Gelisiyorum.com | Blog

Ruha Giden Yol, Bedenden Geçer…

02.05.2023
175
Ruha Giden Yol, Bedenden Geçer…

“Zorluklar, zamanında yapmadığımız kolay şeylerin birikmesiyle oluşur.” – Henry Ford

Hemen her yerde, sağlıklı yaşamın sırrı olarak zihin-beden-ruh dengesinden bahsedilir. Zihin ve bedeni anladık da, ruh dediğin nedir peki? Zihnimi biliyorum, onu yaşamımda çeşitli şekillerde kullanabiliyorum. Bedenimi biliyorum ve onu da dilediğim gibi kullanabiliyorum. Ya ruhumu? Onu gerçekten biliyor muyum ya da onun gerçekten farkında mıyım? Elbette ki ruhum, hayatımda son derece önemli bir rol oynuyor. Ancak ona olan farkındalığım, zihin ve beden farkındalığımın çok daha gerisinde. Peki o zaman, farkında bile olmadığım bir şeyi nasıl dengeleyeceğim? Ruhsal olarak nasıl gelişeceğim?

İşte bu düşüncelerle başladı ruhsal gelişim yolculuğum. Ruhu nasıl keşfedebilirim? Onu nasıl fark edebilirim?

Ruhsal farkındalık deyince aklıma ilk olarak, 3.gözü açıp kimsenin göremediği şeyleri görmek, astral yolculuk yapmak, ruhani varlıklarla iletişim kurmak geliyordu. Bu dediklerimi hem çok merak ediyor hem de ödüm kopuyordu:)

Nefes seansı yapmış olanlarınız bilirler. Biz her nefes seansına bir niyetle gireriz. O dönemlerdeki nefes niyetim hep aynı idi; “Özümle bir olmak, onunla net ve güçlü bir bağlantı kurmak”. Kulağa son derece hoş gelen bu niyetin ardında ise yukarıda bahsettiğim keramet beklentisi gizliydi. Sonuç olarak, meditasyonlarım derin bir boşluk ve rahatlık hissinden daha öteye hiçbir zaman gidemedi. Bu durum da bana, avdan eli boş dönmüş avcı gibi hissettiriyordu.

Aramaktan vazgeçtiğin yerde aradığını bulursun derler ya. Ben de bu yüzden arayışımı bıraktım. Esasen bırak”mış gibi” yaptım. İçten içe egom hala daha keramet peşindeydi. Bırak”mış” gibi yapmak bile, onun istediğini almak için kullandığı sinsi yöntemlerden biriydi.

Reklam

Ne mi oldu? Hiçbir şey! Ruhsal yönden ilerlediğime dair egomu tatmin eden hiçbir gelişme olmadı.

Ama aslında bir şeyler de oldu. Bilincimde bir şeyler değişmeye başladı. En önemlisi de keramet peşinde koşan egomu farkettim. Ve o anda, ne kadar anlamsız bir beklenti içinde olduğumu anladım. Spiritüel gelişimi seçmiştim ama anladım ki ben bu süreçte sadece spiritüel egomu geliştirmiştim:)

ÇIPLAK GERÇEK

İşte bu farkındalık anlarını çok seviyorum. Çünkü o anlarda zihin şaşalıyor ve insan kendine nihayet çıplak gerçeğin penceresinden bakabiliyor.

Peki, bu pencereden neler görüyordum;

Bugüne kadar yaptığım çalışmalar çoğunlukla zihin boyutundaydı. Zihinsel olarak baya bir temizlik yapmıştım ve zihnim eskisi kadar aktif değildi. Dolayısıyla zihinsel süreçlerimin daha kolay farkına varıyor ve bana hizmet etmeyen paradigmalarımı daha kolay değiştirebiliyordum.

