
Zihinsel dayanıklılığa dair birkaç dürüst cümle
Bazı sabahlar vardır, uyanırsın ama kalkmak istemezsin. Sadece yorganın altında kalmak, kimseyle konuşmamak, hiçbir şey düşünmemek istersin. Dışarıdan bakıldığında “normal” bir gün gibidir. İşine gidersin, yüzün gülümser, kahveni içersin. Ama içten içe yorgunsundur. Hatta yorgunluğu da geçmiş, bir çeşit tükenmişliğe yaklaşmıştır halin.
İşte tam bu noktada kendine şu soruyu sormaya başlarsın: “Ben iyileşiyor muyum, yoksa sadece dayanmaya mı çalışıyorum?”
Bu iki kavram –iyileşmek ve güçlenmek– sık sık karıştırılıyor. Oysa aralarında önemli bir fark var.
İyileşmek, bir yaranın kabuk tutması gibi. Canın yanar, kanar, sonra bir noktada kurur ve iyileşir. Ama o süreç boyunca acı hissedilir, durmak gerekir. Kendini anlamaya, olan biteni sindirmeye zaman ayırmak gerekir.
Güçlenmek ise iyileşmeden sonra gelen bir şey. Yeniden aynı yerden geçerken daha az hasar almak gibi. Bazen de hasarı daha hızlı fark edebilmek, kendini daha net koruyabilmek gibi.
Terapide en sık karşılaştığım cümlelerden biri şu oluyor: “Ben artık güçlü olmak istiyorum.”
Bu cümleyi kuran kişi aslında çoğu zaman çoktan güçlüdür. Çünkü en zor şeyi yapmıştır: Kendine bakmak. Gerçekten, dürüstçe… “İyi değilim.” diyebilmek bile başlı başına bir dayanıklılık göstergesidir. Zihinsel dayanıklılık, her sabah dimdik uyanmak değil; bazı sabahlar düşüp, akşamına hala kendin olabilmektir.
Peki zihinsel dayanıklılık ne değildir?
Sürekli pozitif olmak değildir.
Olumlu düşünmeye çalışmak değildir.
Kendini her seferinde zorla ayağa kaldırmak da değildir.
Zihinsel dayanıklılık bazen şudur: Sessizce ağlamak ve sonra kendine nazikçe sarılmak.
Bir hafta hiçbir şey yapmadan, “Bugün sadece nefes aldım ve bu da yeter.” diyebilmek.
Ve en önemlisi, o içten gelen “yoruldum” fısıltısını duyabilmek.
Çünkü o fısıltı, seni kendine yaklaştırır.
Ve bu yazının da sana hatırlatmak istediği şey tam olarak bu:
İyileşmek için önce dinlemeyi öğrenmek gerekir. Kendini. Sessizliğini. Yorgunluğunu.
Güçlenmek içinse o yorgunluğu inatla yok saymak değil, kabul ederek yol almak gerekir.
Evet, her şeyin hızlı olduğu bir çağda yaşıyoruz. “Hemen toparlan”, “güçlü ol”, “düşünme artık” gibi cümleler dört bir yanımızı sarmış durumda. Ama gerçek iyileşme böyle bir hızla değil, kendi iç ritmini duyabildiğinde başlıyor.
Bazen sadece oturup hiçbir şey yapmamak, en büyük ilerlemedir.
Bazen ağlamak, büyümektir.
Bazen yorgun olduğunu kabul etmek, güçlenmenin ilk adımıdır.
Unutma; iyileşmek zaman alır.
Güçlenmek ise, o zamanı kendine tanıyabildiğinde olur.
Sen şu an hangisini yaşıyorsun?
Kendini iyileşme sürecinde mi hissediyorsun, yoksa güçlenmeye mi çalışıyorsun?
Biraz dur, kendine bu soruyu sor. Cevap hemen gelmese bile, sorduğun için bile bir şeyler değişmeye başlayabilir.
İlginizi çekebilir: Bırakmak, teslim olmak değildir: Zihinsel gücün sessiz pratiği