
Yürek hoplatan aksiyon filmleri – Technopat
Aksiyon sinemasında büyük Hollywood yapımlarının yanında küçük bütçelerle çekilmiş ama nefes kesen sahneleriyle izleyiciyi ekrana kilitleyen filmler var. Bu filmler belki gişe rekorları kırmıyor ama gerçek aksiyon tutkunlarının kalbinde taht kuruyor. Biz de büyük yapımların gölgesinde kalan ama her aksiyon severin mutlaka deneyimlemesi gereken birkaç filmi paylaşıyoruz.
The Raid
Endonezya sinemasından çıkan bu 2011 yapımı, aksiyon türünün modern klasiklerinden biri haline geldi. Yönetmen Gareth Evans, Jakarta’nın kenar mahallelerindeki bir binada geçen bu hikayeyle sınırlı mekan ve bütçenin nasıl avantaja çevrilebileceğini gösteriyor. Film, narkotik operasyonuna çıkan özel tim polislerin 30 katlı bir binada mahsur kalmasını konu alıyor.

Iko Uwais’in başrolünde olduğu yapım, Endonezya dövüş sanatı Pencak Silat’ı beyaz perdeye taşıyor. Evans, kamerası ve kurgusuyla dövüş sahnelerini adeta dans gösterisine dönüştürüyor. Filmin claustrophobic atmosferi ve dur durak bilmeyen tempоsu, 101 dakika boyunca izleyiciyi nefes aldırmıyor. Özellikle dar koridorlarda geçen çatışma sahneleri, aksiyon sinemasının en etkileyici örnekleri arasında yer alıyor.
The Man from Nowhere
Güney Kore sinemasının bu 2010 yapımı, sessiz ve gizemli bir adam olan Cha Tae-sik’in (Won Bin) komşu kızı So-mi’yi kurtarmak için girdiği mücadeleyi anlatıyor. Lee Jeong-beom’un yönettiği film, aksiyon türünü duygusal derinlikle harmanlayarak etkileyici bir deneyim sunuyor.

Won Bin, filmde çok az konuşan ama gözleriyle bin kelime söyleyen bir karakter yaratıyor. Eski askeri geçmişi bulunan Tae-sik’in, masum bir kızı kurtarmak için kendini nasıl tehlikeye attığını izlemek gerçekten heyecan verici. Film, özellikle son yarım saatteki nefes kesen aksiyon sekanslarıyla akıllarda kalıyor. Kılıç kullanımının ustaca sergilendiği sahneler ve kimlik gizemi filme ayrı bir boyut katıyor.
Dredd
2012 yapımı bu film, aynı adlı çizgi romandan uyarlanan ikinci sinema denemesi olmasına rağmen ilkinden çok daha başarılı. Karl Urban’ın başrolde yer aldığı yapım, gelecekteki distopik şehir Mega City One’da geçiyor. Yargıç Dredd, yeni ortağı Anderson’la birlikte 200 katlı bir gökdelenin tepesinden başlayarak aşağı iniyor ve her katta farklı tehlikelerle karşılaşıyor.

Urban, filmde hiç maskesini çıkarmayarak çizgi roman karakterine sadık kalıyor. Bu durum oyuncunun yalnızca çene hattı ve ses tonuyla karakter yaratmasını sağlıyor. Pete Travis’in yönettiği film, özellikle “Slo-Mo” adlı uyuşturucunun etkisini gösteren sahnelerde görsel olarak büyülüyor. Lena Headey’nin canlandırdığı ana kötü karakter Ma-Ma da filmin güçlü yanlarından biri. Sınırlı mekan kullanımına rağmen film hiç sıkıcı gelmiyor.
Upgrade
Leigh Whannell’ın 2018 yapımı bu bilim kurgu aksiyon filmi, küçük bütçeyle büyük etkiler yaratmanın mükemmel örneği. Logan Marshall-Green, eşini kaybeden ve felç kalan Grey Trace karakterini canlandırıyor. Deneysel bir çip olan STEM sayesinde tekrar hareket edebilen Grey, intikam peşinde koşmaya başlıyor.

Marshall-Green’in robotik hareketleri ve STEM’in kontrolündeyken sergilediği aksiyon sahneleri gerçekten etkileyici. Whannell, teknolojik paranoya ve insan-makine ilişkisini akıcı bir şekilde işliyor. Filmdeki dövüş koreografisi ve kamera hareketleri, karakterin vücudunun artık ona ait olmadığı hissini başarıyla yansıtıyor. Özellikle filmin sonu, izleyiciyi uzun süre düşündürmeyi başarıyor.