Peki ya beden boyutunda? İşte o anda anladım ki, kolaylıkla farkında olduğumu düşündüğüm ve en ustalıkla kullandığımı zannettiğim bedenimde, bir arpa boyu bile ilerlememiştim. Eminim ki, çoğunuz için de durum benimkinden çok farklı değildir. Hem bedenimizin çok iyi görünmesini istiyor, hem de yediklerimiz, içtiklerimiz, süründüklerimizle ona resmen çöp muamelesi yapıyoruz. Üstelik onu yeteri kadar beğenmeyip, verdiği bu zorlu hizmet için takdir bile etmiyoruz.

Sonuç olarak, ruhsal gelişim yolculuğum beni taaaa en başa, beden boyutuna geri getirdi. Hayat okulu bana “Ey çocuk! 1. ve 2. sınıfı hakkıyla geçmeden 3. sınıfı okuyamazsın” dedi.

Bedende çalışmak kolay gibi gözükür ama bence çok daha uyanık olmayı gerektirir. Çünkü bedensel süreçlerimizdeki alışkanlıklarımız öylesine güçlenmiştir ki, bunları değiştirmek ve yeni alışkanlıklar edinmek için güçlü bir kararlılık ve irade şarttır.

Şimdi gelin hep beraber sağlıklı yaşam için beden boyutunda neler yapabileceğimize bir bakalım;

1. İyi Beslenin

İyi beslenmekten ne anladığımız çok önemli. Örneğin, anneler çocuklarına çok yemek yedirdiklerinde, onları iyi beslediklerini düşünürler. Bazıları ise damak tadına uygun şeyler yediğinde iyi beslendiğini zanneder. Peki ama iyi beslenmek gerçekten nedir?

Beslenme ile ilgili pek çok şey söylenebilir. Bana göre iyi beslenme, temiz yiyecekler yemek demek. Yani mümkün olduğu kadar, topraktan çıktığı haliyle, işlenmeden sofraya gelebilen yiyeceklerle beslenmek. Yediğim zaman bedenimin kolaylıkla sindirebildiği ve içindeki enerjiyi tam olarak alabildiği şeylerle beslenmek.

2,5 yıldır kırmızı et ve tavuk yemiyordum. Sosyal ortamlarda çok az da olsa şarap içiyorken, son 1,5 yıldır o da tamamen hayatımdan çıkmıştı. Ekmeği az tüketiyordum. Kola vs. gibi asitli içecekleri uzun zamandır zaten hiç içmiyordum. E daha ne yapacaktım ki?

Soframdan nelerin çıktığına değil, nelerin kaldığına baktığımda gerçeği gördüm. Ekmek tüketmiyordum ama makarna tüketiyordum. Özellikle hamur işlerini gayet güzel götürüyordum. Tatlıya ise hiç hayır diyemiyordum. Öyle ki günlük besin tüketimimde oldukça büyük bir yer kaplıyordu. En kötüsü de, abur cubur olarak cips gibi en zararlı şeyler benim için gayet masum kaçamaklardı:)

Görmem gerekenleri gördükten sonra, işlenmiş tüm gıdaları, buna şeker de dâhil olmak üzere hayatımdan tamamen çıkarmaya karar verdim. Bu çok iddialı bir girişimdi. O yüzden kendime bir haftalık deneme süresi koydum. Dedim ki; hiçbir şeyi denemeden reddetme. Dene ve yapabileceğini görürsen bu yolda devam et. Baktın ki çok zorlanıyorsun, o zaman zorlandığın konularda yeniden düzenleme yapar tekrar denersin.

Bedende ilerlemek uğruna zihnimle savaşırsam, bu savaşın galibinin ben olmayacağımı çok iyi bildiğimden, bu tür durumlarda savaşmak yerine daima zihnimi yanıma almayı tercih ederim. Onunla pazarlığımı yapar onu ikna ederim. Benim zihnim rahatını kaçırmayı pek sevmez. Ama eğer ona : “bana bir haftacık müsaade eder misin?” gibi yaklaşırsam da sağ olsun beni kırmaz. Hatırlarsanız, işi bırakırken de ondan bir yıllığına izin istemiştim. Her defasında aynı tuzağa düşmesine bazen içimden kahkahalarla gülüyorum. Gördüğünüz gibi zihnimiz sandığımız kadar zeki değil.

