
Yasaklı Sayfalardan Ulusun Raflarına: Berserk’i Türkiye’ye Geri Getiren Çevirmen
Efsanevi manga Berserk’i Türkiye’de yeniden hayata döndürme görevini üstlenen çevirmen Peren Ercan, özel röportajında mesleğinin zorluklarını, sansür tartışmalarını ve Japon kültürünün kalbine uzanan kişisel yolculuğunu anlatıyor.
Çeviriyle Gelen Kader
Çevirmen ve yazar Peren Ercan için Japon edebiyatı ve mangasına giden yol, uzun yıllardır süren bir tutkunun doğal bir uzantısıydı. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Japonca Öğretmenliği bölümünden mezun olan ve burada doktorasına devam eden Ercan’ın profesyonel kariyeri mangayla değil, İngilizce video oyunlarını yerelleştirmekle başladı. İlk kez bir Japon romanı çevirmeye başladığında ise bu deneyim öylesine zorluydu ki, edebi çeviriyi tamamen bırakmaya yemin etmişti.
“Dosyayı bitirip teslim ettiğimde ‘Bir daha asla edebi eser çevirmek istemiyorum’ dedim. Resmen yemin etmiştim.”
Ancak kader yeniden devreye girdi. Çok sevdiği İthaki Yayınları ona önemli bir Japon edebiyatı eserini çevirme fırsatı verdi. Bu proje tutkuyu yeniden alevlendirdi ve sonunda onu şimdiye kadar yaratılmış en saygın ve zorlu manga serilerinden birini çevirmeye götürdü. Roman çevirisi de yapan Ercan, mangayı çevirmenin daha hızlı ve keyifli olduğunu vurguluyor.
Bir Efsanenin Dönüşü: Berserk Türkiye’de Yeniden
Berserk’in Türkiye’deki geçmişi sancılıydı. Başka bir yayınevinin ilk denemesinden sonra seri yasaklandı ve piyasadan toplatıldı. Pek çok hayran, serinin bir daha Türkçe yayımlanmayacağına inanmıştı.
“Berserk’in Türkiye’de yeniden yayımlanabileceğine inanan yoktu. Çok ütopik görünüyordu.”
Yıllar sonra Ercan’ın daha önce çalıştığı Akita Publishing, ona bu efsanevi seriyi çevirme teklifinde bulundu. Bu teklifi kabul etmek büyük bir karardı; çünkü sorumluluk büyüktü ve tutkulu hayran kitlesinden gelecek eleştirilerin yoğun olacağı açıktı. Ercan, seriyi Kentaro Miura’nın vefatından sonra dostunun tamamladığı ciltler de dahil olmak üzere yayımlandıkça çevirmeyi sürdüreceğini belirtiyor.
“Metinde Sansür Yok”: Yanlış Anlamaları Gidermek
Türk okurların en büyük endişelerinden biri sansür ihtimaliydi. Ercan bu kaygılara doğrudan yanıt verdi ve metinle görsellik arasındaki farkı açıkladı.
“Kendi adıma metinde herhangi bir yumuşatma olmadığını söyleyebilirim. Yayınevi bu konuda çok açık, hatta bazen benden daha açık.”
Ercan, hiçbir zaman diyaloğu sansürlemesi istenmediğini ve editör ekibinin orijinal eserin ham ruhunu korumaya kararlı olduğunu söylüyor. Okurların fark ettiği “sansür” yalnızca görsel düzeyde; örneğin hassas bir sahneyi kapatmak için konuşma balonunun büyütülmesi gibi. Bu tür değişiklikler tamamen yasal zorunluluklardan kaynaklanıyor, yayınevinin sanata ya da edebiyata müdahale etmek istemesinden değil.
Berserk’in Gri Ruhları: Hikâyeyi Özel Kılan Ne?
Berserk, insan doğasını derinlemesine ve çoğu zaman rahatsız edici biçimde irdelemesiyle tanınıyor. Hem röportajı yapan Beyza Güngör hem de Ercan, bu karanlık epik hikâyeyi çekici kılan unsurları tartıştı.
“Bir karakteri tamamen iyi ya da kötü diye tanımlayamazsınız… Örneğin ben bile okurlar arasındaki meşhur soruya, ‘Griffith haklı mıydı?’ net bir yanıt veremem.”
Hikâyenin merkezindeki Guts ve Griffith siyah-beyaz karşıtlıklar değil; gri tonların farklı yüzleri. Her biri büyük hırslar ve travmatik geçmişlerle hareket ediyor. Ercan, karakterlerin farklı seslerini çevirmede yaşadığı zorluğa dikkat çekiyor; Griffith’in seçkin, resmi dili ile Guts’ın kaba ve argo dolu konuşması arasında büyük fark var. Güngör ise serinin cazibesini, kader ve özgür irade üzerine sorduğu felsefi sorularda buluyor.
Sayfaların Ötesinde: Japonya’ya Uzanan Yolculuk
Ercan, yakın zamanda yaptığı Japonya seyahatinden de söz etti. Ülkeyi beklentileriyle uyumlu şekilde temiz, düzenli ve disiplinli bulmuş. Shibuya ve Akihabara gibi hareketli bölgeleri ziyaret etmiş, Fuji Dağı çevresindeki dingin manzaraları görmüş.
“Herkesin olumlu ya da olumsuz bir önyargısı vardır… ama ben inanılmaz keyifli bir ülke olduğunu söyleyebilirim.”
Japonca bildiği için herhangi bir ırkçılıkla karşılaşmamış, özellikle Tokyo’da yerel halkın turistlere alışkın ve yardımsever olduğunu anlatıyor. Bununla birlikte bazı mekânların yalnızca Japonlara açık olabileceğini, bunun da yoğun turizme karşı kültürü koruma isteğinden kaynaklandığını kabul ediyor. Yerel geleneklere saygı göstermenin önemini vurgulayan Ercan, ramen ve miso çorbası gibi yemeklerden kültürel ayrıntılara kadar her şeyin diliyle uğraştığı kültüre bağını güçlendirdiğini söylüyor.