Belirsizlik Sizi de Kaygılandırır Mı?
Belirsizlik insanı strese sokan, kaygılandıran en önemli faktörlerden biri ve üstelik yaşadığımız dünya belirsizliklerle dolu. İki seçenek arasında kalıp birini seçsek bile seçimimizin bize neler getireceğini, ne gibi sonuçlar doğuracağını tam olarak bilemiyoruz. Tahminlerimiz oluyor ancak yine de bu tahminler olasılıktan öteye geçemiyor. Meteoroloji bile yaptığı gözlemler sonucu bize belirli bir olasılıkla yağmur yağacağını söylüyor ancak bu olasılık hiçbir zaman %100’e ulaşmıyor. Bir sonraki adımda neler olacağını bilemiyoruz. Belirsizlik demek bilinmeyeni deneyimlemek demektir ve bu çoğu zaman kişide kaygı hissi uyandırır. Bireyin algıladığı bilgi eksikliği sebebiyle bilinmeyeni deneyimlemek belirsizliğe katkıda bulunur; bu da kişinin geleceğe verimli bir şekilde hazırlanma yeteneğini bozabilir ve kaygıya karşı savunmasızlığını arttırabilir.
Belirsizliğe tahammülsüz müsünüz?
Belirsizliğe tahammülsüzlük belirsiz bir olay veya duruma, bu olayın/durumun gerçekleşme olasılığından ve ilişkili sonuçlarından bağımsız olarak olumsuz tepki verme eğilimidir. Belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi yüksek olan bir kişi, belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi düşük olan birine göre belirsiz bir durumu daha rahatsız edici olarak değerlendirecektir. Belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi yüksek olan bireyler gelecekteki olası olumsuz olayları kabul edilemez ve tehdit edici olarak görürler. Bu kişiler belirsizlik ve belirsizliğin etkileri hakkında birtakım olumsuz inançlara sahip olabilirler. Belirsiz bir durum meydana geldiğinde, bu durumun bir felaket ile sonuçlanabileceğine dair güçlü bir inanca sahip olabilirler.
Yapılan araştırmalar, belirsizliğe tahammülsüzlüğün iki boyuta sahip olabileceğine dair kanıtlar ortaya sunmuştur. İlki belirsizliğe tahammülsüzlüğün bilişsel odaklı boyutudur ve gelecekteki belirsizlikle ilgili yaşanan tehdit algısına atıfta bulunur (“Öngörülemeyen olaylar beni çok üzer.”). İkincisi belirsizliğe tahammülsüzlüğün davranış odaklı boyutudur ve belirsizlikten kaynaklanan endişeyi gösteren davranışsal semptomları işaret eder (“En ufak bir şüphe harekete geçmemi engelleyebilir.”). Belirsizliğe tahammülsüzlüğün boyutlarından her biri, farklı anksiyete bozukluğu belirtileri ile ilişkilendirilmiştir.
Belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi arttıkça bireyin sıkıntı ve stres yaşama ihtimali artmaktadır ve bu da psikolojik iyi oluşu olumsuz olarak etkilemektedir. Yaygın anksiyete bozukluğu, obsesif-kompulsif bozukluk, sosyal kaygı, depresyon, panik bozukluk ve yeme bozukluklarının belirsizliğe tahammülsüzlükle ilişkili olduğuna dair araştırmalar mevcuttur. Belirsizliğe tahammülsüzlük bireyin işlevselliğini ve yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürmektedir.
Belirsizliğe tahammülsüzlük için ne yapılabilir?
1. Belirsizlik yaşamın bir parçasıdır. Her ne kadar belirsizlikten rahatsız olsak ve belirsiz durumları kontrol altına almaya çalışsak da bu her zaman mümkün olmaz. Yaşamda kontrol edebildiğimiz ve kontrol edemediğimiz şeyler vardır. Kontrol edemediğimiz durumlar için yapılabilecek en iyi şey o durumları kabul etmeye çalışmaktır. Kabul süreci kolay bir süreç değildir ancak zamanla öğrenilebilir.
Pandemi döneminde sınavların ertelenip ertelenmeyeceği konusundaki belirsizlik, birçok öğrenci için kaygı verici olmuştur. Ancak düşündüğümüzde sınav tarihini belirlemenin kontrolü bizim elimizde değildir. Dolayısıyla sınav tarihi için kaygılanmak yerine bu durumun kontrolümüzde olmadığını fark ederek kaygı düzeyimizi düzenlemeye çalışmak daha iyi bir yoldur.
2. Belirsizlik demek olumsuz sonuç demek değildir. Kişiler bazen belirsizliğin mutlaka olumsuz bir dönüşü olacağını düşünürler. Ancak bu bakış açısı taraflıdır. Belirsiz bir durumun bir sürü sonucu olabilir; bunlardan bazıları olumlu bazıları olumsuz olabilir. Ancak olumlu ya da olumsuz sonuçların gerçekleşme olasılığı aslında eşittir. Duruma ne olumlu ne olumsuz tarafta durarak yaklaşalım. Her ikisinin tam ortasında, nötr bir yerden o durumu ele almaya çalışalım. Çünkü ancak o zaman gerçekçi bir değerlendirme yapabiliriz.
3. Düşüncelerin sadece birer düşünce olduğunu fark edin. Her düşünce eyleme dönüşmez, her düşünceye bir tepki vermemiz gerekmez. Bırakın bazı düşünceler de aklınıza gelsin ve gitsin.
4. Bilinmeyeni deneyimlemek bazen zor gelse de sevebileceğimiz, bize iyi gelecek yeni deneyimleri keşfetmemizi sağlayabilir. Bu durumda belirsizliğe tahammül etmenin kazancı yüksek olacaktır.
Kaynak: Yaşantı Psikoloji