Ve bir haftalık deneme süresi başladı. Bu bir hafta boyunca hiç ekmek ya da hamur işi yemedim. Bol sebze, yumurta, yoğurt, vs tükettim. Tatlının her türü, cips ve sağlıksız abur cuburların yerini kuruyemişler aldı. Tatlı ihtiyacımı karşılamak için, hurma, kuru dut, kuru incir, kuru kayısı, vs.ye sardım. Diğer kuru yemişlerin de kavrulmamış, çiğ olanlarını seçtim. Örneğin çiğ badem, çiğ kaju, çiğ fındık gibi…

Ve gördüm ki, böyle yaşamak hem mümkün hem de zevkliymiş… “Ben tatlısız yaşayamam!” diyen Esra meğerse çoook eskilerde kalmış. Fakat kendimi hala daha eski ben gibi algılıyormuşum. Ve bir kez daha anladım ki, denemeden karar vermek insanın en büyük içsel engeliymiş.

Sonuç olarak beslenme şeklinizi yeniden ele alın. Çıkarmanız gerekenleri çıkarın, eklemeniz gerekenleri ekleyin ve bunu en az bir hafta boyunca deneyin. Sakın ola 2. ya da 3. günde bırakmayın. Kendinize bir söz verdiyseniz, sözünüzü tutun. Ve ancak bir haftanın sonunda tamam ya da devam kararı alın.

2. Sigarayı Bırakın

Bu konuda söylenecek pek bir şey yok esasen. Oturup uzun uzun sigaranın zararlarından bahsedecek değilim. Çünkü bunu herkes gayet iyi biliyor. Sigaranın fiziksel beden üzerindeki etkisi bir yana, enerjisel olarak da bizim frekansımızı oldukça düşüren bir şey. Geçen hafta bir meditasyon gününe katıldım ve eğitmen direkt şöyle söyledi: “Sigara içiyor olmanız, bilinç düzeyinizin düşük olduğunu gösterir.”

Aslında oradaki grup, bilinç olarak ortalamanın üstünde insanlardan oluşuyordu ve aralarında sigara içenler de vardı. Açıkçası böylesi bir cümle, başta hakaret gibi gelse de, bu kişilerin silkelenmesi ve kendilerine gelmesi için oldukça gerekliydi.

Çünkü başka yolu yok! Gerçekten yok. Sigara içerek zihin-beden-ruh dengesini kurmanız ve sağlıklı yaşamanız mümkün değil. Çünkü sigara, hem bedeni, hem zihni hem de ruhu kirleten bir şey.

On yıl boyunca günde en az bir paket sigara içtim. Onun nasıl bir bağımlılık olduğunu çok iyi bilenlerdenim. Bağımlılık hissi gerçekten de feci bir şey. 2006 yılında sigarayı bıraktıktan sonra ise ağzıma bir tane dahi sürmedim. Neden mi? Çünkü sigarayı fiziksel olarak hayatımdan çıkarmış olsam bile, biliyorum ki zihnim hala daha onun bağımlısı. Zihin, sigara içerken aldığı sahte keyfi bir şekilde hep hatırlıyor. Özellikle, bahar akşamlarında, mükellef bir sofradan kalkıp, çayını ya da kahveni yudumlarken yanında çekeceğin bir fırtın nasıl bir his olduğunu çok iyi biliyor. Ama diğer taraftan bu bağımlılığın yaşamı nasıl kısıtladığını da biliyor. Ve işte o anda tercih yapman gerekiyor. Sigara, Nefesin tam zıttıdır. Eğer nefes yaşam demek ise, sigara ölümdür. Dolayısıyla ben her daim nefesi seçiyorum, yaşamı seçiyorum.

