Gelisiyorum.com | Blog

Bilgi Toplumu Organizasyonları, Öğrenen Organizasyonlardır

30.04.2023
344
Bilgi Toplumu Organizasyonları, Öğrenen Organizasyonlardır

Biz gerçekten “Bilgi Çağı”nda mı yaşıyoruz? Hep söylendiği gibi, içinde bulunduğumuz çağ gerçekten bilgi çağıysa, nereden anlıyoruz bilgi çağında yaşadığımızı? Sizce bilgi toplumu nasıl tarif edilir?

Aslında biz tam ortasında yaşadığımız için algılamakta zorlanıyoruz; ama bir dönemden diğerine geçişin son derece belirgin özellikleri var. Bizim bugün yaşadıklarımız, yaklaşık iki yüz sene önce, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçerken de yaşandı.

Sanayi devrimiyle beraber üretim fabrikalarda yapılmaya başlanınca, fabrika dışındaki hayat da değişti. Tarımda yaşayan nüfus şehirlere göç ederek yeni bir işçi sınıfı yarattı. Üretim ilişkileri değişti. Zaman kavramı değişti. Gündelik hayat değişti. Toplum değişti. Büyük bir dönüşüm yaşandı.

Yaşanan çağı anlamanın ve o çağın adını koymanın  en doğru yöntemi, insanların hayatlarını ne yaparak, nasıl kazandıklarına bakmaktır. İnsanların çalışırken  hangi ilişkiler içine girdiklerini anlamaktır. Genel olarak servetin nasıl yaratıldığına bakmaktır.

Tarım toplumunda zenginlik topraktaydı. Toprağa sahip olan zenginlik yaratıyordu. Doğal olarak toprak çok değerliydi. Kişisel ve toplumsal servetin kaynağı topraktı.

hangi-cagda-yasiyoruz-1

Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçildiğinde toprağın yarattığı değer devam etse de, sermaye daha fazla ve daha kısa zamanda zenginlik yaratmaya başladı. Sermaye kıt ve çok değerliydi. Ve servet yaratmanın yolu fabrikadan geçiyordu.

Reklam

İçinde yaşadığımız dönemde ise sermayenin yerini bilgi ve yaratıcılık aldı. Bilgi toplumuna geçtiğimizin en belirgin simgesi, 2004 yılında Mark Zuckerberg’in Facebook’u  -hiç sermayeye ihtiyaç duymadan- kurması ve şirketin değerinin bugün 50 Milyar Doları bulmasıdır. Facebook örneğinde gördüğümüz gibi, bugün artık sadece yaratıcılıkla servet yaratmak mümkün.

Bugün artık, bilginin ve yaratıcılığın sermayeden bile daha önemli bir üretim unsuru olduğu, iş yerlerindeki ilişkilerin ve toplum yapısının kökten değiştiği bir dönemde yaşıyoruz. Bilgi toplumu kendi kurallarını koyuyor. Bugünün en kıymetli kaynağı bilgi ve yaratıcılık.

Nasıl sanayi toplumu oluşmaya başladığında tarım toplumu ortadan yok olmadıysa; bilgi toplumunun gelişmesi de sanayi ve tarımı ortadan kaldırmadı tabii ki. Bundan iki yüz yıl öncesinde de olduğu gibi, yeni üretim biçimi eski olanı geriletti. Ekonominin içinde yeni olan daha büyük pay alırken, eskiler küçüldü.

Peter Drucker bilgi toplumunu, “yeni teknolojilerin gelişimesiyle bilgi sektörünün, bilgi üretiminin ve nitelikli insanların önem kazandığı, eğitimin sürekliliğinin ön plana çıktığı, iletişim teknolojileri, elektronik ticaret gibi yeni gelişmelerin toplumu değiştirdiği” bir toplum olarak tanımlar.

Bana göre bilgi toplumunun üç önemli göstergesi var:

1.Bunlardan bir tanesi, bilginin kullandığımız ürünlerin içine depolanabiliyor ve bu ürünlerin bilgiyi “işliyor” olmasıdır.  Bugün kullandığımız arabalar, bilgisayarlar, televizyonlar, elektronik ticaret siteleri, bizim kullanım tercihlerimizi öğrenir, bunları saklar ve bizim tercihlerimizi bir sonraki kullanımımızda bize sunar. Bilgi ekonomisinde önce ürünler “bilgili” olur.

Kullandığımız ürün ve hizmetler, her geçen gün daha “akıllı” oluyor. Artık bilgi toplumunun hayal gücü ve olanaklarıyla her şeyi daha ”akıllı” üretmek mümkün. Bir önceki alışverişinizi ve kredi kartı bilgilerinizi hatırlayan elektronik ticaret sitelerinden tutun da, bulunduğunuz yere en yakın taksi durağını gösteren telefonlara kadar birçok ürün bilgiyi kaydediyor, işliyor ve bizim kullanımımıza sunuyor. Hayatımızı kolaylaştırıyor.

2.Bilgi toplumunda yaşadığımızın ikinci önemli göstergesi, çalışan nüfusun içinde bilgisiyle iş yapanların oranının artmasıdır. Türkiye’de de, gelişmiş ekonomilerde de çoğunluk ne sanayide çalışıyor ne tarımda. Hizmet sektöründe çalışanların sayısı, tarımda ve sanayide çalışanlardan daha fazla. Kaldı ki sanayi sektöründe bile çalışan işçilerin çoğunluğu kol gücüyle değil, bilgileriyle iş yapıyor. Makineleri kullanmak önemli bir bilgi birikimi gerektiriyor.

Bugün Türkiye ekonomisininde hizmet sektörünün payı yüzde altmışlar. Sanayinin ve tarımın payı azalıyor. Bilgi ekonomisinin en önemli göstergelerinden birisi de hizmet sektörünün büyüklüğüdür. Çalışan nüfusun içinde, bilgi işçileri, bilgi profesyonelleri ve yaratıcı sınıfın ağırlığının artması, içinde yaşadığımız toplumun nasıl bir toplum olduğunu anlatıyor bize.

hangi-cagda-yasiyoruz-2

3.Bilgi çağını belirleyen üçüncü özellik ise bilgi çağının bir öğrenme çağı olmasıdır.

1990’lı yılların başında Fortune dergisinde yayımlanan bir makalede Peter Senge, bilgi toplumu tanımına yeni bir boyut getirdi ve bilgi toplumundaki organizasyonlarının, “Öğrenen Organizasyonlar” olduğu görüşünü ortaya attı. Senge’ye göre önemli olan, ne bildiğimiz değil, değişen dünyayla aynı hızda öğrenebilme yetkinliğimizdi. Senge, şirketlerde sadece patronların değil, herkesin “bileceği” ve sürekli öğrenmeye devam edeceği bir yapının oluşması gerektiğini vurguladı. (Senge; 5.Disiplin)

hangi-cagda-yasiyoruz-3

Bugün geldiğimiz noktada şirketlerin rekabet üstünlüklerini koruyabilmesi, yeni ve işe yarar bilgiye rakiplerinden daha önce ulaşabilmesiyle mümkün. Öğrenen organizasyonlarda öğrenme, insanların  yaptıkları her şeyin içindedir. Bu şirketlerde öğrenme, işin  ayrılmaz bir parçasıdır. Öğrenme,  anlık bir olay değil bir süreçtir.

Alvin Toffler, “Geleceğin cahilinin okumamış değil, nasıl öğreneceğini bilmeyen kişiler olacaktır.” demişti. Bence bu görüş şirketler için de geçerlidir.

Kaynak: temelaksoy.com

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!