Gelisiyorum.com | Blog

Yalnızlığa romantik bir kılıf mı, yoksa başka bir şey mi?

20.08.2025
22
Yalnızlığa romantik bir kılıf mı, yoksa başka bir şey mi?

Son yıllarda sosyal medyada ilginç kareler görmeye başladık: Beyaz elbiseler içinde yalnız bir kadın, kendi için hazırlanmış pasta, mum ışığında tek kişilik bir masa… Adına self-wedding deniyor: Kendi kendine evlenmek. Kimileri için bu bir güçlenme ritüeli, kimileri için ise yalnızlığa atılmış estetik bir kılıf.

Peki bu gerçekten güçlenmenin ve öz-değerin ifadesi mi yoksa yalnızlığı daha estetik, daha kabul edilebilir forma sokmanın bir yolu mu?

Kendiyle bağ kurmanın yeni ritüeli self-wedding ya da kendi kendine partnerlik, “hayatımdaki en önemli bağ benimle” diyebilmenin törensel bir yolu. Bazen bir yüzük takmak, bazen kendine söz vermek, bazen de her yıl dönümünde kendine küçük bir kutlama yapmakla sembolleşiyor.

Psikolojik açıdan bakıldığında bu pratik, öz-şefkat, öz-değer ve bağımsızlık kavramlarının altını çiziyor. Uzun yıllar başkalarının ihtiyaçlarını kendi önüne koymuş ya da yıpratıcı ilişkilerden geçmiş kişiler için, “önce kendimi seçiyorum” diyebilmek önemli bir eşik olabilir.

Yalnızlığın estetikleştirilmesi

Ama madalyonun diğer yüzü de var. Instagram’daki karelerde “self-wedding” çoğu zaman mükemmel ışık, özenle seçilmiş çiçekler, estetik kadrajlarla sunuluyor. Bu noktada ritüelin özünden çok, görsel gösterisi öne çıkıyor. Gerçekten kendini seçmek mi söz konusu, yoksa yalnızlığı cilalı bir hikâyeye çevirmek mi?

Araştırmalar gösteriyor ki özellikle genç kuşak, ilişkilerde artan yalnızlık oranlarını kabullenmekte zorlanıyor. Belki de bu trend, o boşluğu romantik imgelerle yumuşatma çabası.

Reklam

Pandemiyle birlikte hızlanan izolasyon, ekonomik güvensizlik, bağ kurma biçimlerinin dijitalleşmesi… Tüm bunlar bireyleri yalnızlığa daha yatkın hale getirdi. Ancak yalnızlık sadece “kimseyle birlikte olmamak” değil; çoğu zaman anlaşılmamak, görünmemek ve bağsız kalmak hissiyle de birleşiyor. Bu trend bir anlamda yalnızlaşmanın yarattığı derin boşluğu romantik imgelerle yumuşatma çabası.

Beyaz elbiseyle çekilen bir fotoğraf, içsel boşluğu kapatmıyor belki ama dışarıya “ben yolumda güçlüyüm” mesajı veriyor. Yalnızlık acısını saklarken ona bir estetik kılıf kazandırıyor.

Yalnızlığın iki yüzü

Yalnızlık, modern çağın en çok konuşulan ama en az anlaşılan deneyimlerinden biri. Bir yüzünde besleyici ve dönüştürücü tarafı var: Kendiyle kalabilmek, iç sesini duymak, yaratıcılıkla temas etmek, duyguları sakince sindirmek… Bu anlamda yalnızlık, bir tür içsel güçlenme alanı olabilir. Ama diğer yüzünde yıpratıcı bir boşluk barınıyor. Sosyal bağların zayıflaması, arkadaşlıkların yüzeyselleşmesi, ekonomik ve dijital baskılarla artan izolasyon… Bunlar yalnızlığı bir tercih olmaktan çıkarıp çaresiz bir zorunluluğa dönüştürüyor. Bu noktada yalnızlık, ruhsal sağlığı tehdit eden bir yorgunluk kaynağına dönüşebiliyor. “Kendi kendine partnerlik” akımı işte tam bu ikiliğin ortasında duruyor. Bir yanıyla insanlara güçlenme ve kendiyle bağ kurma fırsatı sunuyor ama diğer yanıyla, toplumsal yalnızlaşmanın üzerini şık imgelerle örten bir maske olabiliyor.

İster tek başına pasta kes ya da kendine yüzük tak, gerçekten kendine sadık mısın? Yalnızlığın estetiğine değil, özüne bakmak… Kendine verdiğin sözü tutabilmek, yanında kim olursa olsun içtenlikle var olabilmek… Günün sonunda hayatındaki en uzun, en gerçek ilişki, seninle olan!

İlginizi çekebilir: Şifalı görünmek, gerçekten şifalanmaktan daha önemli hale gelmiş olabilir mi?

Kaynak

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!