3. Egzersiz Yapın

Dürüst olmak gerekirse, bu anlamda hayatıma sokabildiğim tek şey Tibet’in Gençlik Pınarı. Spor yapmayı benim gibi çok sevmeyenler için oldukça ideal ve etkisi son derece güçlü. Henüz okumadıysanız bu linkteki yazımı okuyun ve hemen uygulamaya geçin. Ya da size uygun başka bir şey bulun. Çakra Dansı, yoga, pilates, kardio, taichi, yürüyüş, dans vs. Ama öyle bir şey seçin ki, her gün uygulayabileceğiniz bir şey olsun. Haftada bir ya da iki değil, “her gün“. Nasıl ki, dişimizi her gün fırçalıyor, yemek yiyip su içiyorsak, bedenimizi de her gün belli bir teknikle çalıştırmalıyız. Tibet’in Gençlik Pınarı’nda uzun süredir 21 tekrardayım ve hareketlerin arasındaki ufak dinlenmeler dâhil toplamda sadece 13 dk’mı alıyor. Dolayısıyla, benim spor yapmaya vaktim yok deyip lütfen kendinizi kandırmayın…

4. Kişisel Bakım Ürünlerinize Dikkat Edin

Bu bölüm daha çok bayanları ilgilendiriyor gibi gözükse de, günümüzde erkekler de kozmetik ürünlerinin önemli bir tüketici kitlesi durumundalar. Bedeninize olur olmaz her şeyi sürmeyin. Burada da seçiminizi yaparken en doğal olanı, en az kimyasal içereni tercih edin. Örneğin, mineral makyaj ürünlerini seçebilirsiniz. Ter önleyici olarak, terlemeyi durduran ya da zararlı kimyasal içeren ürünlerden değil,  doğal çözümler kullanabilirsiniz. Parfümü daha az miktarda tüketebilirsiniz. Florürsüz diş macunu kullanabilirsiniz. Giyisileriniz yıkanırken kolay durulanabilmesi açısından sıvı deterjanı tercih edebilirsiniz.

Yaşamınızda daha fazla anda kaldıkça, hayatınızı iyileştirmek adına yapabileceğiniz şeyleri daha kolay göreceksiniz. Ve emin olunki, bir şeyin farkına vardıysanız, onu yapabilecek güce de sahipsiniz demektir. Yoksa fark edemezdiniz bile. O yüzden denemek için kendinize her zaman şans verin.

Bedende çalışmalarım son birkaç aydır kararlılıkla devam ediyor. Bazen şeytanın dürttüğü olmuyor değil. İşte o anlarda kendime bir seçim yapmam gerektiğini hatırlatıyorum. Daha önce de belirttiğim gibi, bedende çalışmak çok güçlü bir kararlılık ve irade gerektirir.

Ama inanın bana, elde ettiğiniz kazanımlara paha biçilemez. Kendi deneyimlerime göre genel olarak enerjimin hafiflediğini hissediyorum. Bunu başkaları da bana çok sık söylüyor. Çocuklarla iletişimim inanılmaz gelişti. Sokakta ya da restoranda tanımadığım çocuklarla bile çok güçlü bağlantı kuruyorum.

Danışanlarımla da iletişim gücümün arttığını hissediyorum. Biliyorum ki, kendilerini yanımdayken daha rahat ifade edebiliyorlar ve güvende hissediyorlar.
Tüm bunlar bana göre ruhsal gelişimin ta kendisi. Artık ruhsal gelişimden anladığım şey; nedensiz huzur, neşe ve coşku hali. Nefes almaktan zevk duyma hali. Yaşamı olduğu gibi kabul etme hali. Bu da ancak bedensel ve zihinsel arınma süreçlerinden sonra ortaya çıkabiliyor.

Uzun lafın kısası, eğer ruhumuz bedenlenip bu dünyaya geldiğine göre, bedenimizi yok sayarak ruhumuzu ifade edeceğimizi sanıyorsak, çok yanılıyoruz demektir. Dolayısıyla, eğer ruhsal farkındalıkla yaşamak istiyorsak önce bu bedeni fark etmeli, ona çok iyi bakmalı ve onu onurlandırmalıyız. İşte o zaman ruhumuz, yaşamımızın her alanında ve her anında çok daha kolay ifade bulacaktır.

Kaynak: esragunaydin.com

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Gelisiyorum.com | Görsel Eğitim Akademisi!