
Babasız büyüyen kız çocukları: Babalar ve kızları
Babasız büyüyen kız çocukları bugünkü yazım.
Şaşırdınız değil mi bir Salı günü yazımın paylaşılıyor olmasına. Bu sayfalarda ilk yazmaya başladığım günden beri hep Perşembeleri paylaşıldı yazılarım. Çok nadir olsa da Cuma yayınlandığı oldu elbet, muhtemelen Perşembe gününe yetiştirilememesinden. Ama Salı… Sanırım hiç ya da belki bir kere.
Özellikle bugün paylaşılmasını istedim yazımın çünkü bugün benim için özel bir gün. Özel demek ne kadar doğru olur onu da bilemiyorum açıkçası. Belki de ‘acı’ demek daha doğru olur. Çünkü bugün sevgili babamın hayata gözlerini yumduğu gün. Tam 8 sene önce bugün veda etti bu kahpe dünyaya.
Yazılarımı takip edenler ve bizleri tanıyanlar bilir. Babam Kıbrıs’ta sol görüşlü bir gazetede yazı yazıyordu uzun yıllardır. Köşesinin adı da ‘Kalem’ idi. Kalem, bir zamanlar işletmeciliğini yaptığı barın ismiydi aynı zamanda.
Yaaa… Benim babam zamanında bar işletmecisiydi…
Nasıl bir bar derseniz, çoğunlukla dostlarının ziyaret ettiği, birkaç (ya da onlarca) kadeh içilen bir bardı kendisi. Öncesinde de başka bir isimle (Sisifos) bir bar işletmişti. Sanırım ikisi farklı mekandı. Çok hatırlayamıyorum açıkçası, ben küçüktüm o zamanlar, ortaokul dönemleri olsa gerek…
Babam yazılarında eskiye ait bir şey anlattığında Tam hatırlayamıyorum. Sanırım şöyleydi. Eski zaman, tam çıkaramıyorum, ama sanırım… gibi cümleler yazardı hep. Şimdi ben de öyle oldum. Onun gibi, eski zamana ait bir şey anlatacağımda Tam hatırlayamıyorum doğrusu gibi cümleler kuruyorum. Bunu bir süredir fark ediyorum. Yoksa bende mi yaşlanıyorum? Ne dersiniz?
Neyse konudan sapmayalım. Bu arada benim yazılarımı takip edenler çok iyi bilir bir konudan bahsederken başka bir konuya atlayıp konumuza dönelim, konuyu dağıtmayalım gibi cümleler yazdığımı…
İnanır mısınız babamın da birçok yazısında bu şekilde cümlelerinin olduğunu da fark ediyorum son zamanlarda. Babasının kızı adeta…
Hep istediğim bir şey varsa, babam gibi iyi bir yazar olabilmektir sanırım.
Babamdan aldığım 2 karakteristik özelliğim var benim. Birincisi kapitalist sistemin kölesi olmak istememek ve işlememek. İkincisi de alkol sevgim olabilir sanırım. Ama benim en çok istediğim, ondaki yazı yeteneği. Kelimeleri yazıya dökebilme yeteneği. Belki de bir gün onun gibi iyi bir yazar olabilme hayali…
Evet, bugün babamın 8. ölüm yıl dönümü. Nasıl geçti bu 8 yıl diye sorarsanız, inanın ben de bilmiyorum.
Babam (tanıyanlar bilirler), dünyadaki en hümanist insanlardan biriydi sanırım… Bir insan bütün insanları sevip, hepsine saygı duyup, hepsiyle nasıl empati kurabilir dersiniz? İnanın ben de bilmiyorum…
Babamı anlatmaya kalksam muhtemelen milyonlarca sayfa yazmam gerekir.
Ya da belki sadece bir cümleyle anlatılabilirim onu. İçinde iyilik ve sevgi dışında hiçbir şey olmayan oldukça entelektüel bir insan…
Ama ben babamla olan ilişkimden ve babasından uzak olan kız çocuklarının tüm hayatı boyunca ilişkilerinde yaşadıkları zorluklardan bahsetmek isterim bugün sizlere.
Gerçi ne kadar da duygularımı yazıya dökebilirim, ne kadar kendimi ifade edebilirim inanın ben de pek bilmiyorum…
Ama şu hayatta hepimizin bildiği bir gerçek varsa, muhtemelen o da baba-kız ilişkisi ve sonrasıdır, öyle değil mi? Hepimiz bunu eminim yaşamış ya da şanslıysak da yaşamadıysak bile çevremizde illa en azından bir kere görmüşüzdür.
Babasını çok küçük/genç yaşta kaybeden kız çocukları…
Babasıyla ilişkisi hiçbir zaman iyi olmayan kız çocukları…
Babası dünyanın en iyi insanlarından biri olsa da, sevgisini size asla gösteremeyen ‘baba figürüne’ bir türlü adapte olamayan babaların kızları…
Ve de tabii ki daha fazlası…
Biz hepimiz ne yazık ki çok çektik. Kimimiz ilişkisinde, kimimiz evliliğinde, bazısı belli etmese de yüreğinin en derininde…
Birçok kız çocuğu vardır eminim bu kategoriye giren etrafınızda. Belki siz, belki bir sevdiğiniz…
Nedir bu kız çocuklarının babalarıyla derdi? Ya deli gibi aşıklardır babalarına, ya hiç tanımamışlardır, ya da seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli misali… Sevgisini ruhuyla veren ama kızına asla hissettiremeyen babalar…
Tabii ki her şeyde olduğu gibi bunda da istisnaların olduğunu görebiliyoruz. Ama ya çoğunluk?
Sensiz geçen sekiz sene baba. Aslında sensiz bir ömür geçti ya neyse…
Ölümden sonra yaşama senin gibi ben de inanmıyorum biliyorsun da, şu hayattaki en büyük dileklerimden biri uzunca bir masada tüm sevdiklerinle rakı kadehini tokuşturup bizleri izliyor olmanız doğrusu. Ve sabredin çocuklar, her şey çok güzel olacak demeniz…
Sevgiyle, huzurla kaybettiğimiz tüm babalara. Sizleri seviyoruz…
İlginizi çekebilir: 2025’in getirdikleri, ‘biraz’ empati ve de Z kuşağı