrannid diyebilirim.

Thousand Sons tarafına baktığımızdaysa ilk olarak Cultistler bize el sallıyor. Bu ufak ve sanki zararsızmış gibi gözüken minik insanlar, özellikle bir süre bekleyip yaptıkları keskin atışlarla bir anda çok fazla hasar verebiliyorlar. O yüzden üzerimize tutulan yeşilimsi ışığa dikkat! Tzaangors ise artık deamon formuna dönüşmüş birlikler. Kılıç kalkan ile pata küte üzerimize saldıran bu arkadaşlara dikkat etmekte fayda var. Kalkanları sadece görüntüden ibaret değil, yakın dövüşte aman diyeyim. Rubric Marine’ler ise klasik Space Marine’lerin fazlaca Warp’ta kalmış Chaos versiyonu. Farklı silah opsiyonlarıyla saldıran bu akradaşların en korkucu özellikleri teleport olabilmeleri. Sorcerer’lar ise yine ilk hedef olması gereken birimlerden. Hem hızlı şekilde uçarak yer değiştirebilmeleri hem de yapıkları büyüler sebebi ile savaşın gidişatını düşman tarafına kısa sürede çevirebiliyorlar.

Son olarak Scarab Occult Terminator’ler… Bildiğiniz üzere Terminator zırhı diye bir şey var. Space Marine dünyasındaki en kalın zırh olarak bilindiği gibi, giyenlerin normalden çok daha kuvvetli silahlar kullanmasına da imkan sunan bir zırhtan bahsediyoruz. Hatta keşke biz de Campaign esnasında oyunda deneyim edebilseydik dediğim ve eksikliğini en çok hissettiğim başlık oldu. Her ne kadar kadar kendi üzerimize giyemesek de düşman üzerinde deneyim edebilmek de bir şey… Efendim bu arkadaşlarda ya menzilli saldırı yapan ya da yakın dövüşçü olarak karşımıza çıkıyor. Size tavsiyem Terminatör gördüğünüz zaman ne var ne yoksa üzerlerine atmanız. Yakın dövüşe girerken de aşırı temkinli olmanız. Açık ara oyundaki en tehlikeli düşman birimi bu arkadaşlar. Unutmadan, yine bölüm sonu canavarı olarak da karşımıza çıkan Helbrute’u unutmamak lazım! Bir nevi Chaos Dreadnought’u olan bu devasa arkadaşın da tıpkı Carnifex’de olduğu gibi saldırı sekanslarını takip edip ezberlemek gerekiyor. Bir de genel olara bu büyük düşmanların ya mesafeli ya da yakın dövüş silahlarına karşı zayıflıkları oluyor. Deneyip görebilirsiniz.

Imperium of Man

Oyunun geneline baktığımızda gerçekten de FAZLASIYLA testosteron dolu olduğunu görüyüoruz. Bu pek tabii Space Marine temasının özü ve Games Workshop’un yüzü olan bir ürünü pazarlama şekli gibi düşünebilirsiniz. Gerçekten de ERKEK diye bağıran bir oyun. Fazla fantastik milliyetçilik ve chapter sevgisi barındıran, yenilmez süper askerler deneyimi diyebilirim. Tek kişilik oyun iliklerimize kadar WH40K ruhunu yaşatmayı başarıyor. Senaryonun ilerleyişi de yine WH40K oyuncularının isteyeceği bir modda diyebilirim. Olaylar adım adım gelişip bir anda muazzam bir epikliğe dönüşüyor. Ana karakterimiz Demetrian Titus’un gelişimi ve chapter’ı içerisindeki deneyimi de yine harika şekilde oyuncuya aktarılmayı başarmış.

Nitekim Space Marine II’nin alametifarikası “Operations” ve “Eternal War” modları. Benim için Eternal War bir yere kadar eğlenceli olsa da özellikle PvE severlerin uzun saatler Operations moduna yapışık kalacaklarını garanti edebilirim. Evet, birkaç aya gazı bitecektir ama Vermintide serilerinden sonra Dark Tide’da aradığımı bulamamıştım. Fakat bu oyunun operation modu resmen açlığını çektiğim deneyimi sunmayı başardı.

Sıkntı hiç mi yok? E tabii ki var. Misal, bölüm ilerleyişleri biraz sıkıcı. Az önce yazdığım “Düşman gelsin, malzeme bul, düşman gelsin, malzeme bul, arada bölüm sonu canavarı gelsin.” sistemi beni bir hayli baydı. Ayrıca başkaları ile çok eğlenceli olsa da tek kişilik oyun deneyiminde yapay zeka gerçekten çok acayip şeyler yapabiliyor. Dünya çok büyük ve detaylı ama sanki biraz eksik. Daha fazla devasa olayın içerisinde olmak ve “canon” sayılacak olaylara odaklanabilen, daha büyük etkinliklere şahit olmayı isterdim. Bir de bu kadar tank ve benzeri araca sahip bir orduda, biraz da olsa bu cihazlarla haşır neşir olabilmek harika olurdu. En azından Dreadnought’u sadece bir kez görmektense deneyime dahil edebilmek kesinlikle önemli bir fark yaratırdı. Tek kişilik senaryoda da keşke bir şekilde seviye atlanabilseymiş dedim. En azından karakteri ya da kullandığımız silahı farklı şekillerde değiştirebilmek, genel olarak büyük bir deneyim farkı yaratırdı.

Oyunu aktif olarak oynadığım bir aya yakın süre içerisinde büyük bir gaz ile ilerledim ama ne yazık ki deneyim bir noktadan sonra kendisini tekrar etmeye başladı. Kısa sürede yeni haritalar ve eşyalarla desteklenmezse, birkaç aya pek de oynanmayan oyunlardan birisine dönüşmesi işten bile değil…

Ertuğrul Süngü


WH40K Space Marine 2


Grafikler
8


Sesler
8


Oynanabilirlik
9


Atmosfer
9


Optimizasyon
8

Artılar

  • Harika şekilde yansıtılan WK40K Dünyası
  • Karakterler ve oyuna olan etkileri
  • Eğlenceli Multiplayer modlar

Eksiler

  • Kendi tekrar eden bölüm tasarımları
  • Yetersiz multiplayer harita ve oyun modu
Bottomline

Sınıf ve silah güncellemerinden, farklı Perk’lerle yarattığımız birbirinden farklı karakter ile bitmek bilmeyen bir hayatta kalma mücadelesi. Hemen her yerinden WH40K akan bu oyun, hem Warhammer severlere hem de Warhammer’a yeni başlayacak olanlara muazzam bir içerik sunuyor.

Thank you for taking part in our survey


5
(3)

Kaynak

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!